Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]

By minnikiniz

253K 13.6K 5.9K

TANITIM Do Kyungsoo birçok şey planlamıştı, hamile kalmaksa kesinlikle bunlardan biri değildi. Ana Çift: KaiS... More

KNOCKED UP
1- Cehennemden Gelen Gülen Surat
2- Muzlu Sütün Gücü
3- Unicorn ve Baozi
4- Nutella
5- Do U-Know ?
6- Kıskanç Jongin
7- Öpüşken Soo
8- İtiraf
9- Panda Zamanı
10- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 1
11- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 2
12- Yaban Mersini Soo
13- İki Jong Bir Doğru Etmez
14- Yok Kurdum Ben
15- Auu
16- Şamara Baba Diyeceksin, Biliyorsun Değil mi?
17- Üç İbneşörler
18- Alttakiler Bayramınız Mübarek Olsun
19- Hindistan Cevizindeki Misket Limonu
20- Kayınpederle Tanışma
21- Kyungsoo Birleşik Devletleri Saldırdığında
22- Ben Bilmem Babaannem Bilir
23- Ağlama Bebeğim
24- Evi Olmayan Aptal
25- Do Kyungsoo'yu İstiyoru[M]
26- En İyisini Babişko Bilir
28- Aşk Hassas Bir [M]evzu Olabilir Bu Da Bize Koyabilir
29- 2 Jong 1 Soo ve Piremses Lulu
30- Tam Bir Götsün U-Know
31- Eski Sevgili Vakası
32- İki Porsiyon Çiğ Köfte
33- Pipiligiller
34- Kale-aydın
35- Jonggöt
36- Canım Annem
37- Yavru Kim
38- Çiğ Köfte Ruhun Gıdasıdır
39- A Be Kaynanam Pt. 1
40- A Be Kaynanam Pt. 2
41- A Be Kaynanam Pt. 3
42- Noel'den Önceki Geceydi
43- Geçen Noel
44- Ökse Otunun Altında
45- 'Çıtır' Tavuk
46- Evet, Ediyorum... Galiba
47- Asansör Muhabbeti
48- Bay Lu'ya Geçiş
49- Mutlu Mu Yıllar?
50- Hastayım Dedim Dedim İnanmadınız Bak Ne Oldu Şimdi?
51- Sakla Lazımlığı Gelir Zamanı
52- Sadece Sen
53- Bir Veya... İki Hafta
54- Bütün Aşkımı
55- Jongkirve
56- Bahar Tatili Pt. 1
57- Bahar Tatili Pt. 2
58- Acısıyla Tatlısıyla
59- Yanımda Kal
60- Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek

27- Al Kırdın Kırdın

3.5K 208 44
By minnikiniz


Knocked Up

Yazar: jjokkomi

Çeviri: Minnie Hyung

BÖLÜM 26

29 Kasım Çarşamba, 13. Hafta 4. Gün

"Seni kaçırıyoruz." Jongdae gün sonunda dersler bitince belirtti. Büyük olan Chanyeol ile beraber onu dolapların orada köşeye sıkıştırırken Kyungsoo kitaplarını koyuyordu. Şaşkınlıkla onlara baktı.

"Pardon canısı?" Cebir kitabını fizik kitabıyla değiştirirken sordu.

"Dev ile ben seni kaçırıyoruz." Jongdae yineledi. "Alışveriş merkezine gideceğiz." Chanyeol başını onunla beraber salladı.

"Ama Jongin'i beklemem gerekiyor. Onu götürüyorum, unuttunuz mu? O benimle yaşıyor." Metal kapağı kapatıp kilidi çevirdi. Gelecek haftaki fizik sınavı için çalışmayı planlıyordu ve belki de Jongin'in dans pratiklerinin bitmesini beklerken kütüphanede biraz tarih çalışırdı.

"Yixing pratiklerin iki, en fazla üç saat süreceğini söyledi. Biraz tıkınıp sonra senin sürtüğün için geri dönmeye ziyadesiyle zamanımız var." Kyungsoo son yorumu için esmer çocuğa dik dik bakıp iç çekti.

"Bilemiyorum." Diye mırıldandı ve düşünceyle dudağını ısırdı.

"Hadi ama Kyungie! Eskisi gibi olacak! Ben ve Jongdae dükkândan kovulacağız, sen çeşmenin yanına kadar peşimizden geleceksin ve oh! Meyveli içecek satan çocukla cilveleşip bize beleş içecek alacaksın!" Chanyeol heyecanla viyakladı.

AVM maceraları cidden böyle bir şeydi. Kyungsoo üçünün de tüm yaz boyunca Disney dükkânından men edildikleri anıyı hatırlayınca gülümsemesini bastırdı. Gerçekten de bu ikisiyle takılmayı özlemişti. Tüm bu hamilelik şeyi başladığından beri beraber vakit geçirememişlerdi. Chanyeol ile Jongdae ona yavru köpek bakışları attıklarında direnci kırıldı ve başını salladı.

