Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]

Bởi minnikiniz

253K 13.6K 5.9K

TANITIM Do Kyungsoo birçok şey planlamıştı, hamile kalmaksa kesinlikle bunlardan biri değildi. Ana Çift: KaiS... Xem Thêm

KNOCKED UP
1- Cehennemden Gelen Gülen Surat
2- Muzlu Sütün Gücü
3- Unicorn ve Baozi
4- Nutella
6- Kıskanç Jongin
7- Öpüşken Soo
8- İtiraf
9- Panda Zamanı
10- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 1
11- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 2
12- Yaban Mersini Soo
13- İki Jong Bir Doğru Etmez
14- Yok Kurdum Ben
15- Auu
16- Şamara Baba Diyeceksin, Biliyorsun Değil mi?
17- Üç İbneşörler
18- Alttakiler Bayramınız Mübarek Olsun
19- Hindistan Cevizindeki Misket Limonu
20- Kayınpederle Tanışma
21- Kyungsoo Birleşik Devletleri Saldırdığında
22- Ben Bilmem Babaannem Bilir
23- Ağlama Bebeğim
24- Evi Olmayan Aptal
25- Do Kyungsoo'yu İstiyoru[M]
26- En İyisini Babişko Bilir
27- Al Kırdın Kırdın
28- Aşk Hassas Bir [M]evzu Olabilir Bu Da Bize Koyabilir
29- 2 Jong 1 Soo ve Piremses Lulu
30- Tam Bir Götsün U-Know
31- Eski Sevgili Vakası
32- İki Porsiyon Çiğ Köfte
33- Pipiligiller
34- Kale-aydın
35- Jonggöt
36- Canım Annem
37- Yavru Kim
38- Çiğ Köfte Ruhun Gıdasıdır
39- A Be Kaynanam Pt. 1
40- A Be Kaynanam Pt. 2
41- A Be Kaynanam Pt. 3
42- Noel'den Önceki Geceydi
43- Geçen Noel
44- Ökse Otunun Altında
45- 'Çıtır' Tavuk
46- Evet, Ediyorum... Galiba
47- Asansör Muhabbeti
48- Bay Lu'ya Geçiş
49- Mutlu Mu Yıllar?
50- Hastayım Dedim Dedim İnanmadınız Bak Ne Oldu Şimdi?
51- Sakla Lazımlığı Gelir Zamanı
52- Sadece Sen
53- Bir Veya... İki Hafta
54- Bütün Aşkımı
55- Jongkirve
56- Bahar Tatili Pt. 1
57- Bahar Tatili Pt. 2
58- Acısıyla Tatlısıyla
59- Yanımda Kal
60- Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek

5- Do U-Know ?

5.9K 382 46
Bởi minnikiniz

Knocked Up


Yazar: jjokkomi

Çeviri: Minnie Hyung


Ç.N: Bilmeyenlerimiz için; U-Know, Yunho'nun sahne adı.


BÖLÜM 5

Kyungsoo, kuzeninin adına inene kadar rehberindeki isimleri aşağı indirdi. Yeşil arama butonuna bastı. Telefon bir kez, iki kez, üç kez kaldı ve dördüncü bipleme başlamadan birisi cevap verdi.


"Kyungsoo !"


Kyungsoo kaşlarını çattı çünkü Joonmyun'u değil, Minseok'u aradığına yemin edebilirdi. İkinci kez kontrol etmek için telefonu uzaklaştırdı ve ekran kendisiyle Minseok'un resimlerini gösterince cevap verdi.


"Joonmyun hyung, neden Minseok hyungun telefonuna sen cevap veriyorsun ?"


Joonmyun ile konuşmak istemediği için değildi, kuzeni iyiydi fakat Minseok neler olduğunu zaten biliyordu ve Joonmyun'un tavsiyeleri genellikle Kyungsoo'yu kuzeninin uyuşturucu alıp almadığını düşündüren antika atasözleriyle sonuçlanıyordu.


"Oh şu an biraz meşgul o. Annem ona bağırıyor." Bir kıkırdamayı, halasının bağırırkenki bariz cırtlak sesini ve tırnak içinde "bu boktan şey için fazla genç olduğunun" söylendiğini duyabiliyordu. Kyungsoo gözlerini devirmişti. Joonmyun şu an muhtemelen rüyasını yaşıyordu.


"Evet, duyabiliyorum."

