Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]

By minnikiniz

253K 13.6K 5.9K

TANITIM Do Kyungsoo birçok şey planlamıştı, hamile kalmaksa kesinlikle bunlardan biri değildi. Ana Çift: KaiS... More

KNOCKED UP
1- Cehennemden Gelen Gülen Surat
2- Muzlu Sütün Gücü
3- Unicorn ve Baozi
4- Nutella
5- Do U-Know ?
6- Kıskanç Jongin
7- Öpüşken Soo
8- İtiraf
9- Panda Zamanı
10- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 1
12- Yaban Mersini Soo
13- İki Jong Bir Doğru Etmez
14- Yok Kurdum Ben
15- Auu
16- Şamara Baba Diyeceksin, Biliyorsun Değil mi?
17- Üç İbneşörler
18- Alttakiler Bayramınız Mübarek Olsun
19- Hindistan Cevizindeki Misket Limonu
20- Kayınpederle Tanışma
21- Kyungsoo Birleşik Devletleri Saldırdığında
22- Ben Bilmem Babaannem Bilir
23- Ağlama Bebeğim
24- Evi Olmayan Aptal
25- Do Kyungsoo'yu İstiyoru[M]
26- En İyisini Babişko Bilir
27- Al Kırdın Kırdın
28- Aşk Hassas Bir [M]evzu Olabilir Bu Da Bize Koyabilir
29- 2 Jong 1 Soo ve Piremses Lulu
30- Tam Bir Götsün U-Know
31- Eski Sevgili Vakası
32- İki Porsiyon Çiğ Köfte
33- Pipiligiller
34- Kale-aydın
35- Jonggöt
36- Canım Annem
37- Yavru Kim
38- Çiğ Köfte Ruhun Gıdasıdır
39- A Be Kaynanam Pt. 1
40- A Be Kaynanam Pt. 2
41- A Be Kaynanam Pt. 3
42- Noel'den Önceki Geceydi
43- Geçen Noel
44- Ökse Otunun Altında
45- 'Çıtır' Tavuk
46- Evet, Ediyorum... Galiba
47- Asansör Muhabbeti
48- Bay Lu'ya Geçiş
49- Mutlu Mu Yıllar?
50- Hastayım Dedim Dedim İnanmadınız Bak Ne Oldu Şimdi?
51- Sakla Lazımlığı Gelir Zamanı
52- Sadece Sen
53- Bir Veya... İki Hafta
54- Bütün Aşkımı
55- Jongkirve
56- Bahar Tatili Pt. 1
57- Bahar Tatili Pt. 2
58- Acısıyla Tatlısıyla
59- Yanımda Kal
60- Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek

11- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 2

4.7K 341 69
By minnikiniz

Knocked Up

Yazar: jjokkomi

Çeviri: Minnie Hyung


BÖLÜM 10 Part 2

7 Ekim Cumartesi

"Sağol." Jongin, Baekhyun kendisine taze dondurulmuş bezelye paketi verirken mırıldandı. Pek de buz torbası sayılmazdı ancak şimdilik işe yarar bu vardı. Poşet yüzüyle temas ederken mızırdandı. Şişmiş burnu zaten dokunulmaya karşı hassastı. Kırılmamış olmasını umuyordu yoksa annesi çok daha büyük bir sürtük halini alacaktı. 

Odanın karşısındaki yerinden açıkça Chanyeol'e dik dik bakmaya başladı. O da şu an küçük bir dondurulmuş mısır poşetiyle dağılmış eliyle ilgileniyordu. En azından onun yüzü de bu süreçte deve zarar vermeyi başarmıştı.

Hepsi Baekhyun'un oturma odasındalardı. O ve Chanyeol odanın karşılıklı tarafındaydılar, Chanyeol televizyonun yanındaki sandalyede ve kendisi de Sehun ile birlikte kanepenin üzerindeydi. Baekhyun odanın ortasında ayakta duruyordu, elleri kalçasındaydı.

