Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]

By minnikiniz

253K 13.6K 5.9K

TANITIM Do Kyungsoo birçok şey planlamıştı, hamile kalmaksa kesinlikle bunlardan biri değildi. Ana Çift: KaiS... More

KNOCKED UP
1- Cehennemden Gelen Gülen Surat
2- Muzlu Sütün Gücü
3- Unicorn ve Baozi
4- Nutella
5- Do U-Know ?
6- Kıskanç Jongin
7- Öpüşken Soo
8- İtiraf
9- Panda Zamanı
10- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 1
11- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 2
12- Yaban Mersini Soo
13- İki Jong Bir Doğru Etmez
14- Yok Kurdum Ben
15- Auu
16- Şamara Baba Diyeceksin, Biliyorsun Değil mi?
17- Üç İbneşörler
18- Alttakiler Bayramınız Mübarek Olsun
19- Hindistan Cevizindeki Misket Limonu
20- Kayınpederle Tanışma
21- Kyungsoo Birleşik Devletleri Saldırdığında
22- Ben Bilmem Babaannem Bilir
23- Ağlama Bebeğim
25- Do Kyungsoo'yu İstiyoru[M]
26- En İyisini Babişko Bilir
27- Al Kırdın Kırdın
28- Aşk Hassas Bir [M]evzu Olabilir Bu Da Bize Koyabilir
29- 2 Jong 1 Soo ve Piremses Lulu
30- Tam Bir Götsün U-Know
31- Eski Sevgili Vakası
32- İki Porsiyon Çiğ Köfte
33- Pipiligiller
34- Kale-aydın
35- Jonggöt
36- Canım Annem
37- Yavru Kim
38- Çiğ Köfte Ruhun Gıdasıdır
39- A Be Kaynanam Pt. 1
40- A Be Kaynanam Pt. 2
41- A Be Kaynanam Pt. 3
42- Noel'den Önceki Geceydi
43- Geçen Noel
44- Ökse Otunun Altında
45- 'Çıtır' Tavuk
46- Evet, Ediyorum... Galiba
47- Asansör Muhabbeti
48- Bay Lu'ya Geçiş
49- Mutlu Mu Yıllar?
50- Hastayım Dedim Dedim İnanmadınız Bak Ne Oldu Şimdi?
51- Sakla Lazımlığı Gelir Zamanı
52- Sadece Sen
53- Bir Veya... İki Hafta
54- Bütün Aşkımı
55- Jongkirve
56- Bahar Tatili Pt. 1
57- Bahar Tatili Pt. 2
58- Acısıyla Tatlısıyla
59- Yanımda Kal
60- Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek

24- Evi Olmayan Aptal

3.8K 216 42
By minnikiniz


Knocked Up

Yazar: jjokkomi

Çeviri: Minnie Hyung

BÖLÜM 23

24 Kasım Cuma

Önce Kyungsoo uyandı, esasen Jongin ile ne yapacağı konusunda çok endişeli olduğu için dün gece zar zor uyumuştu. Daha önce hiç böyle bir durumda kalmamıştı ve bu yüzden nereden başlayacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Jongin'i ağlarken görmekten de hoşlanmıyordu. Bu onu zaten olduğundan daha fazla duygulandırıyordu.

İç çekti ve gözlerini ovalayıp saate baktı, dokuz buçuğu gösteriyordu. Babası az sonra uyanacaktı ve Jongin muhtemelen ağlarken bir de onunla uğraşmak zorunda kalacaktı. Sevgilisine bakarak ellerini kahverengi perçemlerinde gezdirirken onu uyandırmak için öpmek amacıyla eğildi.

Onun uyumasına izin vermekten başka istediği bir şey yoktu ancak babasından önce uyanması gerekiyordu ki dün gece burada kalmamış gibi davranabilsinler ve babası bir şey çakmasın.

Jongin kırptığı gözlerini ona çevirmeden önce homurdandı. Jongin inleyip yüzünü boynuna saklamaya geri dönerken Kyungsoo gülümsedi. Anlaşılan sevgilisi sabah insanı değildi. Eğer şartlar farklı olsaydı hayatının geri kalanını bu şekilde yaşayabileceğini düşünebilirdi, inildeyen ve uyanmayı reddeden Jongin ile.

Ama Jongin sadece annesi sürtüğün teki olduğu için buradaydı.

"Jongin uyan." Omzunu dürtükledi ancak yavru köpek inlemesi ve "Beş dakika daha."dan başka bir cevap almamıştı.

"Babamdan önce uyanman gerek." Diye belirtti. Jongin mızmızlanmış ancak yine de başını kaldırıp yanındaki yastığa bırakmıştı. Gözleri şişmişti ve artık güneş ışığı camdan parladığı için yanağındaki morluk daha belirgindi.

Eliyle morluğu okşamadan önce kaşlarını çattı, Jongin inleyip hemen geri çekilmişti.

"Özür dilerim." Yavaşça mırıldandı. Tüm bunların kendi suçu olduğunu düşünerek aniden ağlayası gelmişti.

"Sadece dokununca acıyor." Jongin çok düşünmeyerek söyledi. Eğer çok uzun süre düşüncelere dalarsa kendini yine gözyaşlarına boğulmuş bulacaktı ve elinde olsa Kyungsoo'ya bunu bir daha asla yaşatmak istemezdi.