İç çekti ve mahallesine yönelirken boş soda kutusunu tekmeledi.


"Bir şey mi lazımdı ?"


"Şey aslında Minseok hyungdan bazı tavsiyeler--"


"Tavsiye mi ?! Ondan mı ?! Niye ben değil, huh ? Ben de harika tavsiyeler veririm ! Niye onu benden daha çok seviyorsun ? Tüm bu Yixing mevzusu yüzünden mi ? Üzgün olduğumu söyledim ve onun Kris'i var şimdi ! Oh lafı geçmişke--" (Ç.N: ALLAH BİR ÇENE VERMİŞ...)


"Tanrım, Joonmyun hyung kapa şu lanet çeneni." Kyungsoo homurdandı çünkü tam olarak bu nedenle büyük olandan yardım istemezdi. Aşırı abartıyordu.

"Hayır, Yixing ile ilgili değil, o konuyu uzun zaman önce hallettim. Minseok hyung konuyu zaten biliyor, bu yüzden seni aramadım hyung."


"Oh, pekala bu garip."


"Evet."


"Şey uhm. Ona aradığını söyleyeceğim. Babam daha şimdi eve geldi." Bir ayak sürtme ve ardından hıçkırıklar duyuldu.


Ailesi neden bu kadar duygusaldı ? Bekle... eniştesi miydi o ? Joonmyun'u çağıran bir erkek sesi duyduğunda sormak üzereydi.


"Ne ?! Hayır eşek şakası falan değil baba. Baba niye ağlıyorsun ? Ne demek onunla gurur duyuyorsun ? Eğer ben olsaydım öfkelenmiş olurdun !"


Kyungsoo kahkahasına engel olamıyordu. Evini görünce gülümsedi, ayakları şimdiden acımaya başlamıştı ve yürüyüşünün neredeyse bitmek üzere olmasına memnundu.


"Of. Minseok hyunga aradığını söyleyeceğim. Oh ! Kris sana Yixing'in bu hafta sonundaki doğum günü partisinden bahsetti mi ?"


Sıçayım. Yixing'in doğum gününün yaklaştığını tümüyle unutmuştu, tüm bu gebelik şeyleri sağolsun.

"Hayır, söylemedi."


"Oh pekala muhtemelen daha sonra mesaj atacaktır, ama bu cumartesi onun evinde olacak. Pizza falan alacaklar sanırım. Galiba seninle orada görüşeceğiz."


"Tabi, elbette." Kyungsoo evin anahtarlarını ararken el yordamıyla çantasını kurcaladı.

"Şimdi kapatmalıyım."


"Tamam, ona aradığını söylerim. Hoşçakal Kyungie !"


Kyungsoo sessizce veda etti ve telefonu kapatıp cebine koydu, böylece muhtemelen çantasının altına saklanmış olan anahtarları arayabilirdi. Defterlerle kitapları yan yana itip nihayet Pororo'lu anahtarlığını bulup çıkardı ve çantasını yere koydu, böylelikle anahtarları yuvasına sokabildi.

Boş evin içine yürüdü ve doğruca buzdolabına yöneldi, şu an yürüyüşünden ötürü susamıştı. Geniş buz dolapları sayısız miktarda yiyecekten oluşuyordu, dürüst olmak gerekirse iki kişi için çok fazlaydı. Alt bölmede babası sağolsun soju ve nadiren de bira oluyordu. İç çekti ve daha çok muzlu süt dileyerek üzüm suyunu kavradı. Muhtemelen ağırlığınca içebilirdi ve bu onu delirtiyordu.

İç çekerek kendine bir fincan koyup tahıl gevreğini kavradı ve ödevlerine başlamadan önce biraz TV izlemek için kanepelere yöneldi. Kahve masasına fincanını koydu, ayakkabılarını tekmeleyerek çıkardı ve kendini siyah deri koltuğun üzerinde rahat konuma aldı.

Telefonu cebinde titrerken kanalları geziniyordu. Telefonunu kontrol etmeye dönmeden önce bir varyete şovunda durdu. Ekranın kilidini açtı ve tanımadığı numarayı görünce kaşları çatıldı.

Mesajı açtı ve hızlıca Baekhyun'un bugünkü ödevleri gönderdiğini fark etti. Numarayı telefonuna kaydetti ve telefonu meyve suyunun yanına koymadan önce hızlıca bir 'teşekkürler' yazdı.

