Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]

By minnikiniz

253K 13.6K 5.9K

TANITIM Do Kyungsoo birçok şey planlamıştı, hamile kalmaksa kesinlikle bunlardan biri değildi. Ana Çift: KaiS... More

KNOCKED UP
1- Cehennemden Gelen Gülen Surat
2- Muzlu Sütün Gücü
3- Unicorn ve Baozi
4- Nutella
5- Do U-Know ?
6- Kıskanç Jongin
7- Öpüşken Soo
8- İtiraf
10- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 1
11- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 2
12- Yaban Mersini Soo
13- İki Jong Bir Doğru Etmez
14- Yok Kurdum Ben
15- Auu
16- Şamara Baba Diyeceksin, Biliyorsun Değil mi?
17- Üç İbneşörler
18- Alttakiler Bayramınız Mübarek Olsun
19- Hindistan Cevizindeki Misket Limonu
20- Kayınpederle Tanışma
21- Kyungsoo Birleşik Devletleri Saldırdığında
22- Ben Bilmem Babaannem Bilir
23- Ağlama Bebeğim
24- Evi Olmayan Aptal
25- Do Kyungsoo'yu İstiyoru[M]
26- En İyisini Babişko Bilir
27- Al Kırdın Kırdın
28- Aşk Hassas Bir [M]evzu Olabilir Bu Da Bize Koyabilir
29- 2 Jong 1 Soo ve Piremses Lulu
30- Tam Bir Götsün U-Know
31- Eski Sevgili Vakası
32- İki Porsiyon Çiğ Köfte
33- Pipiligiller
34- Kale-aydın
35- Jonggöt
36- Canım Annem
37- Yavru Kim
38- Çiğ Köfte Ruhun Gıdasıdır
39- A Be Kaynanam Pt. 1
40- A Be Kaynanam Pt. 2
41- A Be Kaynanam Pt. 3
42- Noel'den Önceki Geceydi
43- Geçen Noel
44- Ökse Otunun Altında
45- 'Çıtır' Tavuk
46- Evet, Ediyorum... Galiba
47- Asansör Muhabbeti
48- Bay Lu'ya Geçiş
49- Mutlu Mu Yıllar?
50- Hastayım Dedim Dedim İnanmadınız Bak Ne Oldu Şimdi?
51- Sakla Lazımlığı Gelir Zamanı
52- Sadece Sen
53- Bir Veya... İki Hafta
54- Bütün Aşkımı
55- Jongkirve
56- Bahar Tatili Pt. 1
57- Bahar Tatili Pt. 2
58- Acısıyla Tatlısıyla
59- Yanımda Kal
60- Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek

9- Panda Zamanı

4.7K 360 145
By minnikiniz

Knocked Up

Yazar: jjokkomi

Çeviri: Minnie Hyung

BÖLÜM 9

Jongin, dolabına ulaşmak için kalabalık koridorda ilerlerken öfkeden mosmordu. İnsanlar kenara çekilmişti, birileri nadiren yoluna çıkarsa onları kenara itiyordu. Neden öfkelendiğini idrak edemiyordu bile, sadece öfkeliydi. Bir an dans salonundan çıkmışken sonraki an ise Kyungsoo ona hamile olduğunu söylüyordu. Hamile.  

Bunun boktan bir şaka olması için dua etmişti fakat Kyungsoo onun koluna asılıp da gözlerindeki ifadeyi gördüğünde, Jongin bunun şaka falan olmadığını biliyordu ve bu onu sinirlendirmişti. Kyungsoo'nun sırf hamile olduğu için ondan kaçmasına sinirlenmişti. Kyungsoo'nun onu öpmesine sinirlenmişti, sanki hayatını bugün mahvetmeye karar verdiğinin boktan bir habercisiymiş gibiydi ve o da buna balıklama atlamıştı.

En çok da bu kadar salak olduğu için kendine öfkeliydi. En baştan Kyungsoo ile yatmamalıydı. Bu tamamen, sadece basit bir etkilenmeye, şehvete ve sarhoş cesaretine dayanan bir şeydi. 