"Hayır, demek istediğim bunların hepsi benim suçum." Kyungsoo hıçkırdı.

O partide sarhoş olmasaydı Jongin ile asla sevişmezdi. Hamile kalmamış olsaydı Jongin asla evden kovulmaz ve dayak yemezdi. 3 ay gibi kısa bir sürede Jongin'in hayatını mahvetmişti.

"Hyung, bunların hiçbiri senin suçun değil." İç çekti ve sulu gözlü sevgilisini göğsüne çekti, Kyungsoo otomatikman ona sokulmuştu. "Sakın bunu düşünme bile." Sert bir biçimde cevapladı.

"Ama--"

"Aması maması yok." Diyerek sözünü kesti. "Annemin böyle bir şey yapabileceğini zaten biliyordum, bu daha az acıtıyor demek değil ama ona yaptığım şeyi söylediğim için pişman değilim. Başlangıçta tam bir göt olduğumu biliyorum çünkü korkmuştum ve kabullenmek istemiyordum ama Do Kyungsoo, sen benim çocuğuma hamilesin ve ne olursa olsun seni bırakmayacağım, ayrıca annem beni tamamen evlatlıktan reddetmek istiyorsa bırak reddetsin."

Burun çekmeleri duyduğunda iç çekti ve hareket etti, bu şekilde Kyungsoo'ya bakabilmişti.

"Ağlama hyung, çünkü sen ağlarsan ben de ağlarım ve ben ağlarken çirkin oluyorum, o yüzden ağlama, tamam mı?"

Kyungsoo başını sallayıp gözlerini silmeden önce biraz güldü.

"İyi misin?" Diye sessizce sordu. Kendisinin annesi olmadığını göz önünde tutunca birinin annesi tarafından evden kovulmasının ne kadar can yakabileceğinden emin değildi ama hoş bir şey olamayacağını biliyordu.

"İyi olacağım."

"Ama şimdi ne yapacağız?"

Jongin omuz silkti çünkü dürüst olmak gerekirse, hiçbir lanet fikri yoktu. Taemin'de kalabilirdi ama o zaman annesi orada olduğunu öğrenip günün her anı gelerek ona bağırabilirdi. Ayrıca teyzesi annesinin tarafını tutardı. Sehun'da kalmak daha iyi bir seçeneğe benziyordu ama en iyi arkadaşının yanında gözlerinin oyulmasını istemeksizin sadece bir hafta kadar kalabilirdi.

Bu ikisi dışında aniden kendileriyle yaşamasına izin verecek kadar tanıdığı başka kimse yoktu. Orada kalıp kalamayacağını Kyungsoo'ya sorabilirdi ama bu fikri hemen aklından atmıştı. Cehennem bile Do Yunho'nun gönüllü olarak Kyungsoo ile yaşamasına izin vermesinden önce donardı.

Kapının tıklandığını duyduklarında bilmediğini söylemek üzereydi. Kyungsoo yataktan kalkıp kapıya koşarak kafasını uzatmadan önce küfretti.

"Evet baba?"

"Sen biriyle mi konuşuyorsun içeride? Bekle, ağlıyor musun sen?" Babası onu soru yağmuruna tuttu ve dudağını ısırdı. Endişeli babasına geri bakmadan önce bakışlarını Jongin'e çevirdi.

"Kapıyı açarsam bağırmayacağına söz verir misin?"

Yunho şüpheyle oğluna baktı ve bundan hoşlanmayacağını şimdiden biliyordu, yavaşça başını salladı.

"Söz vermelisin baba, açıklamam için bana şans vereceğine dair hayatın üzerine yemin et."

Kyungsoo yineledi ve Yunho birlikte kahvaltı yapabilmeleri için biraz erken kalktığına pişman olmaya başlamıştı. Aklı ona hem babalık yapıp kapıyı kırmasını hem de bunun sonunun iyi bitmeyeceğini söylüyordu. İsteksizce başını salladı.

Kyungsoo kapıyı açmadan önce Jongin'e son bir bakış attı.

Yunho bunun Jongin olabileceğini tahmin etmişti, cidden etmişti. Dünkü çocuk değildi sonuçta. Tıpkı buraya sızışının ilk seferi olmayabileceğini tahmin ettiği gibi.

Ve sinirlenmeli, kızmalı ve öfkenin her şeklini göstermeliydi ama Jongin'in tüm gece ağlamış gibi göründüğünü ve yanağındaki morluğu görünce endişeden başka bir şey hissetmemişti. Ki bu garipti çünkü Jongin'den haz ediyor falan değildi.

Ama Junsu'nun dün söylediklerini hatırladı ve içinden ona kadar saydı. Ağzını açıp hem oğlunun hem de yataktaki çocuğun irkildiklerini gördüğünde neredeyse gülecekti. Cidden bu kadar tahmin etmesi kolay biri miydi?

"Ne oldu?" Kyungsoo'nun kendisine bakakalmasına neden olarak sakin bir sesle sordu. Oğlu cevap vermeden önce ona boş bir suratla göz kırpmıştı.

"Dün gece Jongin'in kalacak bir yere ihtiyacı vardı." Diye mırıldandı.

"Neden?" Yunho sordu ancak yüzündeki morlukla bir ilgisi olduğunu düşünüyordu.