"Tamam ama önce Jongin'e söylemem gerek."

Jongdae homurdansa da onu dans salonuna kadar takip etti. Chanyeol yol boyunca yemek istediği yiyecekler ve gezmek istediği mağazalar hakkında gürültüyle konuşup durmuştu.

Kapının önüne geldiklerinde Jongin'e dışarı çıkıp onunla görüşmesini söyleyen bir mesaj yazdı. Jongin dışarı çıktığında Chanyeol hala suşi istediği konusunda konuşmaya devam ediyordu.

"Selam hyung!" Jongin kapıda belirdi ve Kyungsoo esmer tenli oğlanı şort ile kolsuz tişört içinde gördüğü zaman hormonlarını kontrol altında tutmak zorundaydı. Allah kahretsin.

"AVM'ye gidiyoruz!" Chanyeol o bir şey diyemeden atladı.

"Bensiz mi?" Jongin ona somurttu ve Kyungsoo Jongdae'nin arkada homurdandığını duyabiliyordu.

"Evet, vakitlice gelip seni alırız. Sadece çalışman başlamadan önce söylemek istedim."

Jongin Kyungsoo'ya sarılmadan önce başını salladı. Erkek arkadaşının üzerine saldırmamak için okulda ve arkadaşlarının önünde olduğunu kendine hatırlatmak zorunda kalmıştı. Neden her zaman bu kadar güzel kokmak zorundaydı bu çocuk?

"Acele et! Beleş içecek istiyorum!" Chanyeol Kyungsoo'nun gözlerini devirdikten sonra Jongin'i dudaklarından öpüp çekilmesine neden olarak sızlandı.

"Ne beleş içeceği?" Jongin kafası karışarak sordu ve Kyungsoo deve dik dik bakarak kırmızının tüm tonlarına büründü. Jongdae sırıttı ve onu sinirlendirme fırsatına balıklama atladı.

"İçecek dükkânındaki çocuk Kyungsoo'dan çooook etkileniyor. Bize beleşe içecek veriyor!" Neşeyle cıvıldadı, Jongin'in gülüşü solup morali fark edilir biçimde bozulurken onun sırıtışı ağzından kulaklarına varıyordu.

"Ne?" Diye parladı. Kyungsoo homurdanıp Jongdae'ye bir bakış attı, büyük olan sadece gülümsemiş ve omuzlarını silkmişti.

"Yok bir şey. Sadece sevimli olduğumu düşünüyor ki değilim, bu yüzden bize bedava içecek veriyor." Kyungsoo erkek arkadaşını rahatlatmak için endişelerini gidermeye çalıştı ancak öncekinden daha sinirli görünüyordu.

"Bir keresinde onunla cidden cilveleştiği için bize beleş dondurma da vermişti!" Chanyeol ekledi, durumdan tamamen bihaberdi. Kyungsoo uzun oğlanın kolunu çimdikleyip onu acıyla ciyaklatmadan önce derin bir nefes aldı. Jongdae bok yiyesice bir sırıtmayla Chanyeol'ün sırtını sıvazlıyordu.

"Gitmeyeceksin." Jongin bildirdi ve omuzları çöktü. Neredeyse ağlayacaktı, şu kıskanç sevgili olayı bazen sevimli olabiliyordu ancak şu an sinir bozucuydu. Onunla kavga etmeye başlayacakmış gibi görünen Jongdae'ye başını salladı ve ona anahtarlarını verdi.

"Arabama gidin, birazdan geleceğim." Dedi. Jongdae bir şeyler söylemek istiyormuşa benziyordu ancak başını salladı ve Chanyeol'ü beraberinde sürükledi.

"Gitmiyorsun." Jongin yineledi. Oğlan her zamanki gibi kıskançlık kaynıyordu. Genelde bunu sevimli bulurdu ama şu an gerçekten çilekli muzlu içecek istiyordu, o yüzden şimdi olmazdı.

"Jongin, kıskançlık ediyorsun." İç çekip bir elini saçlarında gezdirirken söyledi.

"Umurumda değil! Başkalarıyla cilveleşmene müsaade etmiyorum!" Jongin bir çocuk gibi diretiyordu ve geri cevap vermemek için tüm sabrını zorluyordu.

"Onunla cilveleşmeyeceğim." Diyerek gözlerini devirdi. "Sadece arkadaşlarımla takılmak istiyorum. Artık zar zor yapıyorum bunu. O yüzden habbeyi kubbe yapmasan?"

"Ama Jongdae'yi duydun! O adam senden hoşlanıyor ve ben onun sana sarkıntılık etmediğinden emin olmak için orada olamayacağım!"