Az önce Sehun ve Baekhyun, Chanyeol'ü Jongin'in üzerinden kelimenin tam anlamıyla sürükleyerek almışlardı. Büyük olandan birkaç sağlam yumruk yemişti, çünkü ona resmen yeniliyordu. En çok hasarı burnu almıştı ama oldukça emindi ki yerde yuvarlanırlarken karnına bir seferden daha fazla vurulmuştu. Denemek için göğüs kafesine bastırdı ve sızlandı. Evet, kesinlikle orasından da yumruklanmıştı.

"Her ikiniz de testesteronla dolup taşan gerzekler olma işini hallettiğinize göre, şimdi birisi bana Tao'nun nerede olduğu ve burada neler olup bittiği konusunda bilgi versin lütfen."

Baekhyun patladı. Sinirliydi, önce iki kişi için daha fazladan pizza parası vermiş ve ardından Chanyeol, Jongin ile kendisi ve Sehun'un bitirdiği bir kavgaya girişmişti, bu çok komikti.

Pizzalar birkaç dakika önce gelmişti. Kurye, koltuğun üzerinde iki tane hırpalanmış ergeni görünce ona tuhaf tuhaf bakmıştı ve bu utanç vericiydi.

"Eee?" Kimse bir şey söylemeyince parlamıştı.

"Tao bana kızgın... O yüzden bana aynı zamanda kızgın olan Kyungsoo ile birlikte. Temelde herkes bana kızgın." Sehun, koltuğun üzerine çökmeden önce açıkladı ve bir parça pizzaya uzandı.

"Niye kızgınlar sana?" Chanyeol ve Jongin'e tabaklarını uzatmadan önce oturarak kendi pizza dilimine uzanırken sordu. Eğer terapi seansı yapacaklarsa, bari yemek yerken yapsınlardı.

"Bebeği aldırmakla ilgili bir şeyler söylemiş olabilirim..."

"Bunu mu söyledin?! Hem de Tao'nun önünde?!" Pizzasını tabağa düşürerek ciyakladı. Sehun'un bir budala olabildiğini biliyordu ancak tamamen bir geri zekalı olduğunu da sanmıyordu.

"Evet biliyorum biliyorum. Düşüncesizdim. Ancak Kyungsoo'ya söylemiş ve görünüşe bakılırsa şimdi tamamen kankitoş oldular." Yüzünde bariz bir kıskançlık varken homurdandı. Baekhyun gözlerini devirmişti.

"Sadece düşünmek için zamana ihtiyacı var." Diye önerdi. Sürtüklük edip çocuğu şamarlamak istese bile, yine de bilge bir hyung olması gerekiyordu. Tao'yu tanıyordu, çocuk hassastı ama kin tutan biri değildi, birkaç günde yelkenleri suya indirirdi, belki de daha erken.

"Peki ya sen?"

Jongin bakışlarını pizzanın üstünden aldığı zeytinlerden kaldırdı. Bir eliyle buzu çözülen bezelyeleri tutarken diğeriyle bol miktardaki peynirden aptal sebzeleri ayırma girişiminde bulunmak zordu. Çok aç olmasaydı şimdiye bırakmıştı bile.

"Ben ne? Kyungsoo sırf hamile olduğunu söylemek için beni yok saymayı bıraktı. Başka ne söyleyeyim?"

Chanyeol'ün parmakları soda şişesini tutarken sıkışmıştı, şişe baskı yüzünden gıcırdıyordu.

Şu an Kyungsoo ile konuşmuyor olabilirlerdi fakat bu, genç olanı umursamaktan onu alıkoymuyordu. Onlar sonsuza dek en iyi arkadaşlardı. Kyungsoo ne zaman incinse, Chanyeol oradaydı. İlkokulda ne zaman Kyungsoo sırt üstü yere itilse, onu ayağa kaldıran kişi kendisi olurdu. En yakın arkadaşı için her şeyi yapardı, onu hamile bırakan piçi dövmek de dahil.

Lanet olsun, Jongin'e bizzat kızgın bile değildi ki. Sadece hissetmekte olduğu tüm o bastırılmış öfkesi yüzünden patlamış ve Jongin'in yüzü de bundan nasibini almıştı. Yine de özür falan dilemeyecekti.

"Yani öyleyse ne yapacaksın?" 