"A-Annem beni evden attı." Jongin asık bir yüzle yataktan konuştu. "Kyungsoo'yu öğrendi... V-Ve gidecek başka bir yerim yoktu. Özür dilerim." Hıçkırdı ve Yunho o gerçekten ağlamaya başladığında gözlerini pörtletmişti.

Kyungsoo hemen yanına giderek ona sarılmış ve sırtını okşamıştı. Kapıdaki yerinden onları izliyordu.

Yaptığı şey yüzünden Jongin'den nefret etse bile böyle bir şey yüzünden ailesinin onu evlatlıktan reddetmesini asla istemezdi. Bir insanın on beş yaşındaki bir çocuğu evden atmayı düşünebilmiş olması gerçeği bile kadınla güzelce bir sohbet etme isteği uyandırmıştı onda.

İşte bu yüzden asla yeniden evlenmemişti. Kadınlar dibine kadar duygusal idiler ve bu hiç mantıklı değildi. Jongin'i evden atmak bir şeyleri nasıl çözebilirdi ki?

Ve onu üzgün görmekten de hoşlanmamıştı çünkü o üzülürse oğlu da üzülürdü ve Kyungsoo'nun üzgün olduğunu görmekten daha berbat bir şey yoktu. Bu nedenle Yunho bu kez teknik olarak Jongin'den başka bir sebep yüzünden sinirlenmişti.

Kyungsoo'nun ona sokulmasına cidden kızmalıydı ama gerçekten, çocuk kendisi de ağlamaya başlayabilecekmiş gibi görünen oğlunun pijamasında hıçkırırken ona nasıl kızabilirdi?

İç çekti ve boğazını temizlemeden önce ayaklarını yerde sürüdü.

"Sorun değil." Aşırı korumacı babalık içgüdüsü ona kesinlikle sorun olduğunu söylemesine rağmen böyle demişti. "Neden, ııı, ağlama işiniz bitince aşağı inmiyorsunuz, ııı, sonra hep beraber konuşuruz."

Tüm bu zorlu sınav hakkında garip hissediyordu. Bırakın pek de iyi tanımadığı on beşlik oğlanı, ağlayan Kyungsoo ile nasıl baş edeceğini zar zor biliyordu.

Odadan çıkmadan önce Kyungsoo ona gülümsediğinde doğru bir şey yaptığını anlamıştı.

--------------------------

Jongin'in banyoda kendini toplaması on dakika kadar sürmüştü. İşi bittiğinde Kyungsoo onu babasının onlara çoktan kahvaltı hazırladığı aşağıya götürmüştü. Jongin'i bir sandalyeye oturttu ve ona bir tabak getirdi. Jongin'in hangi yiyecekleri sevdiğine emin değildi, sadece onun yanına oturmadan önce ona her şeyden azar azar vermişti.

Babası çoktan kendi tabağındakilerin yarısını yemişken Jongin daha yeni başlıyordu. Kyungsoo oturdu ve kalkıp kendine biraz yoğurt almadan önce esnemesini tuttu, yumurta ve tost havasında değildi.

Çoğunlukla sessizce yemişlerdi, konuşulan tek şey Jongin'in, babasına yumurtayı iyi yaptığını söylemesiydi. Kahkahasını bastırdı çünkü yumurta yapmak uzaya mekik fırlatmak değildi sonuçta. Ama babasının bu iltifatı kaba bir yorum yapmadan yahut dik dik bakmadan kabul ettiğine sevinmişti.

Müsaade isteyerek kalktı, gelip sessizce geri oturmadan önce kendine bir bardak muzlu süt aldı. Sevgilisine baktığında elindeki bardağa sanki altınmış gibi baktığını görmüştü.

"Biraz ister misin?" Diye gönülsüzce sordu. Yiyeceklerini paylaşmaktan nefret ederdi. Bu iğrenç ve sağlığa zararlıydı, ayrıca kendisi hamileydi yahu. Ancak Jongin başını heyecanla sallarken gözlerinin parlaması ona vazgeçip bardağı vermesine neden olmuştu.

Jongin teknik olarak hepsini içtiğinde neredeyse ağlayacaktı. Bardağı geri aldı ve o bardak sürahinin sonu olduğu için tek yapabildiği zavallıca ona bakmaktı.

"Neredeyse hepsini içmişsin." Diye suçladı. Jongin ona sersemce sırıtmıştı.

"O en sevdiğimdir! Üzgünüm hyung."

"Öyle mi?"

"Hıhım! Taemin hyung biz daha küçükken beni bu şeye müptela etti." Jongin tostuna geri dönmeden önce omuzlarını silkti.

Kalanını bitirirken iç çekti. Markete gittiklerinde bir dahaki sefere daha çok almaları gerekecekti.

"Eee." Babası ikisinin de bakışlarını kaldırmasını sağlayarak aniden söyledi. Jongin masanın altından parmaklarıyla oynuyordu.

"Annenin üzgün olduğunu... Söylediğini anladım ama ya baban?" Yunho sordu ve Jongin öncesinde olanları düşündü.

Babası onu ele vermişti ama ona bu yüzden kızgın değildi. Sonsuza dek saklayamayacaklarını biliyordu. Aslında babasının o evde değilken söylemesi iyi olmuştu yoksa neler olabileceğini Allah bilirdi artık.