O gün zibilyonuncu kere iç çekti ve mızmız sevgilisine sarıldı. Jongin bırakmaya niyeti olmayarak ona hemen yapışmıştı.

"Kimse bana sarkmayacak Jongin-ah. Chanyeol ve Jongdae hyung orada olacak ve biliyorsun ki yumruklarım epey sert, o yüzden lütfen, mantıklı olmaya çalışır mısın?" En iyi yalvaran ifadesiyle ona baktı ancak Jongin sadece başını sallamıştı.

"Olmaz. Sen benim sevgilimsin ve kimse sana göz ucuyla bile bakamaz." Jongin inatla söyledi. Uzun olanın boynunu geri çekip dudaklarını çarptırarak birleştirmeden önce iç çekmişti. Eğer minnoşluk işe yaramıyorsa o zaman istediğini almanın birden çok yolu olduğunu biliyordu.

Dilini sinsice ağzına itmeden önce genç olanın dudağını çekiştirdi. Dilleri birbirine değdiğinde Jongin inledi ve onu daha bir hevesle öpmeye başladı. Elleri Jongin'in göğsünden şortunun bel lastiğine kadar inmişti. Parmakları hayalet gibi iç taytının altına kaymadan önce hafifçe tişörtü kaldırmıştı. Jongin'in kaskatı kesildiğini hissettiğinde sırıttı ve anında geri çekildi.

Jongin nefes nefeseydi, yüzü kızarmıştı ve gözleri odaksızdı, diğer bir deyişle Kyungsoo işini iyi yapmıştı.

"Şimdi, eğer mızmızlanmadan gitmeme izin verirsen, akşam sana bir ikramda bulunacağım." Jongin hevesle başını sallarken gülümsedi. "Ha şöyle. Şimdi iyi bir çocuk ol ve çalışmana git." Onu itmeden önce dansçının göğsünü okşadı.

Jongin onu tekrar öpmeden önce gözlerini devirmişti. "Ama cilveleşmek yok." Dudaklarının üzerinden mırıldandı.

"Yok, söz veriyorum. Şimdi başını derde sokmadan önce kaybol."

Jongin'in sersemce sırıtıp kapının arkasında kaybolmadan önce geri dönüp ona kısaca el sallamasını izledi. Doğruca Chanyeol ve Jongdae'nin kendisini beklediği park alanına yöneldi.

--------------------

AVM'ye geldikten sonra Chanyeol onları hemen GAP'in yanındaki içecek dükkânına yönlendirmişti. Hiçbiri okul formalarını giymiyordu, sadece beyaz gömlekleri vardı. Kyungsoo arabada otururken bir kazak giymeyi tercih etmişti çünkü bilirsiniz, hamile göbeği ve beyaz iyi bir ikili değildi. Chanyeol'ün bekliyorlar iken baygınlık geçireceği bir sıra vardı. Kyungsoo gözlerini devirirken Jongdae ona yaslandı.

"Bebeklik etmeyi kes Chanyeol, Jongin'den betersin valla." Dev arkasını döndü ve bakakaldı. "Ayıp ayıp!" Diye bağırdı.

"Doğru ama." Jongdae'nin kahkaha atmasına neden olarak omuzlarını silkti. "Hyunguna karşı çok soğuksun." Chanyeol mırıldandı.

"Kyungsoo, Hanbyul ile cilveleş çünkü dondurma istiyorum." Jongdae başladı ve Chanyeol deli gibi başını salladı, kahverengi perçemleri onaylayarak aşağı yukarı sallanıyordu.

"Dışarısı buz gibi ve siz dondurma mı istiyorsunuz anasını satayım?" İnanamayarak sordu. İki oğlan da başlarını sallamadan önce birbirlerine bakmışlardı.

"Olmaz."

"Niye be?" Jongdae sıra ilerlerken sızlandı.

"Çünkü sevgilim var da ondan! Joonmyun'un arkasından iş çevirip başkalarıyla cilveleşmezdin değil mi?"

Jongdae düşünceyle başını yana eğdi. "Şey eğer bana beleş dondurma kazandıracaksa yapabilirdim." Kyungsoo başını sallamadan önce ona yargılayan bakışlar attı.

"Korkunçsun. Onunla cilveleşmeyeceğim. Jongin öğrenirse üzülür."

"Eğer öğrenirse." Jongdae vurguladı.

"Eğer, eğer iyidir ya." Chanyeol katıldı. Beşlik çakmadan önce o ve Jongdae güldüler. Bu aptalları ne kadar da özlemişti yahu?

"Öyle ya da böyle öğrenecek. Hep öğrenirler."

"Hadi ama Kyungie! Sadece kolunu şöyle bir okşamak kimseyi üzmez!" Jongdae yine yalvarmıştı. Kesin bir hayır ile reddetmeden önce ofladı. Chanyeol somurtup başını eğmişti.

"Cebir ödevini yaparım!"