Baekhyun, ikinci domuz pastırmalı ve tavuklu pizza dilimi üzerinde çalışırken sordu. Chanyeol'ün kulakları erkek arkadaşı sorarken dikilmişti. Cevapla kendisi daha çok ilgileniyordu.

Jongin iç çekti ve pizza kabuklarıyla oynadı, ismini hecelemeye çalışıyordu. Çocukça bir şeydi ve bunu evinde yapıyor olsaydı babası kahkaha atarken annesi onu azarlıyor olurdu.

İsterseniz ona bencil deyin fakat o, gelecek birkaç yılını bebek bezi değiştirerek ve gecenin kör saatinde mama hazırlayarak geçirmek istemiyordu. Lisedeki son yılını bir çocuk için aşırı endişelenerek ve okul işlerini yürüterek geçirmek istemiyordu. Gelecek on dokuz yıl için bu böyle olabilirdi ve bununla başa çıkmaya hazır değildi.

"İstemiyorum." Nihayet konuşmuştu.

Baekhyun, az önce pizzasına bakan sevgilisiyle bakıştı. Farklı şeyler isteyen Jongin'i ikna etmek için yapabilecekleri bir şey yoktu.

Chanyeol, Kyungsoo'nun tek başına çocuk büyütmesini istemiyordu fakat onunla olmak istemeyen biri yüzünden sefil olmasını da istemiyordu. Zor bir karardı, bir yanı bununla asla yüzleşmek zorunda olmamasını diliyordu fakat gerçek tam da buydu.

Konuşma sırası Chanyeol'deydi, yüzünde çok ciddi bir ifade vardı.

"O zaman ona söyle."

------------------

 Kyungsoo, Joonmyun Pokémon oyununda bir kez daha Jongdae'ye yenilirken güldü. Luhan, Minseok ve kendi tarafındaki herkes pizza, kek ve bolcana alkol tükettikten sonra Joonmyun eski Nintendo 64'ünü bulmuştu ve ellerindeki tek oyun şu fotoğraf oyunuydu.

Oyunu içmece oyununa dönüştüren, Kris'in bir arkadaşı olan Henry idi. Çekildiğin her güzel fotoğraf için bir yudum alıyordun. Ve bunun bir çocuk oyunu olduğu göz önünde tutulursa neredeyse herkesin yasal sınırına ulaşması çok da uzun sürmemişti. Gerçi Joonmyun hâlâ oynayan tek kişiydi, herkes eğlenerek izlerken sevgilisinden daha yüksek bir puan almaya kararlıydı.

Nihayet durmuşlar, böylece Yixing de hediyelerini açabilmişti. Jongdae, çocuk için Kyungsoo'nun burnunu kırıştırmasına sebep olarak McDonald's'tan hediye kartı vermişti. Fakat Yixing gülümseyerek kabul etmiş ve Jongdae de tavuk nuggetlarını saklamıştı.

Tao ve o uzun aramalar sonucunda beraber bir hediye seçmişlerdi ve doğum günü çocuğu beyaz ince kağıt kaplı hediyeyi mavi poşetten çıkarırken beyin özürlü bir fok gibi gülüyordu.

"Bu bir unicorn!"

Arkadaş grubu, Kris'i ve diğer misafirleri manyak gibi karışmış kafalarıyla bırakarak yarıla yarıla gülmeye başlamışlardı.

"Anlamıyorum," Uzun adam konuştu ve herkes daha çok güldü.

Tüm hediyeler açıldıktan ve birkaç kişi gittikten sonra, kalanlar şu anda yeni çıkan yabancı bir filmi izlemeye çalışıyorlardı ancak kimse dikkatini ekrana vermiyordu.

Yixing şu an kızarık suratıyla Kris'in kucağındaydı, güzel olduğu söylenen on beş yaşındaki bir kız gibi kıkır kıkır gülüyordu. Ya da belki de Kris kulağına fısıldadığından bir bakire gibi kızarıyordu ve Kyungsoo onun nasıl bir sapık olduğunu biliyordu, bunun yanı sıra Yixing sarhoşken tam bir flörtöz oluyordu.

Tüm arkadaşlarının bu kadar klişe sarhoşlar olması çok ilginçti. Joonmyun, sevimli sarhoş. Kris, sapık. Yixing, flörtöz ve duygusal aşık, yüzünde mütemadi bir gülümsemeyle omzuna yaslanan Tao da öyle.