Gözlerini kapattı ve bunu babasına nasıl söyleyeceğini düşünüp taşındı. Chanyeol ve Jongin'e söylemekte bugün zaten başarısız olmuştu ve babasını da o listeye eklemek istemiyordu. Bunu birilerinin bilmesi gerekiyorsa o kişi doğrudan babasıydı.

Ama aynı zamanda babasını kendisi hakkında hayal kırıklığına uğratmak da istemiyordu, bir kez bile işleri batırmamıştı ve bu; dışarı çıkma yasağını çiğnemekten, kaytarmaktan veya sarhoş olmaktan daha fazlasıydı. Bu, bu dünyaya başka bir hayat getirmekti, kendi hayatının kalanı boyunca bakmakla yükümlü olduğu bir başka hayat.

Pekala, ya bu deveyi güdecekti ya bu diyardan gidecekti.

Homurdanarak evi temizlemeye karar verdi, ödevlerin canı cehennemeydi. Aklını bu konudan tümüyle boşaltması gerekiyordu yoksa kendi kendini delirtecekti. Atıştırmalığı bitirerek üstünü değiştirmek için üst kata çıktı. Telefonunu şarja taktı ve süpürgeye başlamak için aşağı inmeden önce iPod'unu aldı. Babası eve gelene kadar kendini toplaması gerekiyordu.


***************


Do Yunho sade bir adamdı. Kahvesini acı sever, asla tatlandırıcı veya krema aramazdı. Yabancı mutfaklardan veya lüksten hoşlanmazdı; yalnızca sade pilav ve kimçiyle idare ediyordu.

Nevresimleri de odasının geri kalanı gibi yalnızca siyah ve beyazdı. Gardırobunu sade tutardı, temel olarak takım elbiseler, kravatlar ve çeşitli kol saatleri vardı fakat aşırıya kaçan bir şey asla yoktu. Varlıklı biriydi fakat şirketteki bazı meslektaşları gibi bununla caka satmayı sevmezdi.

Ciddi anlamda varlıklı olduğunu söyleyebileceğiniz tek yer, bol para harcadığı eviydi. İki katlı uzun yapı, muhtemelen caddelerindeki en hoş görünüme sahipti. Çimenlikle ve küçük bahçeyle ilgilenmeyi sürdürüyordu ve kendisiyle bu konuda gurur duyuyordu.

Çimenler daima mükemmel biçilirdi, parlak yeşildi ve daima budadıkları küçük bir ağaçları vardı. Arabası her zaman lekesiz olurdu, genellikle garajında asla kurtulamadığı ıvır zıvırlar olduğundan özel araba yoluna park ederdi.

Evin içi de hoştu, salonda konforlu koltuklar ve duvara monte edilmiş devasa bir televizyon vardı. Mutfak birinci sınıftı, paslanmaz çelikten tencereler ve kap kacakla bezeliydi. Dolaplar daima düzenli olurdu çünkü Kyungsoo doğru baharatı anında bulamazsa çılgına dönerdi.


Yemek odası da güzeldi, küçük bir şamdan, neredeyse on iki kişilik geniş bir masaya konulmuştu ki masa da bir parti vermedikleri sürece tamamen gereksizdi.

Şu an oturduğu yer de o yemek masasıydı. Bal dök yala olmuş bir eve gelmişti ve yemek çoktan onu bekliyordu, oğlu sağolsun. Eve geldiğinde, kendi başına yemek yapmak için her zaman fazlasıyla yorgun olurdu ve yemekleri ya dışarıdan söylerler yahut Kyungsoo yapardı, sadece özel durumlarda veya bir toplantıda iyi iş çıkardıysa yemek yapardı.

Aslında ergen oğlunun kendi başına yemekle temizlik yapabilmesi muhtemelen birçok ebeveynin hayali olan bir şeydi fakat onun için bu normaldi.

Kyungsoo temizlik manyağının biriydi, annesinden dış görünüşünün yanında edindiği bir alışkanlıktı. Normal olmayan şey şuydu ki her nasılsa oğlu yemek yemiyordu bile, bunun yerine yemek çubuklarıyla yemeğini dürtüyordu.


"Minah halan aradı bugün." Açık şekilde ilgisiz görünen oğlanla bir konuşma başlatmayı umuyordu. Boğazını temizlemeden önce kaşlarını çatarak tek taraflı konuşmasını sürdürdü.