"Ben senden daha zekiyim salak." Acımasızca cevap verdi. Jongdae'nin gülüşü soldu ve kollarını bağladı.

"İyi be, yapmazsan yapma. Zaten artık kimseyle cilveleşemiyorsun."

"Pardon?" Arkasını döndü ve ondan hafifçe uzun olan oğlana dik dik baktı. "Cilveleşebiliyorum bir kere!"

"Kanıtla o zaman." Jongdae meydan okudu, Kyungsoo'nun gururunu ayaklar altına aldırmayacağını biliyordu.

"Anlaştık."

Önlerindeki kalabalık yok olmuş ve esmer çalışan Kyungsoo'yu fark eder etmez heyecanla ciyaklamıştı. Kyungsoo tiz bir sesle bağırmamaya çalışmış ve tezgâha yürürken en parlak ifadesini takınmıştı.

"Selam Hanbyul-ssi!" Sevinçle selamladı. Jongdae sırıttı ve Chanyeol kahkahasını bastırdı.

"Kyungie-ah bana hyung diye seslen demiştim sana!" Hanbyul onu fırçaladı ve bu kez Chanyeol gerçekten kahkaha atmaya başladı. Jongdae onu susması için kaburgalarından dirsekledi.

"P-Pardon hyung, unutmuşum." Kyungsoo utanarak başını eğdi ve Hanbyul'ün sağa sola sallanmasına neden olarak alt dudağını ölümcül bir şekilde büzdü. Chanyeol'ün yüzü şimdiden oksijensizlikten kıpkırmızı olmuştu, bu yüzden Kyungsoo süreci hızlandırmaya karar verdi.

"Neyse, çilekli muzlu içecek alabilir miyim? Çok lütfen hyung?" Hanbyul deli gibi başını salladı ve bir kap almaya gitti.

"Ben yaban mersinli istiyorum!"

"Benimki ananas ve mangolu olsun!"

Jongdae ve Chanyeol de yırtık dondan fırlar gibi fırladıklarından Hanbyul iki kap daha almıştı. İçeceklerini hazırlamak için arkasını döndüğü an Kyungsoo'nun gülüşü solmuştu. İç çekti ve beklerken ayaklarını sürttü. Kendini cilveleşmek için zihnen hazırlaması gerekiyordu. Sözünü bozduğu için mutsuzdu ama Jongin öğrenmezdi, değil mi? Hanbyul parlak bir sırıtışla geri döndü ve onlara içeceklerini uzattı.

"Bugün çok hoş görünüyorsun hyung." Diye başladı ve içeceğini aldı. Pipeti çıkardı ve yalayarak temizledi. Çalışan bariz bir biçimde içlerinden en genç olanı dikizlerken Jongdae neredeyse kahkahalara boğulacaktı, yanakları pembeydi ve ağzı neredeyse açık kalmıştı.

"Te-Teşekkür ederim Kyungsoo-ah." Diye kekeledi.

"Şey borcumuz ne kadar?" İçeceğinden bir yudum alıp tadıyla inlerken sordu. Chanyeol müsaade istedi çünkü geri kalanına tanıklık ederse ölecekti.

"I-Iıı sevimli kardeşime b-bedava! Dondurma da ister misiniz?" Hanbyul alelacele sordu. Başını salladı ve gülümsedi. Külahlarını aldıktan sonra Kyungsoo çikolatalı dondurmasını şöyle bir yaladı ve cıvıldadı.

"Teşekkür ederiz hyung!" Diye cıvıldadıktan sonra dönüp giderek yolun ortasında psikopat gibi hunharca kahkahalar atan Chanyeol'ü buldular. Jongdae ona katıldı ve ikisi de gülmekten yerlere yatarken neredeyse içeceklerini dökeceklerdi.

"Yüzünü gördünüz mü?!"

"Kyungsoo pipeti yaladığı zaman neredeyse ölecekti!"

"Siz ikiniz beni kötü etkiliyorsunuz." Oturmak için yemek katına giderlerken belirtti.

"Ah lütfen." Jongdae bir masaya otururken alay etti. "Onunla flört etmek için bir porno yıldızı gibi yalanıp inlemene gerek yoktu. Hepsini sen yaptın." Kyungsoo kızardı ve yorumu duymazdan gelmek için içeceğinden bir yudum oldu.

"Orada öleceğimi sandım." Chanyeol derin bir nefes aldı ve tüm o kahkahalar yüzünden biraz öksürdü.

"Neyse en azından küçük Kyungie'mizin cilve yapabildiğini biliyoruz." Jongdae kişnedi.

"Ama şu an kötü hissediyorum." Kyungsoo iç çekti ve dondurmasını bıraktı.

"Hadi ama sanki daha önce hiç yapmadık." Chanyeol yorumladı.

"Evet ama Jongin." Somurttu ve eriyen ikrama baktı.