Minseok, kendisi de uyuklamaya başlamış olan Luhan'ın kucağında sızmıştı. Jongdae ise kuzenini yukarı çıkarıp yatak odasına götürmeye çalışıyordu ancak pek de etkili olduğu söylenemezdi. Nihayet gitmeye karar verdiklerinde saat gece bire yaklaşmıştı.

Minseok, Luhan veda edip minnoş erkek arkadaşını kapıdan dışarı çıkarırken hâlâ uyuyordu. Jongdae veda etmeden önce Joonmyun'u çokça sürükleyerek yatağa götürmek için birini bulmuştu, çok geçmeden salonda Kris ve Yixing ile sadece kendisi ve Tao kalmıştı.

"Biz de gitmeliyiz sanırım." Tao koluna sarılmaya başlarken konuştu. 

Yixing, Kris kulağına fısıldama girişiminde bulunduğunda başını sallayarak onayladı. Gerçekte bütün o edepsiz kelimeleri duymuştu ve aslında bunun nasıl sonuçlanacağıyla ilgilenmiş sayılırdı ancak bu başka bir günün problemiydi.

"Gege bana doğum günü hediyemi verecek!" Yixing konuştu ve dev sevgilisini odasına doğru çekelemeye başladı. Kyungsoo onlara kondom kullanmalarını bağırmadan önce eğlenerek izlemişti. (Ç.N: :ddddddddd)

Bir anlığına Jongdae ve Joonmyun için üzüldü, çünkü belli bir noktada uyanacaklarını biliyordu.

Kendisi ve Tao kapıya yöneldiler ve arabasına doğru yolculuk ettiler.

Tao halen ona yapışıyor, kilo farkı yüzünden ileri geri sallanıyordu ancak bu hiç de umrunda değildi.

Sürücü koltuğuna geçip evine doğru sürmeden önce uzun oğlan için kapıyı açıp onu içeri eğerek oturttu. Bu kadar sarhoşken Tao'nun evine gidemeyeceğinden emindi ve kendi evine götürse babasının da umrunda olmazdı. 

"Gege, Sehunnie'mi görmek istiyorum." Tao arabadaki sessizliği böldü.

"Ona kızgın olduğunu sanıyordum?" Diye sordu ve ona yan bir bakış attı.

"Öyleydim... Bazen tam bir götelek olabiliyor ama o gerçekten ponçiğin biridir." Burnunu çekmek için durdu ve Kyungsoo onun ağladığını fark etti. "Onu özledim." 

Sarhoş olduğu, muhtemelen saçmaladığı, saatin neredeyse bir buçuk olduğu, Sehun'un muhtemelen uyuduğu ve kendisinin de ne kadar yorgun olduğu konusunda yorumda bulunmadı. Sadece iç çekti ve kırmızı ışıkta durdu.

"Nerede yaşıyor?"

--------------------

Sehun ve Jongin kanepenin üzerinde oturmuş patlak mısır yerken Simpsonlar'ı başa sarıyorlardı.

Şu an uyumaları gerekiyordu fakat günün yarısında uyumuş olmalarına bakarsak uyku düzenleri batmış durumdaydı. Tylenol hap almak istemişti böylece burnu zonklamayı keser ve uyuyabilirdi fakat Sehun karşı çıkmıştı. Bu yüzden normal bir ilaç içmiş ve yakın bir zamanda uyuyabilmeyi dilemişti.

Hafta sonunun kalanını Sehun'un evinde geçireceğini söylemek için o günün erken saatlerinde annesini aramış, ailesinin evde olduğu konusunda yalan söylemişti. Kırılmış bir burunla evde görünemezdi ve hiçbir bahanesi de yoktu. Pazartesi okula gidecek, pratik yaparken dirsek yediğini söyleyecek ve her şey hallolacaktı.

Şans eseri Sehun'un anne babası iş toplantısı için Japonya'daydı ve yemeği kimin yapacağı dışında başka bir şey için endişelenmelerine gerek yoktu.