Bu konuda düşündüğü zaman, Kyungsoo'yu daha yeni yeni tanıyordu. Elbette Chanyeol'ün onun hakkında söylediği temel şeyleri biliyordu. Ama büyük olanı ciddi anlamda tanımıyordu. Anne babasının ne yaptığını, neleri sevip neleri sevmediğini, liseden sonra ne yapmak istediğini, bilmesi gereken önemli şeyleri bilmiyordu. Lanet girsin, Kyungsoo'nun ondan Allah rızası için hoşlanıp hoşlanmadığını bile bilmiyordu.

Jongin Kyungsoo'dan hoşlandığını biliyordu, ama şimdi bundan o kadar emin değildi. Büyük olana o kadar öfkeliydi ki gerçek nedeninin ne olduğunu artık söyleyemiyordu bile. Bir noktada Kyungsoo'nun sevgilisi olmasını hayal etmişti, bu fikir olması gerekenden daha çok geliyordu aklına. Ama çocuğunu taşıması? Jongin böyle bir şeyi asla düşünmemişti.

Daha on altı bile değildi. Jongin çoluk çocuk düşünmezdi. Dans dersinde öğrenip daha yeni mükemmelleştirdiği hareketi sağlamlaştırmak konusunda endişeleniyordu. Gelecek sefere başarısız olmaya cesaret edemeyeceği matematik sınavını düşünüyordu. Aklında bir sürü şey vardı. Ne çocuk, ne evlilik, hatta ne de mevcut bir üniversite fikri vardı beyninde. Buna rağmen buradaydı ve tek gecelik ilişkisi kalkmış ona bebek beklediğini söylüyordu. Onun bebeğini. 

Ne halt etmesi gerekiyordu şimdi?

Dolabına yumruğu geçirdi, gürültülü şaklama oradan geçenlerin ona endişeli ve korkulu bakışlar atmalarına sebep olmuştu ancak bu gerçekle rahatsız olamıyordu. Sehun'un endişeyle ona baktığının farkına varamamıştı bile.

"Kanka, iyi misin?"

Ne kadar salak salak sorular bunlar. Acıyan yumruğunu dolabına geçiriyorsa bu iyi olduğu anlamına mı geliyordu yani?

"İyi gibi mi görünüyorum salak?!" Kendini kaybetti ve Sehun ile Tao'nun gözleri pörtledi. Jongin asla kolay kolay sinirlenecek biri değildi. Eğer üzgünse, tek kelime etmezdi. Onun bağırması, ne sık ne de görmeyi sevdiği bir şeydi. 

"Bana o boktan sesini yükseltme." Sehun, Jongin'in de karşılık verdiği bir bakış atarak çemkirdi. Tao, ikili arasındaki gerilimden rahatsız olarak yer değiştirdi. 

Göz temasını ilk bozan, arkasını dönüp dolabına yaslanarak bıkkınlık içinde elleriyle tüm yüzünü sıvazlayan Jongin oldu. Tüm bu saçmalıklar için çok fazla erkendi, daha zil bile çalmamıştı ve sonraki on beş dakika içinde de çalmayacaktı. Kafasının içinden Kyungsoo'ya küfür ediyordu. Hayatını mahvetmek için neden okuldan sonraya kadar bekleyememişti ki?

"Adamım, cidden sorun ne?"

Jongin ne diyeceğini bilmiyordu. Baba olacağını Sehun'a nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. O kelime, kulağına yabancı geliyor ve onu hasta ediyordu. Bir şeyleri yumruklama isteği uyandırıyordu.

"Kyungsoo hamile." Mırıltılı bir fısıltıydı fakat Sehun duymuştu. Gözleri inanmazlıkla büyümüştü.