"Sen ona bizzat söylemediğin sürece öğrenmez, hem arkasından iş çevirip onunla yiyişmedin ya. Sadece flört. O yüzden sakinleş ve dondurmanı ye."

Kyungsoo Jongdae'yi duvara itmeden önce gözlerini devirdi. Büyük olan parmağına biraz dondurma aldı ve Kyungsoo'nun yüzüne sürdü, karşılık olarak koluna bir yumruk şeklinde bir ikram almıştı.

"Ah anam!" Jongdae bağırdı. "Yüzüme dondurma sürmeseydin o zaman!" Kyungsoo kazağına biraz bulaştığını fark etmeden önce güldü. Küfredip temizlemeye gitti ancak işi bittiğinde leke kalmıştı.

"Eee Noel için ne istiyorsunuz sürtükler?" Chanyeol içeceğinden bir yudum aldıktan sonra sordu. Kyungsoo düşünceye daldı. Doğru ya. Noel'e bir aydan az, dönem ortası sınavlarına ise sadece iki hafta vardı. O zamana daha da şişmanlayacağını düşününce homurdandı. Beyaz düğmeli okul formasıyla aptal bir kardan adam gibi görünecekti.

"Araba, yeni bir telefon, birkaç tane felaket güzel kulaklık ve oh! Düz ekran bir televizyon!" Jongdae ahenkle söyledi. Chanyeol başını sallayıp dudağını büzmeden önce ona bir bakış attı.

"Sana bunlardan herhangi birini alacağımı sanıyorsan komiklik ediyorsun."

"Ne istediğimi sordun, bana neyi alıp alamayacağını değil." Jongdae sinsice cevapladı ve Kyungsoo güldü. "Haklı hyung."

"Of ne kastettiğimi biliyorsunuz!" Chanyeol ikisi de kahkaha atarken somurttu. "Yeminle ikiniz her zaman beni mahvetmeye çalışıyorsunuz."

"Bunun için yaşıyoruz biz Yeollie boklusu!" Jongdae ona ciyakladı ve kulaklarını cimcirdi. Kyungsoo gülerken içeceği boğazına kaçmıştı.

Ah, bunu niye özlediğini şimdi hatırlamıştı.

---------------

Biraz daha gezeleyip alışveriş yaptıktan sonra Jongin'i almak için okula döndüler. Park alanında dansçının çalışmadan çıkmasını bekliyorlardı. Jongdae radyoyu açtı ve buram buram aegyo kokan sinir bozucu bir kız grubunun şarkısı çalarken sesi sonuna kadar yükseltti.

Chanyeol ve Jongdae iğrenç bir şekilde şarkıya eşlik ederlerken Kyungsoo şakaklarını okşayıp başını salladı. Şoför koltuğunun yanındaki kapı açılıp Jongin dik dik Jongdae'ye bakarken kafasını direksiyona vurup vurmamayı düşünüyordu.

"Yerimde ne işi var bunun?" Jongin ona sızlandı. Jongdae pis pis sırıtmıştı. "Arkaya yaylan kanki." Dedi ve ayağını dayadı. Kyungsoo onları azarladı ve Jongin mızmızlandı.

"Hyung şuna kalkmasını söyle!" Jongin ona ofladı ve Kyungsoo ağzını açamadan Jongdae geri cevap vermeye başlamıştı bile.

"Ne? Olmaz! Ben onun en iyi arkadaşıyım, o yüzden arkaya git!"

"Ben onun sevgilisiyim!"

"En iyi arkadaş sevgiliyi yener." Jongdae pat diye söyledi. "Pekâlâ o benim bebeğime hamile yani bu da en iyi arkadaşı yener! Hadi yaylan!"

İkili birbirlerine hakaretler yağdırmaya başlarken Chanyeol arka koltukta dudağını çiğniyordu. En azından Kyungsoo ve Baekhyun hiç böyle kavgalara girişmemişlerdi. Sadece kısa oğlan Baekhyun'a hakaret ederdi ve Baekhyun da acınası bir biçimde inilderdi. Bu şey ise çok daha düşmancaydı.

"Sırf sarhoş olduğu için seninle yattı!"

"Ama dün gece sarhoş değildi!"

Doritos Chanyeol'ün boğazına kaçmış ve Jongdae kıpkırmızı olan Kyungsoo'ya bakakalmıştı. Jongin hemen çenesini kapadı ve Kyungsoo'nun bağırmaya başlamasını bekledi ancak balataları sıyıran yolcu koltuğundaki esmer olmuştu.

"ONUNLA YATTIN MI?!" Jongdae bağırdı ve Kyungsoo tiz sesle inledi. "Ne mana anasını satayım?!"

"Şey nasılsa yeniden hamile kalamaz." Chanyeol öksürük krizini atlattıktan sonra arka koltuktan belirtti. Jongdae dik dik ona bakınca ellerini teslimiyetle kaldırmıştı.