"Görünüşe göre kuzenin onu babaanne yapmış. Delirmiş gibiydi."


Öğle arasında küçük kız kardeşiyle yaptığı, Minseok'un onun korunarak seks yapmak hakkındaki ısrarcı dırdırlarına rağmen kendisini babaanne yapmayı nasıl başardığı hakkında feryat figan ettiği konuşmayı hatırladı.

Minseok'un kendini böyle bir duruma sokmuş olmasına kesinlikle şaşırmıştı fakat yeğeninin erkek arkadaşını düşününce, bunun nasıl daha erken gerçekleşmediğini merak etmişti.

Babaanne olarak çağrılmak için fazla genç olduğuyla ilgili konuştukça konuşmuştu. Ona veda etmeden önce gözlerini devirdi çünkü başka bir çağrısı vardı.

Çağrı, Kyungsoo'nun okulundan geliyordu. Görünüşe bakılırsa, otomatik mesajın ona söylediğine göre oğlu ilk üç dersine girmemişti. Normal ebeveynler çocukları okulu kırdığı için sinirlenirdi fakat Yunho, aslında oğlu her zamanki gibi mükemmel bir çocuk olmadığı için bir şekilde gurur duymuştu.

Oğlunun ne kadar da ciddi ve odaklanmış oluşu onu endişelendiriyordu çünkü kendisi onun yaşındayken okul ve iyi notlar, aklında olan en son şeydi. Her zaman dersleri asar, evden gizlice kaçar ve rastgele bir partide sarhoş olurdu.

Yediği bokları, kız arkadaşı Jieun'un Kyungsoo'ya hamile olduğunu öğrenene kadar temizleyememişti.

Ortalıkta aylaklık etmeyi bırakmış ve derslerine odaklanmıştı. Mezun olurken kusursuz bir 4,0 ortalama yapması tamamen bir mucizeydi ve Kyungsoo doğmuştu. Bazı yaşlı adamların sekreteri olarak Kyungsoo sadece birkaç aylıkken SM şirketinde işe başlamıştı. Kıçı çıkana kadar çalışmış, buna rağmen Kyungsoo'nun annesi, oğlu on yaşındayken gittiğinde tüm iletişim bölümünü kendisinin yapmayı başarmış ve CEO olarak devam etmişti.

Kyungsoo mükemmel bir çocuktu. Annesi onu terk etmiş olmasına rağmen bir kez olsun bundan bahsetmemiş veya şikayet etmemişti. O ve oğlu, annesi olmadan da iyilerdi ve Kyungsoo bu ateşten gömlekten etkilenmemiş gibi görünüyordu, muhtemelen annesinin neye benzediğini bile hatırlamıyordu.

Her halükarda, oğlu asla sorun çıkarmamıştı, okulda asla başını derde sokmamıştı, hiçbir şeyi yoktu. Bu yüzden evet, çocuğun birkaç dersi ekmesine memnundu fakat aynı zamanda bunu neden yaptığını da merak ediyordu.

Yunho çocuğun kuzeninin gebelik haberine bir tepki vermesini bekleyerek ona bakıyordu fakat hala tabağındaki yemeklere bakan Kyungsoo'dan bir tepki alamamıştı.


"Şaşırmış gibi görünmüyorsun." Dudakları ince bir çizgi olurken söyledi.


"Ben- uh. Zaten biliyordum." Kyungsoo, babasının gözlerini üstünde hissederken kıvrandı.


"Doğru. Seni aramış olmalı ?" Yunho tavuğundan bir ısırık aldı ve oğlunun yüzünü izledi.


"H-Hayır... Ö-Öğrendiği zaman ben de o-onunla beraberdim." Kyungsoo kekeledi.


Yunho anlayışla başını salladı, en azından oğlunun neden okulu ektiğini biliyordu. Ama şimdi de kekeliyordu ve bunu sadece gergin olduğu zaman yapardı.

Kyungsoo içinden homurdandı çünkü yemeğin bu şekilde gitmesini hayal etmemişti.

Gerçekten konuşacak gibi hissetmediğinden, babasının ipucunu almasını umuyordu. Aynı zamanda tüm aşağı katı temizlemesinin ve yemek hazırlamasının tek sebebi buydu böylece babasına nasıl söyleyeceğini düşünebilecekti. Fakat babasının arabasını park yerine çektiğini duyunca tırsmıştı.


"Oh. Onunla gitmen iyi olmuş."