Eve gittiğinde ailesi kavga ediyordu ki bu onu korkutmuştu çünkü onlar neredeyse hiç kavga etmezdi. Gerçi babası onu savunmuştu ki buna minnettardı.

Oysa annesinin umurunda değildi, öfkeliydi ve bunu anlayabiliyordu. Bu yüzden bebeği aldırmayı düşünmeyi bile reddettiğinde, kendisine vurduktan sonra ona siktir olup gitmesini söylemesi şaşırtıcı olmamıştı.

Bu yüzden babasının annesiyle uzlaşmaya çalışmasına rağmen doğruca parka yönelmiş ve uyuyakalıncaya değin tünel kaydırağın içinde ağlamıştı.

Uyandığında etraf zifiri karanlıktı, buz gibiydi ve başka birinin evine gitmesi gerektiğini biliyordu.

Sehun'u düşünmüş ancak hemen onun şehir dışında olduğunu hatırlamıştı, Baekhyun da öyleydi ve bu kadar geç bir saatte Tao veya Chanyeol'ün evine dalmak istemiyordu. Bu yüzden sorgusuz sualsiz içeri alınacağını bilerek Kyungsoo'nun evine gitmişti.

Şarjı bitmeden önce babasından birkaç cevapsız çağrı almıştı ancak ona yanıt vermek için fazlasıyla duygusaldı. Babası şu an muhtemelen meraktan hasta olmuştu.

"Kızgın değildi, zaten biliyordu."

"Oh." Yunho şaşkınlıkla gözlerini kırptı ancak daha fazla sormadı. Burada muhtemelen içinde bulunduğu bir sürü aile faciası vardı ve bunu daha fazla yapamayacaktı.

"Öyleyse onu arayacağım, numarasını biliyor musun?" Diye sordu.

Jongin hemen başını salladı ve bir parça mendile yazarak ofisine gidip onu arayacağını söyleyen Kyungsoo'nun babasına uzattı, Kyungsoo ile Jongin'i masada yalnız bırakmıştı.

"Kızdı mı?" Diye sordu. Kyungsoo başını salladı ve omuzlarını silkti.

"Sanmam. Öyle olsa sana çoktan bağırmıştı."

"Babama kızacağını düşünmüyorsun değil mi?"

"Tabii ki hayır, hadi gel. Kanepeye uzanalım."

Başını salladı ve Kyungsoo'nun onu salona sürüklemesine izin verdi. Kanepeye oturdular ve omuzları anında çöktü. Ağlamak ve moralsizce yatmak dışında bir şey yapmak istemiyordu ama gücü yetmiyordu. Bunun yerine dizi izlerlerken koltukta üzgünce durdu. Pororo bile onu neşelendiremiyordu.

Kyungsoo sevgilisini neşelendirmeye çalışıyordu ama hiçbir şey işe yaramıyordu. Ona sokulmaya, öpmeye çalışmış, en sevdiği filmi açmıştı ama hayır. Azıcık bile olsun gülümsemiyordu.

Onu mutlu edebileceğini düşündüğü tek bir şey kalmıştı, bu yüzden koltuktaki yerinden doğruldu ve uzun oğlana uzanmasını söyledi.

"Yorgun değilim hyung." Jongin onu reddetmiş ve kendine sinirlenmemesi gerektiğini hatırlatmıştı. Jongin mutsuzdu. Evden atılmıştı, neredeyse kelimenin tam anlamıyla. Mutlu olmadığı için kızılmayı hak etmiyordu.

"Sadece kucağıma uzan işte." Bir yastık aldı ve uzun boylu sevgilisini kucağına çekiştirmeden önce yastığı yerleştirdi.

"Yüzünü karnıma çevir." Jongin garipçe ona bakıyordu. "Yapsana lan." Tekrar tuhafça bakılmıştı ancak Jongin itaat ederek yüzü hamile göbeğine çarpıncaya kadar döndü.

"Bebekle konuş." Eliyle Jongin'in saçlarını okşarken söyledi.

"Kızımız beni duyamıyor bile." Somurtarak homurdandı.

"Ne olmuş? Bu seni daha iyi hissettirecek, konuş kızımızla."

Jongin iç çekti, Kyungsoo'nun gri tişörtüne boş boş bakıyordu. Ne diyeceğini bile bilmiyordu. Zaten kızı onu duyamazdı.

"Eee? Bir şeyler söyle kızımıza."

"O ne zamandan beri bir kız?" Başını kaldırdı ve Kyungsoo'nun gözlerini devirdiğini gördü. "Jongin, yap artık şunu."

Başını geri yaslamadan önce iç çekmişti. "Ne diyeceğim ki?"

"Kendini tanıt." Kyungsoo sevinçle belirtti. Yüzünü dönmeden önce bir süre sessiz kalmıştı.

"Ben Jongin, evi olmayan aptal." Koluna acıyla inlemesine sebep olan bir çimdik yemiş ve dik bakışlar almıştı.

"Sana ilk adınla hitap etmesine izin mi vereceksin?" Kyungsoo sordu ve başını salladı.

"Tabii ki hayır." Surat astı. "Bana..." Kelime boğazında şekillenirken duraklamıştı. "Baba. Bana baba diyecek."