Kelimeyi sırf ağzından dökmek bile Jongin'in kahvaltıda yediği her şeyi kusmak istemesine sebep oluyordu. Gerginlik damarlarında geziyordu ve ellerinin titremeye başlamaması için tüm iradesini kullanması gerekiyordu. Kyungsoo'nun daha küçük, daha soluk ellerini hatırladı ve alayla güldü.

Sehun, bu haltların nasıl olup da gerçekleşebildiğini merak ederek aklı başından gitmiş arkadaşına baktı. Pekala bunun olacağını biliyordu ama yine de sürpriz olmuştu. Böyle bir şey bırakın arkadaşını, tanıdığı kimsenin başına gelmemişti ki. Hyungunu nasıl rahatlatacağını bile bilmiyordu.

"Ne yapacaksın?" 

Jongin şakaklarını sıvazladı, çünkü ne yapacaktı? Bir çocuk sahibi olmaya gücü yetmezdi. Bırakın kahrolası bebeği, bugünlerde Monngu'ya zar zor bakıyordu. Bir çocuk yetiştirmekle ilgili ilk şeyin ne olduğunu bile bilmiyordu, beş kişilik ailesinin en küçüğüydü o.

"Bir çocuk sahibi olamam."

Ve bu doğruydu. Lisedeyken çocuğu olamazdı. Derslerine ve ders dışında içinde bulunduğu bütün o boktan şeylere odaklanması gerekiyordu, bir çocuğa değil.

"O zaman ona bebeği aldırmasını söyle."

Jongin donmuştu. Aldırmak mı? Kürtajın, özellikle genç hamileliklerinde yaygın olduğunu biliyordu ve sıklıkla bu fikre katılırdı. Ancak bu farklıydı. Bu, bir başkasının çocuğu değildi, kendi çocuğuydu. Artık dışarıdan bakılan yerde değildi.

"Bak, senin bir çocuğun olamaz Jongin. Sen lanet bir on beşliksin. Sadece ona bebeği aldırmasını söyle."

Karşı çıkmak için ağzını açtı fakat gürültülü bir şaklamayla sözü kesilmişti. Tao her ikisine de dik dik bakarken ikisinin de gözleri pörtledi. Koyu saçlı çocuğu hiç böylesine sinirli görmemişti.

"Sen... Sen az önce bana vurdun mu?" Sehun sordu, tamamen gafil avlanmıştı. Yanağı sızlıyordu ve moraracağına oldukça emindi. Jongin, kelimelerin de ötesinde şok olmuştu. Tao Sehun'a şamar atmıştı. Tao Sehun'a şamar atmıştı. Dünyanın çivisi çıkmıştı herhalde.

"Böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsin ya?!"

Tao acı bir çığlık kopardı. Sehun'u seviyordu, gerçekten seviyordu ama şu an onu boğmaktan başka bir şey yapmak istemiyordu. Farklı fikirlere sahip olduklarını biliyordu ancak böyle bir şeyi önerebilmiş olmasından dolayı şok içindeydi.

"Böyle bir şeyi sanki hiçbir şey değilmiş gibi öylece söyleyemezsin! Nasıl bu kadar kalpsiz olabildin?!" Sehun cevap vermek için bir şey bulamıyordu.

"Ve sen!" Pörtlek gözlü Jongin'i işaret etmişti. "Sırf korktuğun için kendi çocuğunu öldürmeyi nasıl düşünebilirsin?! Peki ya Kyungsoo? Ne düşündüğünü bilirse incinmeyeceğini falan mı sanıyorsun?!"

İki çocuk sessiz kalmıştı. Tao, çıkıp giderek öğrenci kalabalığında kaybolmadan önce başını salladı. Sehun bok gibi hissediyordu. Jongin de bok gibi hissediyordu.

"Sen iyi misin?" Jongin, yanağı şimdiden renkten renge girmeye başlayan Sehun'a sordu. Ürkmüştü, Tao ona epey sert vurmuş olmalıydı ve bunu yeni anlamıştı. Sehun'un sevgilisinin bazı konularda aşırı duygusal olabildiğini biliyordu ancak onu hiç bu kadar öfkeli görmemişti. Sehun'a tokat atma noktasına gelecek kadar öfkeliydi.