"Jongdae çeneni kapat ve arkaya geç." Kyungsoo ciddi bir bakışla parladı. "Onu bana mı tercih ediyorsun?!" Jongdae ciyak ciyak bağırdı, son derece gücenmiş ve incinmişti.

"Hayır, ikiniz arkaya geçiyorsunuz, Chanyeol yanımda oturuyor ve eğer dır dır etmeye başlarsanız Allah şahidim olsun ikinizi de gebertirim. Siktirin gidin şimdi!"

Jongdae ofladı ve ön koltuktan kalkıp arkaya geçti. Chanyeol hızla öne kaçtı ve en az onun kadar öfkeli olan Jongin'in yanından geçti.

Jongdae'nin evine yolculuk sessizdi, radyo bile açık değildi. Tek gürültü Chanyeol'ün hala kıtır kıtır yediği cipsten geliyordu. Büyük olanın evine geldiklerinde Jongdae hemen arabadan indi ve kapıyı çarparak kapadı, Kyungsoo Jongin ile Chanyeol'ü arabada bırakıp Jongdae'nin peşinden gitmeden önce iç çekti. İkili kavga ederken Jongin onları izledi ve en baştan ağzını açtığına pişman oldu.

"Bana bağıracak değil mi?" Diye arkadan Chanyeol'e sordu. Uzun oğlan koltuğundan ona döndü ve başını salladı.

"Jongdae ile Kyungsoo asla kavga etmezler. Asla." Geri dönmeden önce söyledi. "Yani evet. Sana bağıracağını söylemek makul."

Jongin küfretti ve başını soğuk cama dayadı. İki oğlan da Jongdae'nin kapıyı Kyungsoo'nun yüzüne çarparak kapamadan önce son kez ona bağırmasını izliyordu. Hamile oğlan arkasını dönüp arabaya dönmeden önce bir süre orada öylece dikilmişti.

Chanyeol'ün evine giderlerken hiçbir şey demedi. Arabadaki diğer iki oğlan bariz biçimde onun öfkeli olduğunu söyleyebilirdi, yani sessiz kalmaları iyi olurdu.

Chanyeol'ün evine geldiklerinde Chanyeol sessizce veda etti ve eve yolculuk için arka koltukta oturan Jongin'e ağzıyla işaret ederek bol şans diledi.

Park yerine çeker çekmez Jongin eşyalarını alıp arabadan indi. Kyungsoo o merdivenlere yürürken çoktan kapıyı açıyordu. Gergince dudaklarını ısırdı çünkü Jongdae ile kavga ettiği için Kyungsoo'nun onu azarlamaya başlaması sadece an meselesiydi.

Ayakkabılarını çıkardı ve neşeyle onlara havlayan Monggu'yu yerden aldı. Kyungsoo onun bakışlarını görmezden geldi ve merdivenlere yöneldi. Jongin onu izledi ve kapının kapandığını duyunca kaşlarını çattı.

İç çekerek Monggu'yu işini görmesi için dışarı çıkardı. Kyungsoo'nun ona kızgın olduğunu bildiği için eli kolu bağlıydı ama büyük olanın sakinleşmesini mi beklemeliydi yoksa şimdi mi yalvarıp özür dilemeliydi bilmiyordu. Köpeği işini bitirince içeri girdi ve yukarı yönelmeden önce bir sürahi su aldı.

Daha sonra yapmaktansa şimdi özür dilemesi gerektiği sonucuna varmıştı. Tereddütle elini kaldırdı. Kapıyı çalmadan önce derin bir nefes aldı ve beyaz ahşap kapıda bir süre bekledi. Yumuşak bir içeri gel sesi duyduktan sonra kapıyı açtı ve sevgilisini yorganı çenesine kadar çekmiş halde yatağında buldu.

"Gelip yanıma uzan." Diye mırıldandı. Jongin başını salladı ve doğruca yatağa yöneldi, sürahiyi komodinin üzerine yerleştirdi. Kyungsoo kaydı ve yorganı kaldırdı. Büyük olan o henüz duş almadığı için daha sonra buna pişman olacaktı ama yine de girdi ve Kyungsoo'nun ona sarılmasına izin verdi. Kolları otomatikman onu mümkün olduğunca yakına çekmiş ve çenesini Kyungsoo'nun başının üzerine koyuvermişti.

"Özür dilerim hyung." Diye af diledi. Ama konu Jongdae olunca elinde değildi. Büyük olan onu sinirlendiriyordu ve gerçek sebebin ne olduğundan emin bile değildi. Ancak sürekli kavga etmelerine bakarak ortak bir sorun olduğu sonucuna varabiliyordu.