Kelime diline yabancı geliyordu. Kulağına hâlâ tuhaf gelmekteydi. Baba. Baba olacaktı. Ama bu, bir gün kızının ilk kelimesinin belki de onun adı olabileceğini düşündüğünde yüreğini kabartıyordu. Kyungsoo ona gülümsedi ve ellerini saçlarında gezdirdi, bu onun memnuniyetle mırlamasını sağlamıştı.

"Ama ben babişko olmak zorunda mıyım? Çok kızsı bir şey bu." Kyungsoo hoşnutsuzca burnunu kırıştırdı ve bu Jongin'in dudaklarını bir tebessümle germişti.

"Evet. Bu ilişkide kız sensin, o yüzden sen babişkosun." Gülerek söyledi. Kyungsoo kafasına yumruğu geçirme isteğine direniyordu. Ama hiç olmazsa artık gülümsüyor ve kahkaha atıyordu.

"Eğer bir kız varsa o da sensin." Diye belirtti. Jongin kucağından kalkıvermişti. Bir papatya gibi. Şu Disney filmlerini izlemeyi bırakması gerekiyordu.

"Ne?! Ben nasıl kız oluyormuşum?!" Kyungsoo bilmiş bilmiş sırıttı ve sadece omuz silkti. Jongin ona bakakalmıştı.

"Kız olduğumu söyleyerek ne kastettin?! Hyuuung~" Somurtarak ve kolunu çekiştirerek sızlandı.

"Şu an ne yaptığını görüyor musun? Sızlanıyorsun. Kız gibi." Kahkaha atmadan evvel vurguladı. Jongin ona pis pis bakıyordu.

"Hamile olan sensin." Geri yatmadan önce mırıldandı.

"Ve?"

"Ve bu seni kız yapıyor hyung, beni değil. Ben erkeğim."

"He bebem he." Kyungsoo hafifçe güldü. Jongin kucağındaki yerinden ona gülümsemişti. Aniden moralsizliği kaybolmuştu. Bunu yapan Kyungsoo'nun gülümsemesiydi. Ona her şeyi unutturuyor ve anında gülümsetiyordu.

"Teşekkür ederim hyung." Kendini kucağına gömmeden önce fısıldayarak söyledi.

Kyungsoo bir süreliğine gözlerini kapatırken cevap olarak hımladı. Çok yorgundu ve saat daha on bir bile değildi. Jongin'in artık üzülmediğini görerek birazcık kestirmenin kimseyi üzmeyeceğine karar vermişti. Uykunun üzerine çökmesine izin vermeden önce esnedi.

---------------------

Bir süre sonra uyandı, ne kadardır uyuduğuna emin değildi ancak Jongin artık kucağında değildi, kendisi Jongin'in kucağındaydı. Genç olan gözlerini televizyonun ekranına sabitlemişti ve Kyungsoo onun gülmemek için dudaklarını ısırdığını görebiliyordu. Doğrulup gözlerini ovalamadan önce homurdandı.

"Günaydın uykucu." Jongin onu çekerek öpmeden önce güldü. Kyungsoo iç çekti ve başını Jongin'in omzuna yasladı.

"Ne kadardır uyuyordum?" Sesi boğuk çıkıyordu ve biraz bile ayık hissetmiyordu. Sadece bugünün Cuma olmasına memnundu çünkü bu hafta sonu uyku saatlerini yeniden düzenlemesi gerekecekti.

"Bir saat kadardır, babam geldi, senin babanla konuşuyor."

"Oh." Kyungsoo şaşkınlıkla göz kırptı. "Neden bahsediyorlar?"

"Bizden." Jongin düşünmeyerek cevapladı. Kyungsoo başını salladı ama midesinin gerginlikle takla attığını hissetmemek elinde değildi. Bir süredir ilk defa Kyungsoo kusacak gibi hissediyordu. Kendi babası ve Jongin'in babasının salona doğru yürüdüklerini duyduğunda tuvalete koşmaya tümüyle hazırdı.

İçeri girdiklerinde dudaklarını ısırmaya ve ellerini birleştirmeye başlamıştı. Jongin elini kavradı ve sıkıca tuttu.

Kyungsoo böyle davrandığı için içinden kendine kızıyordu. Şu anda Jongin evsizken çıldırmanın sırası değildi.

Yunho ve Jongwoo salondaki yerlerini aldılar. Yunho ayakta kalmayı seçerken Jongwoo TV koltuğuna oturmuştu. Jongin televizyonu kapadı ve hemen kalktı. Kyungsoo midesinin düzelmesi için iradesini kullanıp parmaklarıyla oynuyordu.

"Merhaba Kyungsoo-ah, uyandığını görmek güzel." Jongin'in babası ona gülümsedi ve Kyungsoo karşılık vermek için kendini zorladı, titremesine rağmen.

Yunho iç çekti ve neye karar verdiklerini çocuklara açıklamak için kendini zihnen hazırladı. Bu fikre bayılıyor falan değildi ama şimdilik tüm yapabilecekleri buydu.

Konuşması için diğer adama işaret etti çünkü kendisi ağzını açarsa muhtemelen tüm lafını geri alacaktı.