Hak etmiş olsa da hâlâ onun için üzülüyordu.

"Bana tokat attı..."

"Şey bunu az çok hak etmiştin." Omuz silkti, Sehun ona bir bakış attı. "Oh bana öyle bakma." Kendini kaybetti. (Ç.N: BANA ÖYLE BAKMA ANLAYACAKLAR)

"Ne olacak yani, gerçekten öylece duracak mısın? Genç bir baba mı olacaksın?" Sehun çemkirdi ve dürüst olmak gerekirse bunun duruma bir faydası yoktu.

Ergen bir baba olmak kulağına hiç de cezbedici gelmiyordu ancak bebeği aldırttırmayacaktı da. Jongin ne yapmak istediğini bilmiyordu.

-----------------

Kyungsoo daha önce reddedilen taraf olmamıştı. O ne isterse alırdı. Küçükken bir oyuncak isterse, elde ederdi. Yiyecek özel bir şey istese, babası ona alırdı. Tek çocuk olmanın kendine has faydaları vardı. Bir şey isterse, nadiren istemesine rağmen, babası ona altın renkli kredi kartını uzatırdı. İyi notlar mı istiyordu, o zaman onları hak ederdi. Eğer bir şeyleri isterse, neredeyse ona altın tepside gelirdi. Şu an tüm istediği Jongin'le konuşmaktı, ancak bu gerçekleşmiyordu.

Sadece kendini ifade etmek istiyordu çünkü Jongin her şeyi yanlış anlamıştı. Kyungsoo'nun kendisinden nefret ettiğini nasıl düşünebilmişti ya?

Jongin'in bir şey söylemesini istiyordu, herhangi bir şey. Kyungsoo'ya sahip çıkmak istemediğini, düşünmeye ihtiyacı olduğunu, lanet girsin, eğer istediği buysa ona bağırmasını bile kabullenecekti ancak ders aralarında ona ulaşmaya çalıştığı her seferde baştan savılmış, görmezden gelinmişti. 

Şu an yaşadığı şeyin, Jongin'i reddettiği tüm o zamanların bir karşılığı olduğunu fark etmişti ve bu fena halde berbattı. Bu eğer Jongin'e böyle hissettirdiyse, o zaman insanlık için bir özür borcu vardı. İki ay boyunca bununla nasıl baş edebilmişti? 

Jongin onun varlığını görmezden gelmenin zirvesindeyken, Chanyeol de ona bakmayı bile reddediyordu. İlk tenefüste İngilizce sınıfına gitmişti ve Chanyeol her zamanki yeri olan onun yanında oturmuyordu bile. Bu çocukça ve aptalcaydı ancak büyük olan onu ciddi anlamda görmezden gelmeye başlamadan önce ondan tarafa attığı bakışa karşılık verdi.

Ona göre Chanyeol'ün ona kızgın olmaya hakkı bile yoktu. Onun mesajlarını görmezden gelen Chanyeol idi. Çarşamba sabahı Baekhyun ile meşgul olan Chanyeol idi. O olmasa Kyungsoo'nun hayatta gitmeyeceği o lanet partiye en baştan onu getiren velet kendisiydi.

Bu sabah yaşanan tüm bu duruma rağmen kendine acınarak debelenmeyi reddediyordu. Ryeowook haklıydı, olan olmuştu. Buna yapabileceği bir şey yoktu. Ve Jongin ile Chanyeol tam bir göt deliği gibi davranmak istiyorlarsa, öyle olsun. Onlara ihtiyacı yoktu.

Bu yüzden üçüncü ders saati bittiğinde, Chanyeol ile aynı ortamda bulunmak bile istemeyerek doğruca kafeteryaya yöneldi. Her nasılsa yarı yolda Tao tarafından durdurulmuştu.

"Kyungsoo!"