Kapı çaldığında kanalları zaplamanın ortasındalardı, ikisi de korkudan yusuf yusuf olmuşlardı. Jongin şaşkınlıkla seğirmiş ve Sehun patlamış mısırı her yere dökerek sıçramıştı.

"Gecenin ikisinde şu siktiğimin kapısını kim çalıyor lan?" Jongin sordu. Sehun omuz silkti ve kumandayı alıp yavaşça kapıya yöneldi, Jongin de arkasından onu takip ediyordu.

"Kumanda ne ayak la?"

"Elinde bir silah olmadan gecenin kör vakti kapıya bakmamalısın seni salak."

Jongin somurttu. "Onunla ne yapacaksın peki, üzerlerine mi atacaksın?"

"Kes tıraşı."

"Eğer ölürsek, böylesine boktan bir silah seçtiğin için bu senin suçun olacak."

Sehun tip tip bakıp kapı deliğinden bakmadan önce onu itti. Jongin onun üzerinden bakmaya çalıştı ancak tabii ki bir şey görememişti.

"Tao?"

Sehun öyle hızlı geri çekilmişti ki, sarışın olan kapıyı fırlatarak açmadan önce delice kilidini açarken geriye tökezleyen Jongin'e toslamıştı.


Kyungsoo, kapı hızla açılıp Tao kollarından çabucak uçtuğunda öylesine gafil avlanmıştı ki göz kırpmaya bile vakti olmamıştı.

"Hunnie!" Tao şok olmuş sarışının üstüne atlarken inildedi, boynuna doğru ağlarken kolları otomatik olarak boynundaki yerini almıştı.

"Tao, bu kadar geç saatte burada ne yapıyorsun? Uyuyor olmalıydın." Sevgilisine tutunurken azarladı, nihayet onunla tekrar konuşabildiği için mutluydu.

"Sana vurduğum için üzgünüm! Sadece kızgındım, lütfen affet beni." Kızarık gözleriyle yalvardı.

"Sadece bu kadar götelek olduğum için sen beni affedersen." Ufak bir tebessüm Sehun'un dudaklarını süslemişti. İkisi dudaklarını kilitlemeden önce Tao başını delice sallayarak onayladı.

Kyungsoo bunu gitmek için bir işaret olarak aldı.

Boğazını temizledi. "Uh pekala şimdi gidiyorum." Diyerek ayakları üzerinde kaydı.

Tao, Sehun'la birlikte evin içine yönelmeden önce arkasını dönüp teşekkür etti ve hoşçakal dedi. Kapının eşiğinde Jongin'in durduğunu bile fark etmemişti.

Birinin ona beklemesini söylediğini duyduğunda arabasına giden yolu yarılamıştı bile. Kafası karışarak döndü ve Jongin'in ona koştuğunu gördü. Gözleri şaşkınlıkla pörtlemişti, genç olanın yüzünü gördüğünde ise çok daha fazla büyümüştü.

"J-Jongin? Burnuna ne oldu senin?!"

Yolun ortasında çocukla buluşurken ciyakladı, elleri bereyi incelemek için otomatik olarak yanaklarına gitmişti. Çirkin maviler ve morlar esmer tenini süslüyordu ve bu kesinlikle ona yakışmıyordu.

Jongin zorla gülümsedi ve büyük olanın ellerini itti. Kyungsoo ne yaptığını fark ederek kollarını hızla yan taraflarına çekti.

"İyi misin?" Diye sordu, endişesi yüzünden okunuyordu ve bu Jongin'i suçlu hissettiriyordu.

"İyiyim." Yalan söyledi fakat Kyungsoo ikna olmuş görünmüyordu. Kendisi bile kendi yalanına ikna olmamıştı.

"Dün seni görmezden geldiğim için üzgünüm." 

Kyungsoo, 'Sorun değil.' diye mırıldanmadan önce bir anlığına şok olmuş gibi bakmıştı ve Jongin onun yalan söylediğini biliyordu.

Yaşanmak üzere olan şeyin verdiği suçluluk, yavaşça bağırsaklarına yol alıyor, midesini bulandırıyor ve başını döndürüyordu. Fakat bunu yapması gerekiyordu; bunu yapmaya ihtiyacı olduğunu kendisine hatırlattı. Derin bir nefes aldı ve şu an hissetmekte olduğu adrenalinin söylemesi gereken şeyi söyleyeceği götü ona vermeye yetecek kadar sürmesini diledi.