"Pekâlâ, epey bir düşünüp taşındıktan ve şartları değerlendirdikten sonra, Yunho-ssi senin burada Kyungsoo ile bir süre, biz bir başka çözüm bulana kadar kalmana izin vermekte karar kıldı."

Jongin de Kyungsoo da donakalmışlardı. Jongin'in tüm yapabildiği gözlerini kırpmak ve babasının bir çeşit hap falan kullanıp kullanmadığını merak etmekti. Kyungsoo'nun babası ondan nefret ediyordu, neden burada yaşamasına izin verecekti ki?

Kyungsoo tamamen şok içinde oturup babasına bakıyordu. Jongin'in babasının dudaklarının kıpırdadığını görebiliyordu ama ne söylüyor olduğunu anlamıyordu bile.

Yunho ayaklandı, kollarını çaprazladı ve Jongwoo'nun çocuklara Kyungsoo hamile olduğundan Jongin'in yanında olmasına zaten daha çok ihtiyacı olacağını açıklamasına izin verdi. Yani bir süre onlarla kalmasının mantığı buydu. Tüm bunların en çılgıncası ise bunun onun fikri olmasıydı.

Jongwoo dün gece neler olduğunu detaylarıyla açıkladığında, Yunho en hafif şekliyle şoka girmişti. Jongin'in annesinin ondan torununu aldırmasını istediği gerçeği onu hunharca sinirlendirmişti ama Jongin'in annesine karşı çıkması ve böyle bir şey yapmayı reddetmesi onu gülümsetmişti.

Jongin'in başka birinde kalmasını sağlasa ya da onu otellerinden birine yerleştirse Kyungsoo'nun ortalığı yıkacağını biliyordu. Bu yüzden bu fikri önermişti, biraz tereddüt etmesine rağmen, cidden iki tane ergen oğlanı nasıl yetiştireceğine dair hiçbir fikri yoktu ve Jongin'in onlarla yaşamasıyla beraber teknik olarak ondan sorumlu olacaktı.

Jongwoo da fikre kibarca katılmıştı, ikna çabasına gerek yoktu. Tek tartışmaları gereken onlarla yaşamasının şartlarıydı ama Jongin'in ondan hâlâ ödünün koptuğunu göz önüne aldıklarında, bu konuda fazla endişelenmesine gerek yoktu.

Göz açıp kapayana kadar Kyungsoo koltuktan fırlamış ve ona koşup kocaman bir sarılmayla boğarken neredeyse dengesini kaybettirmişti ki bununla onun çok mutlu bir genç olduğu sonucuna varmıştı. Kyungsoo ona teşekkür etmeden önce bakışlarını kaldırıp ışıl ışıl gözleriyle babasına bakmıştı.

Pekâlâ, hiç olmazsa bugün doğru bir şeyler yapmıştı.

---------------------

Jongin'in babası anlayışla onun için eşyalarını toplamayı kabul etmişti ve buna minnettardı. Artık bir daha annesinin yakınına adım atmak bile istemiyordu. Onu dokuz ay karnında taşıyıp bugüne kadar büyütmesi umurunda değildi. Ondan nefret ediyordu.

Sırf bebeğini aldırmasını önermiş olması bile onu sinirlendiriyordu. Bu Sehun'un teklif edeceği bir şeydi, temel olarak bir aptal olduğu için, ama öz annesine ne oluyordu?

Sanki annesine karşı bastırdığı tüm gençlik öfkesi bir anda patlamış gibiydi ve onu bir daha görüp görmemek zerre kadar umurunda değildi. Kızının ya da oğlunun da onunla asla tanışmamasını umuyordu. Bebeğine yaklaşmasına bile izin vermeye niyeti yoktu.

Olumsuz düşünceleri bir yana, babası tüm giysilerini toplamış, dizüstü bilgisayarını, telefon şarjını, yatağı ve mobilyaları hariç odasındaki neredeyse her şeyi getirmişti. İki kez yolculuk etmesi gerekmişti ancak yemek vaktinde her şeyini Kyungsoo'nun babasının odasının yanındaki odaya taşımıştı, hamile sevgilisi kendi odasının yanındaki odada kalması için sızlanmasına rağmen Yunho bana mısın dememişti.

Gitmeden önce Kyungsoo onları kapı eşiğinden yargılayarak izlerken babasının onun gömleğine doğru ağlaması ve sırtını garipçe okşaması yerince utanç vericiydi. Sık sık ziyarete geleceğine ve annesiyle arasındaki sorunu çözene kadar her gün arayacağına dair söz vermişti. Bunun annesiyle babasının ayrılmasına sebep olabileceğini düşünmemek elinde değildi ve bu konuda nasıl hissedeceğinden emin değildi.

Şimdiyse yemekten sonra oturuyorlardı ve Kyungsoo Monggu için onu görmezden geliyordu. Diğeri koca gözleriyle Monggu'nun da gelmesine izin vermesi için babasına yalvarmıştı ve şey, Kyungsoo istediğini nasıl alacağını cidden biliyordu. Babası çökmüş ve köpeğin hiçbir yere kaka yapmayacağına dair ona söz verdirmişti ki o da başıyla onaylamıştı.