Homurdanmak ya da tepinmek istiyordu ama yapamazdı çünkü bu Tao'ydu, yanlış hiçbir şey yapmayan çocuk. Dolayısıyla durdu ve genç olanın ona yetişmesini bekledi. 

"Evet?"

"Bugün seninle o-oturabilir miyim?"

Kyungsoo, teklifle gafil avlanarak şaşkınlık içinde göz kırptı. Tao daima Sehun ile otururdu, bu ani değişikliğin sebebi neydi ki?

"Tabii." Kıpırdanıp duran çocuğa gülümsemek için elinden gelenin en iyisini denedi. "Oturabilirsin."

Gülümseyen Tao gözlerini kamaştırmıştı ve onu bunalımından da çıkarmıştı.

Sessizlik içinde yemekhaneye yürüdüler ve Kyungsoo bunun güzel olduğunu düşündü. Bir konuşma falan başlatmak zorunda olmamak. Sessizliği seviyordu.

Yemekhaneye varır varmaz Tao'yu her zamanki yeri olan, yemek sırasından uzak pencerelerin kenarında bulunan yerine yönlendirdi böylece çantasını yere koyabilecekti. Ağırdı ve sırtını acıtıyordu, ders kitabı ve klasörleriyle doluydu. Bu sabah düzenlemeye vakti bile olmamıştı çünkü ders aralarındaki tüm boş zamanını Jongin'in peşinden koşmakla geçirmişti.

Duvar kenarındaki bildik yerine oturdu ve çantasını yanındaki koltuğa koydu, Tao onun karşısında oturmayı tercih etmişti, klasörü önünde masanın üzerinde duruyordu.

Tao'nun özlemle yemek sırasına baktığını gördüğünde Yixing'in onlara yemek, muhtemelen pizza, getirdiğini söylemişti. Kafeterya yemeklerinin bugün canı cehennemeydi. Bu sabahtan sonra abur cubur yemeye ihtiyacı vardı.

Ondan sonra çok konuşmamışlardı, bu onu rahatsız etmiyordu. Tao, fark ettiği kadarıyla etrafa bakınmayı seviyordu. Bir gözlemci olmalıydı, en azından bu konuda ortaklardı.

Ama daha sonra fark etti ki Tao'nun gözleri bir süre bir yerde takılı duruyordu ve çocuğun dikkatini neyin çektiğini görmek için başını çevirdi. Jongin ve Sehun'u sıranın en yakın kısmında görmesiyle sonuçlanmıştı, ikisi de pek mutlu görünmüyorlardı.

Onlar yerine Tao'ya bakarak, onlar fark etmeden önce arkasını döndü ve hassiktir, çocuk ağlayacak gibi görünüyordu.

"Tao?"

Genç olan cevap vermeyince uzanıp omzunu dürterek onu hayal aleminden çıkardı.

"Hı?"

"İyi misin?"

Tao yutkundu ve ağlamamak için kendini zorlayarak başını salladı. O ve Sehun nadiren kavga ederlerdi, asla bir sebepleri olmazdı ki. Bu sabahki kavga ettikleri ilk sefer değildi ve aptalca bir yanlış anlama yüzünden değildi, en azından onun için değildi. Sehun'un söylediği şey bencilce ve zalimceydi. Tao bu konuda düşünmek bile istemiyordu.

"Sehun ve sen kavga mı ettiniz?"

"Evet." Gözlerini kucağına sürükledi. "Söylediği bir şey beni üzdü hepsi bu."

"Oh... Sormamın sakıncası var mı?" Kyungsoo sordu. "Yani bayağı bir üzgün görünüyorsun da."

Baş etmesi gereken kendi problemleri olduğunu biliyordu ancak Tao ciddi anlamda her an ağlama krizine girebilecek gibi görünüyordu ve Tao ağlarsa, muhtemelen o da ağlardı.

"Senin hakkındaydı." Kyungsoo'nun gözleri pörtledi, demek Jongin onlara söylemişti? "Sadece onu aldırmanı söyledi."