Kyungsoo neredeyse kahkaha atacaktı, kendi sebepleri için orada olmasa muhtemelen kuzeninin durumunu daha şimdi öğrenmiş olurdu.

Ve Luhan oradayken kesinlikle ona orada eşlik etmek için okulunu ekmezdi. Kyungsoo derin bir nefes aldı, bununla baş etmek zorunda kalacaktı, bugünkü iki başarısız girişim onun için yeterliydi, hiç olmazsa babası bilmeyi hak ediyordu.


"Onun yüzünden orada değildim."

Kyungsoo yemek çubuklarını bıraktı ve gergince babasına baktı. El yordamıyla, parmakları cebindeki kağıda ulaştı ve titreyen eliyle kağıdı babasına doğru uzattı. Adam kağıdı aldı, kafa karışıklığı tüm yüzünden okunuyordu.

Yunho, bir başvuru veya ceza kağıdı olmasını, üzerinde kan testi sonuçlarından başka bir şey olan, on yedi yıl önce Jieun'un ona uzattığı aynı türden olmayan herhangi bir şey olmasını umarak kağıdı aldı. Gözleri kağıttaki her şeyi idrak etti ve bunun bir tür iğrenç espri olması için dua etti, fakat bakışlarını kaldırıp oğlunun neredeyse gözyaşlarına boğulacakken fark etti ki, gerçekti.

Oğlu hamileydi. Onun on altı yaşındaki oğlu hamileydi. Onun küçük masum Kyungsoo'su hamileydi. Onun bebeğinin şimdi kendi bebeği vardı.

Kyungsoo'nun biriyle çıkıp çıkmadığını bile bilmiyordu. Bunu yapıp sonrasında hamile kalması şöyle dursun, oğlunun seks yapmayı düşünüp düşünmediğini dahi bilmiyordu.

İçkiye ihtiyacı vardı.

Kyungsoo babası masadan kalkıp buzdolabına yönelirken geri çekildi. Bir şişe sojuyu kapıp sıvıyı boğazından yuvarlamadan önce tezgaha dayanmasını izliyordu.

Ne yapacağını bilemeyerek dudaklarını ısırdı. Babası hiçbir duygu belirtisi göstermiyordu ve bunun iyi bir şey olup olmadığından emin değildi. Babası öfkeli olduğu zaman düpedüz korkutucu ve caydırıcı olabiliyordu, ve Kyungsoo babasının öfkeli olmasını bekliyordu fakat babası öyle olduğuna dair hiçbir işaret vermiyordu.


"B-Baba ?"


"Odana git." Babası içkisinden bir başka yudum almadan önce basitçe söyledi.


Kyungsoo, geri cevap vermemenin daha iyi olduğunu biliyordu, bu yüzden yukarı yönelmeden önce ayağa kalktı. Babası ona dönüp de bakmamıştı bile.

Odasına çıkar çıkmaz külçe gibi yatağının üstüne çöktü. Uyuyakalana kadar avazı çıktığınca bağıracakmış gibi hissediyordu fakat halen yapması gereken ödevler vardı, bu yüzden yapamazdı.

Oflayarak kendini yuvarladı ve yanında duran komodinden telefonunu aldı. Dikkatini dağıtacak bir şeyler gerekiyordu ve integral de ruhen yıkılmamaya çalışırken kesinlikle yapılacak iş değildi. Minseok'tan bir cevapsız araması olduğunu görerek, Minseok'u geri aradı, büyük olan ikinci çalışta cevaplamıştı.


"Alo ?" Kuzeninin neşeli gelen sesiyle biraz olsun iyi hissetmişti.


"Babama söyledim."

Sadede gelse iyi olurdu. Bir cevap beklerken yastığının uçlarıyla oynuyordu.


"Aman Yarabbi."


"Aynen."


"Pekala, halen benimle konuştuğuna göre seni öldürmediğini farz ediyorum. Ne dedi ?"


Kyungsoo güldü fakat gözleri hala batışıyordu. Düşmekle tehdit eden gözyaşları babasına söyler söylemez yüzünden aşağı yol almışlardı. Bundan nefret ediyordu, o nadiren ağlardı bugün bunu fazlasıyla yapmıştı. Tüm bu hamilelik şeylerinden şimdiden nefret etmişti, bu berbattı.


"Odama çıkmamı söyledi." Burnunu çekti.