Jongin, köpeği sevgilisinin tüm ilgisini çalarken somurtuyordu. Kyungsoo'nun birine veya bir şeye ciyakladığını hiç görmemişti ama bu çikolata renkli ufak köpeğe ciyaklıyordu. Hatta sesini tizleştiriyor ve onunla bebek gibi konuşuyordu. Ve Monggu hepsini silip süpürüyor, mutluca zıplıyor ve Kyungsoo'nun yüzünü yalıyordu.

Köpeği sevgilisini çalıyordu.

Pire torbası.

"Hyung." Diye seslenmiş ama sallanmamıştı. "Kyungsoo hyung."

Yine cevap yok. Viyaklayan bir oyuncağı alıp fırlattı, etkin bir biçimde köpeği sevgilisinin kucağından uzaklaştırmıştı. Kyungsoo Monggu yerde yuvarlanırken ona kaşlarını çatmıştı.

"Hey onunla oynuyordum!"

Jongin gözlerini devirdi ve Kyungsoo'ya ilerledi. Onu öpmeyi düşünüyordu ancak Monggu'nun yüzünü yalayıp durduğunu hatırlayarak tam aksine karar verdi. Dolaylı yoldan köpeği ile yiyişmek istemiyordu. İğrenç.

"Benimle oyna, ben senin sevgilinim!"

"Jongin sen ciddi ciddi şu an bir köpeği mi kıskanıyorsun?"

"Evet ulan."

Kyungsoo gözlerini devirdi ve başını salladı. Bazen Jongin'in ne kadar çocuksu olabileceğini unutuyordu.

"Bebeğe sana gösterdiğimden daha çok ilgi gösterdiğim zaman ne yapacaksın? O zaman da mı kıskanacaksın?" Diye sordu.

"Evet." Jongin yoğun bir biçimde ona bakıyordu. Kendi kendine mırıldanmadan önce eliyle yüzünü sıvazladı. Jongin bir elamet gibiydi ya. Monggu oyuncaktan yorularak ona geri koşmuş ve kucağına zıplamıştı. Gülümsedi ve göbeğini okşamaya başladı. Jongin somurtuyordu.

"Sırf köpeğim için beni seviyorsun." Diye suçladı.

"Evet, seni sırf az önce tanıştığım bir köpek için seviyorum. Senin çocuğunu taşıdığım gerçeğini boş ver." Kyungsoo alayla cevapladı.

"İyi de bu doğru."

"Öyleyse senin de mi göbeğini okşayayım istiyorsun? Başını falan sıvazlayayım mı? Çomak yakalamaca da oynayayım mı seninle bebem?" Kızaran sevgilisine ciyakladı. Jongin kaşlarını çatmıştı.

"Bana karşı çok gıcıksın hyung."

"Of sus da gidip bana dondurma getir. Ve çubuk kraker."

Jongin tiksintiyle yüzünü kırıştırdı ancak itaat edip kalkarak Kyungsoo'nun tuhaf aşermelerini getirdi. Hindili turtanın kötü olduğunu sanıyordu ama bu daha garipti. Ona küçük bir kâse damla çikolatalı dondurma koydu ve büfeden tuzlu krakerleri aldı.

Aradığı şeyi bulmadan önce mekânı birkaç kez aramak zorunda kalmıştı. Kendi mutfağı Kyungsoo'nunkinden daha az karışık, daha az süslüydü. Monggu'nun nihayet Kyungsoo'nun ayaklarının dibinde uyuyakaldığı yere dönmeden önce bir kaşık aldı.

"Teşekkür ederim!" Kyungsoo cıvıldadı ve yemeye koyuldu.

Kyungsoo'nun daha bir saat önce dünyaları yedikten sonra hâlâ aç olabilmesi akıl almazdı. O kadar toktu ki bir lokma bile onu kusturabilirdi. Kyungsoo rekor bir sürede bitirmiş, kâseyi sehpaya koymadan önce hımlayarak karnını ovalamıştı.

"Hyung bu iğrenç." İyice ıslanmış krakerlerin erimiş dondurmayla karışmış olması fikriyle başını sallamıştı.

"Değil!" Kyungsoo abur cuburunu savundu. Krakerler ve dondurma çok lezizdi. Jongin aksini söylemek için ne düşünüyordu böyle? "Ayrıca, garip şeyler yemek istememe neden olan senin çocuğun." Diye homurdandı.

"Bunun bebekle ilgisi yok, sadece sen acayiplik yapıyorsun."

"Şamara baba demeden önce kes sesini."

"Bana vuramazsın! Ben yaralıyım, unuttun mu?"

"O zaman kendini şanslı say."

Jongin bu seferki "Kyungsoo'yu nasıl kızdırırım?" elini kazanırken kıkırdadı. Sıkılarak mesajlarını kurcaladı ve Sehun'a bir mesaj yazmaya başladı, evden atıldığını en yakın arkadaşının bilmesi gerekiyordu.

"Yarın ne yapmak istersin?" Başparmağı ekranda hareket ederken sordu. Saat dokuz buçukta evde oldukları sürece, kimse ona evde kalması gerektiğini söylemeksizin hafta sonları istediği kadar gezmekte serbestti. Sokağa çıkma yasağı vardı ama hiç olmazsa Kyungsoo'nun babası mantıklı bir adamdı.

"Seni." Kyungsoo dobra dobra söyledi ve güldü. Büyük olanın şaka yapmadığını anladığında yutkunup bakışlarını kaldırarak Kyungsoo'nun ona bir parça vişneli hindi turtası gibi baktığını gördü. Hassiktir.