Kyungsoo bir kamyon tarafından çarpılmış gibi hissediyordu. Elbette bunu kendi kendine de düşünmüştü, fakat bu bıçak altına yatması gereken kişi kendisi olduğu içindi. Ancak bunu bir başkasının önermiş olması cehennem gibi acıtıyordu. Midesinin tepetaklak olduğunu hissetti.

"Oh..."

"Böyle bir şeyi teklif edebilmiş olmasına inanamıyorum ama eğer teselli olacaksa, ona vurdum." Tao koyun gibi gülümsedi. Bunun onu iyi hissettirmesi gerekirdi ama hissettirmemişti. Eğer Sehun öyle hissediyorsa, o zaman Jongin? Gerginlikle masanın üstünden parmaklarıyla oynadı. Jongin de mi ona aynı şeyi söyleyecekti?

"Onu aldırmayacağım." Dedi, gözlerini devirerek.

"Güzel." Tao yanıtladı. Sessiz karşılamıştı.

Kyungsoo'nun şu an ne kadar üzgün olduğunu görmek, Sehun'a daha çok sinirlenmesine neden olmuştu.

"Ben babam on yedi yaşındayken olmuşum..." Diye başladı. Bu kadar üzgün olmasının ana nedenlerinden biri buydu. Kendi büyükannesi, hiç tanışmadığı yaşlı bir bayan, babasına onu aldırmasını söylemiş ve babası onu dinlemediğinde de evden kovmuştu.

Eğer babası onu dinleseydi dünyaya gelemeyecekti bile. O yüzden evet, kürtaj onun için hassas bir konuydu, ve Sehun bunu zaten biliyordu.

"Ö-Öyle miydi?"

"Evet." Gülümseyerek cevapladı. "Biliyorum birbirimizi çok iyi tanıyor falan değiliz, ama herhangi bir şeye ihtiyacın olursa ben buradayım."

Kyungsoo ağlayabilirdi ancak Yixing ve Jongdae yemeklerle geri döndüklerinde kendini tuttu. Tao'ya gülümseyince genç olan döndü ve yemek yemeye başladılar. Sehun ve Jongin'in onlardan tarafa attığı bakışları görmezden geliyorlardı.

Tao yan sınıfındaki çocuğa eşlik etti ve günün son dersi esnasında yan yana oturdular. Tao nazikti ve ilgiliydi, sürekli Kyungsoo'ya iyi olup olmadığını soruyordu ve ona göre, bu manzarada iyi bir değişiklikti. Normalde bilgisayar dersinde köşedeki sandalyede tek başına otururdu ama Sehun'u tek bırakıp onunla oturan Tao sayesinde konuşacağı ve zaman geçireceği biri vardı.

Tao hoşsohbet biriydi, bazen çocukluk ediyordu ancak arkadaşlarının bu şekilde davranışlarına alışıktı. Güvenebileceği başka birinin olması güzeldi. Jongdae ve Yixing harikalardı ancak bütün sırlarını bilmeyen ve onu yargılamaları konusunda endişelenmek zorunda olmadığı yeni birinin olması güzeldi.

Zil çaldığında birbirlerinin numaralarını aldılar ve ayrılmadan birbirleriyle yarın Yixing'in partisinde buluşmaya söz verdiler. Kyungsoo, okuldan sonra etrafta Jongin'i bekleme zahmetine girmemişti.

BÖLÜM SONU


Continue Reading

You'll Also Like

66.8K 3.8K 23
"Boşanmak istiyorum." [Divorce]
20.3M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
74K 5.8K 27
Mine Yazar: HavocLight Çeviri: minnikiniz Orijinal link: http://www.asianfanfics.com/story/view/639224/mine-fluff-romance-exo-kai-jongin-kyungsoo-k...
326K 20.2K 37
Sabıkalı Sokak serserisi Oh Sehun,KWAN Entertainment CEO'su Kim Jongin'den hamile kalınca işler karışık bir hâl alır.