"Hyung," Diye başladığında çoktan manyak gibi terlemişti. "Ben gerçekten üzgünüm... Ama bunu yapamam."

"N-Ne?" Kyungsoo kekeledi, kafası karışmıştı.

"Bir çocuk için hazır değilim. Gerçekten üzgünüm Kyungsoo, yemin ederim üzgünüm." Kyungsoo'nun kalbi durmuştu. "Ama Allah peygamber aşkına sadece on beş yaşındayım ben. Matematik ve basketbolla bile zar zor baş edebiliyorum. Bir çocukla baş edemem. Belki büyüdüğümde yanında olabilirim ama şu an bunu yapamam. Gerçekten üzgünüm, eğer artık benimle bir alakan olmasını istemiyorsan seni anlarım..."

Kyungsoo Jongin'in konuşmasının sonunu duymuyordu, zihni puslanmış ve gözleri sulanmaya başlamıştı. Midesi rahatsızca dönüyordu ve birisi onu tam kalbinden hançerlemiş gibi hissediyordu.

Ondan çok şey beklememeliydi biliyordu ancak bunun ötesinde, gerçekle yüzleşmek acıtıyordu. Fazlasıyla. Sıcak gözyaşları dökülmek için gözlerini tehdit ederken geri çekildi ve derin bir nefes aldı. Ağlamayacaktı, ağlamayı reddediyordu. Ağlamayacaktı işte ulan ağlamayacaktı.

O iyiydi. İyiydi. Belki de kendine yeteri kadar tekrar ederse gerçek olurdu.

"Kyungsoo, iyi misin sen?"

Canı yansa bile gülümsedi. Jongin'e bakmak canını yakıyordu, düşünmek canını yakıyordu, adamakıllı nefes almak bile canını yakıyordu ama gülümsedi.

"Ben iyiyim. Sorun değil. Anlıyorum."

İyi değildi. Kyungsoo iyi değildi. Jongin'in neden şu an manyak gibi korkan tek kişinin kendisi olduğunu sandığını anlamıyordu. O da bir çocuk için hazır değildi ve kesinlikle bununla baş edemezdi ama bunların hiçbirini söylemeyecekti.

Eğer Jongin istemiyorsa, ona bağırmayacak veya yalvarmayacaktı. Kendi anne babasına gitti aklı. Birileri kalmak istemiyorsa, onları zorlayamazdınız.

"G-Gitmem gerek, geç oldu. S-Sen de gidip şu burnunun icabına bakmalısın." Hoşçakal deme zahmetine girmeyerek arabasına yürümeden önce mırıldandı.

Jongin, Kyungsoo arabasına binip gecenin karanlığına dalarken sessizlik içinde izledi.

Suçluluğu yoğunlaşmıştı çünkü elbette Kyungsoo kendi lanet varlığı için endişelenecekti, buna rağmen ona bu işte tek başına olduğunu söylemişti.

Kyungsoo'nun yüzünde tamamen dışa vuran kalp kırıklığını zihninde yeniden oynatırken aklı saatte yüzlerce mil yol alıyormuş gibi hissediyordu. İçeri geri girmeden önce boş asfalta gereğinden daha uzun süre baktı. 

Uyumak için uzanırken doğru seçimi yapmış olsa da olmasa da, bunu sorgulamaktan kendini alamıyordu.


BÖLÜM SONU

Ç.N: JONGİN'E ÇOK SÖVDÜNÜZ DİMİ? BEN DE. :(

Continue Reading

You'll Also Like

326K 20.2K 37
Sabıkalı Sokak serserisi Oh Sehun,KWAN Entertainment CEO'su Kim Jongin'den hamile kalınca işler karışık bir hâl alır.
1.9K 247 10
Taşraya atanan mutsuz bir doktor ve yaşama sevinci ile dolu genç bir çiftçinin sıra dışı aşk hikâyesi. ( Gerçek olaylardan esinlenilerek yazılmıştır...
3.8M 233K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
62.3K 5.1K 36
YiZhan sevelim sevdirelim 💜💜