"Ha-ha g-güzel espri hyung!" Gülerek söyledi çünkü bu ifadeyi tanıyordu ve bu onu heyecanlandırıyor ama korkutuyordu. Geçen sefer az daha şehvetine yeniliyordu ve bu kez daha da kötüydü.

Artık aynı çatı altında yaşıyorlardı ve Kyungsoo'nun odasına girip onunla yatmak birçok açıdan inanılmaz kolay olacaktı. Bu kötüydü. Ona bu kadar yakınken kendini ne kadar tutabileceğini bilmiyordu.

"Şaka yapmıyorum." Kyungsoo ciddiyetle söyledi ve Jongin kendine onun gözlerine bakmamayı hatırlattı. Sanki Medusa'nın azgın bir versiyonu gibiydi, bir kere baktınız mı pantolonunuzun içinde kaya gibi sert bir sorunla karşılaşacaktınız.

Uyluğunda bir el hissettiği zaman kuralı unuttu ve otomatik olarak gözlerine baktı ve siktiriniz efendim. Beyni ona kaçmasını haykırıyordu, tabanları kıçına vura vura kaçmasını, tekrar ediyorum tabanları kıçına vurarak kaçmasını.

Boğazındaki yumruyu yutkundu ve gönülsüzce Kyungsoo'nun elini itti.

"Yapamayız."

"Ama Jongin, artık gerçek anlamda benimle aynı çatı altında yaşıyorsun!"

"Baban." Diye açıkladı ve Kyungsoo'nun konuyu kapatmasını umdu. Günü nasıl olup da evden atılmaktan Kyungsoo'nun onunla seks yapmak istediği için sızlanması hâlini alabilmişti? Hatta şu an nasıl hissetmeliydi? Kızgın? Üzgün? Mutlu? Tüm bu ahiret sorularına cevap vermek için sekiz sihirli topa ihtiyacı vardı. Veya belki de Alaattin'in cini ona yardım edebilirdi.

"Sessiz olacağım söz."

Kesin bir hayır ile cevap vermeden önce derin bir nefes aldı. Kyungsoo ona somurtuyordu; kalkıp kâsesini ve kaşığını yıkamadan önce ondan beklediği gibi. Sadece telefonunu alıp yukarı çıkmak için ayaklarını vura vura geri dönmüştü.

Monggu'yu alıp öfkeli sevgilisini sakinleştirmek için yukarı çıkmadan önce iç çekti. Köpeği yere bırakıp koridoru geçerek Kyungsoo'nun kapısını tıklamadan evvel Monggu'yu köpek yatağına yatırdı.

Tuvaletten akan su sesi geliyordu, bu yüzden onun yatmaya hazırlandığını farz etmişti. Kapıyı tekrar tıklayıp bir cevap almayınca odasına gidip üstünü değiştirerek hemen geri dönüp tekrar tıklamıştı.

Bu defa Kyungsoo cevap verip yatmaya gitmeden önce onu içeri aldı. Jongin onu takip etti ve Kyungsoo yorganını çekip esnerken yatağın kenarına oturdu.

"Hyung bana kızdın mı?" Tereddütle fısıldadı.

"Hayır, sadece hormonlarım coştu ve bundan nefret ediyorum." Kyungsoo somurtarak söyledi. Harekete geçip onun yanına uzanırken iç çekti ve ağlamaya başlamaması için ona sarıldı.

"Biliyorum, üzgünüm."

"Sanırım bu gece erken uyuyacağım Jongin."

Başını sallayıp onu öperek iyi geceler diledi. Odasından çıkmadan önce ışıkları söndürdü ama Kyungsoo'ya karşı adil olmadığı hissinden kurtulamıyordu.

Büyük olanın bugünlerde yaptığı veya hissettiği şeylerin yarısını elinde olmayarak yaptığını biliyordu ve buna ne memnun oluyor ne de babasının kurallarına itaat ediyordu. İki şekilde de onun mutsuz olmasıyla bitiyordu.

Yeni yatağına uzanırken Luhan'ı arayıp biraz tavsiye almaya karar vermişti. Buna gerçekten ihtiyacı olacaktı.

BÖLÜM SONU

Ç.N: EYLÜL AYININ İLK BÖLÜMÜNÜ DE YAYINLAMIŞ OLDUM BÖYLECE JFKSLKSJ OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER, YORUMLAR AZALDI GENÇLER YORUM YAPMAYANIN ÇÜKÜ DÜŞSÜN :((((((( BAKIN BENİM BEDDUAM TUTAR HADİ HYUNGUNUZ KAÇAR ÖPTÜM ARKA YANAKLARDAN GJSDLŞDLJLSKŞFLJLDKG :*

Continue Reading

You'll Also Like

3M 160K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
3.8M 236K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
151K 8.5K 45
''Seni Seviyorum.'' ''Seni Özlüyorum.'' ''Seni İstiyorum.'' Derler ki,bazı aşklar hiç bitmezmiş.Bir taraf gitse bile öbür taraf onu sevmeye devam ed...
139K 10K 35
Cemre düştü kalbime seni gördüğüm zaman Bahara boyadı kışımı tenin ve çicek boyan 25.01.2018 - 05.02.2019