"Onu sürekli kışkırtmak zorunda mısın? Birbirinizden nefret ettiğinizi biliyorum ama kavgalarınıza tahammül etmek çok yorucu." Kyungsoo boynuna doğru iç çekti ve bu onu daha kötü hissettirmişti.

"O çok..." Bir çimdik veya dik bakış almayacağı bir kelime bulamayınca ofladı. "Sen onu mucizevi bir biçimde affetmeden önce gözündeki Baekhyun gibi."

"Evet ama benim Baekhyun'dan nefret etmek için bir sebebim vardı, aptalca olmasına rağmen yeterli bir sebepti."

"Ve Jongdae'nin notlarımı değiştirip fırsatını bulduğu her an sana yapışması benim için yeterli bir sebep değil mi?" Diye kulağa cidden aptalca gelse de kendini savundu. Gerçekten aşırı korumacı bir sevgiliydi.

"O dokuz yaşımızdan beri böyle. Sırf sana sahip olduğum için durmayacaktır." Kyungsoo açıklarken ona baktı. "Bundan hoşlanmadığını biliyorum ancak şimdi bir ilişkimiz var diye farklı davranamam. O benim en iyi arkadaşım Jongin, ben sen ve Sehun hakkında mızmızlanmıyorum, o yüzden anlamaya ve onunla uzlaşmaya çalış. Benim için? Lütfen?"

Kyungsoo imzası olan somurtuşunu yaparken Jongin iç çekti ve başını salladı. Zor olacaktı, özellikle de aptal troll onu üzdüğü için ama deneyebilirdi. Kyungsoo onu öpmeden önce hafifçe gülümsedi.

"Şu somurtmanla çok ikna edicisin." Jongin dudaklarına karşı mırıldandı. Kyungsoo gülümsedi ve hafifçe kahkaha attı.

"Neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok."

"Ve Sehun ile bana ne olmuş? O bana yapışmıyor." Diye öncesini düşündü. Sehun ve onun arkadaşlığı tamamen hakaret ve aşağılayıcı yorumlardan ibaretti. Bir diğeri ağlamadığı sürece sarılmazlardı bile ama bu çok ender olurdu.

"Ondan hoşlanmıyorum. Eşşoğlueşşeğin teki." Kyungsoo boş bir bakışla söyledi.

"Niye diye sorayım mı?" Jongin sordu ve aklına sevgilisi ile en iyi arkadaşını bir odada yalnız bırakmaması gerektiğini not etti yoksa bir cinayet davasıyla karşı karşıya kalabilirdi.

"Sorma bence." Kyungsoo gözlerini kapamadan önce mırladı. Jongin'in hâlâ ter koktuğunu fark ettiğinde burnu kırışmıştı. "Öff git duş al, leş gibi kokuyorsun."

Kyungsoo onu yataktan iterken Jongin sızlandı ve somurtarak yere düştü. Doğruldu ve ona sadece kaşlarını kaldıran büyüğe baktı.

"Ne be?"

"Benimle duş al." Kyungsoo pespembe kesilince sırıtmıştı. Büyük olan başını salladı ve reddetti.

"Bana ikramda bulunacağına söz vermiştin, unuttun mu?" Yatağa tırmanırken diretti. Büyük olanı sürükleyip kendisiyle banyoya götürme girişimiyle yorganı çekti. Kyungsoo'nun kolunu yakaladı ve onu kaldırdı, kısa oğlanın onunla savaşmaya bile mecali yoktu.

"Hadi." Giysisine asıldı ancak Kyungsoo mızmızlanıyordu. "Geçen sefer beni neredeyse ele veriyordun." Diye sızlandı ve elini itti. Jongin kızarıp başını eğdi ve Kyungsoo'nun elini tuttu. Büyük olanın kıvranıp durması onun suçu değildi.

"Bu ne?" Kyungsoo'nun kazağının mavi kolunda bir leke fark edince kaşları çatılarak sordu.

Kyungsoo donakalmış ve gözleri büyümüştü. Kazağı arabada bırakmayı unutmuştu. İçinden panikledi ve kolunu geri çekip kucağına koydu.

"Sadece bir leke." Diye omuz silkti ve normal davranmaya çalıştı ama Jongin bunu yememişti. "Ne lekesi?" Diye sordu. Kyungsoo yüzü hariç her yere bakıyordu ve elleri sırılsıklam olmuştu, fark ettiği kadarıyla gerginlik belirtisiydi.

"Hyung." Kyungsoo ona paniklemiş bir bakış atınca gergince yutkundu.

İçinden Jongdae'ye küfretti ve buna sebep olduğu için yarın okulda ona bağıracağına yemin etti. Sırf Allah'ın belası bir dondurma için başını belaya sokmuştu.

"D-Dondurma." Alçak bir sesle mırıldandı ve bakışlarını kaçırdı çünkü Jongin'in şu an ona atmakta olduğu incinmiş bakışı görmek istemiyordu.