"B-Bana b-bakmadı bile !" Bir hıçkırıkla bedeni dalgalanırken boğuldu.

"Muhtemelen benden nefret ediyor !" Öfkeyle gözyaşlarını sildi fakat durmuyorlardı.


"Senden nefret etmiyor Kyungsoo. O senin baban ve seni seviyor. Sadece kabullenmesi için ona zaman vermelisin."


Burnunu çekerek doğruldu, fazladan yastığına sarıldı ve çenesini yastığın üstüne yerleştirdi. Büyük olan onu görememesine rağmen anlayışla başını salladı.

Sessiz bir baba, ona göre öfkeli bir babadan daha iyiydi ama yine de acıtıyordu.


"Pekala hiç olmazsa senin baban mutlu." O akşamüstü Joonmyun ile yaptığı konuşmayı hatırlayarak cevapladı. Minseok hattın öbür ucunda güldü.


"Luhan'a sarıldı ve bira içtiler, aslında oldukça komikti."


Kyungsoo gülümsedi, nihayet ağlamayı bırakmıştı ve Luhan ile eniştesinin hayali onu daha iyi hissettirmişti. Eniştesi kesinlikle Luhan'a tapıyordu.

Luhan sporu severdi ve bunda da iyiydi, bu nedenle babalarından anında onay almıştı. Artı, ona Çince nasıl küfredeceğini de öğretmişti, sonuç olarak işte buradaydı. Minah halası ise bambaşka bir hikayeydi.


"Annenden n'aber ?"


Kyungsoo onun bu konuda mutsuz olduğunu biliyordu, ne sebeple olursa olsun Luhan'ı onaylamayışını görüyordu. Sadece onun çılgına dönüşünü hayal edebiliyordu ve şimdi Luhan'ın kaderi bu ailenin içinde mahsur kalmıştı.


"Şey, kafayı yedi. Daha çok Joonmyun gibi olmamı söyleyecek kadar ileri gitti ki ben bunu herhangi birinden duyacağımı sanmazdım. Ama üstesinden gelecektir."


Böyle anlarda Kyungsoo, uğraşması gereken bir annesi olmadığı için memnun oluyordu. Babasının tepkisi kabullenmesi için yeterliydi, bir de kabul etmesi gereken bir annesi olduğunu düşünün. Hayır teşekkürler.


"Evet, bebişinizin ne kadar tapılası olduğunu bir kere görünce Luhan'a olan nefretini unutacaktır."


Kyungsoo aslında Luhan ve Minseok'un bebeklerinin nasıl görüneceğini daha önce düşünmüştü. Çocukken her ikisi de tapılasıydılar ve bebeklerinin de öyle olması gerekiyordu.


"Şey ben de aynısını sana söylerdim fakat şu Jongin denen çocuğun neye benzediği konusunda hiçbir fikrim yok. Eğer çük kafanın tekiyse onun kıçına tekmeyi basmaya hazırlanıyorum, bilesin."


Jongin'den bahsedilmesiyle homurdandı. Minseok sırf bugün olanlar yüzünden onu tanıyordu, neye benzediğini kuzenine göstermek şöyle dursun, ondan daha önce asla bahsetmemişti.

Bebeğinin görünüşü aklındaki son şeydi, fakat şimdi Minseok'un bundan bahsetmesiyle tüm düşünebildiği bu olmuştu ve gülümsemesini tuttu.


"Jongin iyi görünüyor." Kıç tekmeleme faslını atlamayı seçerek mırıldandı.

Sırf genç olanı düşünmekle yanaklarının yandığını hissediyordu. Utançtan mıydı yoksa etkilendiğinden miydi hiç bilmiyordu. Bu yüzden sadece utanmaya uyacaktı.


"Bunun Allahına kurban olurum ben !" Luhan arkadan bağırdı ve kuzeninin cevap olarak alay ettiğini duydu.


"Yah ! Ben varken başkalarına bakamazsın, seni hıyar !"


Kyungsoo kahkahasını bastırmak için dudağını ısırdı; Minseok her zaman kıskanç tiplerden olmuştu.

Luhan'ın yaptığı yorum için başına zumzuğu yediğini şimdiden hayal edebiliyordu ve hızlı bir 'Gitmeliyim.' ile birlikte gelen ümitsiz bir 'Kumandayı yerine koy Minnie !" duyduğunda kahkahasını artık tutamıyordu.