Ve ona bakınca Jongin'in incinmiş bakışları onu avlamıştı. Ona yalan söylemişti. Bunca zamandır Kyungsoo arkasından iş çevirip ona yalan söyleyen kişiyken Jongdae ile kavga ettiği için kötü hissetmişti.

"O adamla flört ettin." Diye acı acı söyledi, çenesi geriliyor ve kalbi kulaklarında atıyordu.

"Ona hoş göründüğünü s-söyledim. Hiçbir şey kastetmedim!" Kyungsoo panikle söyledi. Bu yüzden en başından beri bunu istememişti işte. Jongin ona bağıracak ya da her an ağlayacak gibi görünüyordu.

Yataktan kalkıp uzaklaşmaya başlarken bir şey söylememişti. Kyungsoo doğruldu ve peşinden gitti.

"Jongin dur." Genç olanın kolunu yakaladı ancak tutuşundan sıyrılmıştı.

"Şu an seninle konuşmak istemiyorum." Jongin sertçe belirtti ve kendi odasına gidip kapıyı çarparak kapatıp kilitledi. Kyungsoo inledi ve hemen kapıya vurmaya başlayıp açması için genç olana seslendi.

"Jongin!" Yumruğunu kapıya geçirdi ve hıçkırdı. "Jongin özür dilerim!"

Babası eve gelip onu neredeyse gözyaşları içinde bulduğunda hala kapıya yumruk atıyordu. Jongin hala duştaydı, odasından gelen tek ses akan suyun sesiydi.

"Kyungsoo ne yapıyorsun?" Yunho oğlunun beyaz ahşaptan kapıya deli gibi vurduğunu görünce sordu.

"Bana kızgın." Burnunu çekti ve tekrar ahşaba vurmaya başladı. "Kapıyı açtır ona!" Diye babasına bağırdı ve iç çekti. Yunho onu omuzlarından kavradı ve uzaklaştırdı.

"Sana kızgınsa sakinleşmesi için ona zaman vermelisin. Sadece ona biraz müsaade et Kyungsoo." Diye açıkladı ancak oğlu başını sallamış ve ağlamaya başlamıştı.

"Olmaz! Kapıyı kır!" Diye hıçkırdı. Yunho onu kendi odası ve kendi yatağına götürmeden önce ona sarıldı.

"Yorgun değilim." Diye hıçkırdı ancak babası yine de onu yatırmıştı.

"Sakinleşmen gerek. Jongin hazır olduğunda seninle konuşacaktır. Sadece uyu." Dedi. Yorganı ağlayan oğlunun üzerine örttü ve onu alnından öpmeden önce gözyaşlarını sildi. Hamile oğlan saate rağmen uyumamak için direniyordu.

Yunho başını salladı ve Kyungsoo'nun nefes sesleri düzene girer girmez kapıyı kapadı. Koridora çıktı ve Jongin'in kapısını çalıp açmasını söyledi. Jongin'in kafası çıkmadan önce ayak sesleri duymuştu. Gözleri şişik ve kırmızıydı, bu yüzden Yunho garipçe öksürmüştü.

"Iıı, iyi misin?" Diye sordu, oğluna bariz şekilde kızgın olduğunu göz önünde bulundurunca bunu sorup sormaması gerektiğine bile emin değildi. Jongin burnunu çekmiş ama başını sallamıştı.

"Tamam o zaman. Kyungsoo uyuyor, ben de ııı, seni yemeğe çağırmaya geldim."

Jongin odasına dönmeden önce sessizce tamam demişti. Yunho aşağı indi ve yemek hazırlamaya başladı, evindeki iki ergenin arasında ne olup bittiğine dair bir fikri yoktu ama iyi bir şeyler olmadığını da biliyordu.

BÖLÜM SONU

Ç.N: KONTROL ETMEDİM HATA VARSA KUSURUMA BAKMAYIN, OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER ~~

Continue Reading

You'll Also Like

139K 10K 35
Cemre düştü kalbime seni gördüğüm zaman Bahara boyadı kışımı tenin ve çicek boyan 25.01.2018 - 05.02.2019
74K 5.8K 27
Mine Yazar: HavocLight Çeviri: minnikiniz Orijinal link: http://www.asianfanfics.com/story/view/639224/mine-fluff-romance-exo-kai-jongin-kyungsoo-k...
425K 33.6K 51
KyungSoo sipariş dağıtımı yaptığı bir seferde yaşlı bir kadına yardım etmesi ile bir anda kendini ünlü iş kadını Kim Kyungin'in torunu Jongin ile ev...
151K 8.5K 45
''Seni Seviyorum.'' ''Seni Özlüyorum.'' ''Seni İstiyorum.'' Derler ki,bazı aşklar hiç bitmezmiş.Bir taraf gitse bile öbür taraf onu sevmeye devam ed...