Hat kapanırken ödevine başlamaya karar verdi. Defterini kavrayıp kalın integral kitabını çantasından çıkararak masasına yöneldi. Daha önceden Baekhyun'un ona gönderdiği mesajı açtı ve defterinin temiz bir sayfasına problemleri yazmaya başladı. İç çekerek uzun ve sıkıcı matematik ödevini yapmaya başladı.

Kapısının çaldığını duyduğunda çoktan son problemi yarılamıştı. Şaşırarak bakışlarını kaldırıp eşikteki babasına baktı.


"İçeri gelebilir miyim ?"


Başını salladı ve yatağında rahat bir konum almadan önce babasının odanın karşısına yönelmesini izledi. Sabah bitirmeye karar vererek kitabını kapadı ve gergince babasına döndü.

Gergin olduğunu söylemek hafife almak olurdu. Şimdiden ellerinin terlediğini ve kalbinin atmasına izin verilenden daha da hızlı attığını hissedebiliyordu.

Babası ona gelmesi için işaret etmek dışında bir şey söylememişti, dolayısıyla titreyen bacaklarıyla yatağına yönelirken düşmemeyi dileyerek dimdik biçimde babasının yanına oturdu.

Bağrılmayı ve nutuk dinlemeyi beklerken parmaklarıyla oyalanıp tırnaklarını kemirmeye başladı, artık babası hangisine karar verirse.

Yunho bir süre sessizce oturdu, sadece oğlunun gerginlikle elleriyle uğraşmasını izliyordu. Dürüst olmak gerekirse asla böyle bir duruma düşeceğini düşünmezdi. Fakat belki de bu aynı zamanda, az da olsa kendi hatasıydı.

Kyungsoo'ya bu konuda uyarılar yapmak şöyle dursun, onunla seks hakkında konuşmayı düşünmemişti bile. Oğlunun daha iyisini bilecek kadar zeki olduğunu çözmüştü.

Dürüstçe Kore'de yaşadıklarından oğlunun gelmiş geçmiş her bir Amerikan başkanının ismini sayabilmesine biraz öfkeliydi fakat kondom takılacak birinin var olmasından daha iyi olup olmadığını bilmiyordu.

Ama bir kez daha, Kyungsoo'ya böyle şeyleri öğretmek onun sorumluluğuydu, dolayısıyla bu kargaşada suçlanacaklardan biri de oydu.

İç çekerek oğluna sarıldı, oğlan her an gözyaşlarına boğulabilecekmiş gibi görünüyordu ve bunun gerçekleşmemesini istiyordu.

Bu dünyada her şeyden daha çok nefret ettiği bir şey varsa, o da oğlunun üzgün olduğunu görmekti. Bu yüzden ağlamaya başlarken nazikçe kolunu okşadı ve çenesini başının üzerine koydu.


"Ü-Üzgünüm baba." Kyungsoo hıçkırdı ve bu, onun küçük oğluna bunu yapan kişinin adını ve nerede yaşadığını bilmek istememesine malolmuştu yoksa onun kıçını tekmeleyebilirdi. 


"Sorun değil Kyungsoo." Diye yatıştırdı.

Kesinlikle sorunu ama ne yapabilirdi ki ? Şu an destekleyici bir ebeveyn olmak zorundaydı ve oğlu için bunu istemese bile iyi olacaklarını biliyordu. Kyungsoo'yu kendi başına büyütmüştü. Torununun da büyümesine kesinlikle yardım edebilirdi, değil mi ?


"K-Kızmadın mı ?" Kyungsoo sulanmış ahu gözleriyle babasına baktı, babasının yüreği erimişti. Böyle bir bakışla, ona asla kızamazdı ki. 


"Hayır. Üzüldüm, şok oldum, çıldırdım, biraz da kafam karıştı ama kızmadım." Onu serbest bırakıp yüzünde gezinen gözyaşlarını silmesine yardım ederken söyledi. Sorgusuna başlamadan önce iç çekti. 

"Bu nasıl olabildi ki ?"


Kyungsoo tam olarak o olayları düşününce kızardı, yaşananları babasına kesinlikle söyleyemezdi. Ona hamile olduğunu daha yeni söylemişti, sarhoş olduğunu eklemeyi ve bunun sadece tek gecelik bir şey olduğundan bahsetmeyi istemiyordu. Babasının o detayları bilmesine hazır değildi.


"Kazaydı." Babasının bu konuda daha fazla soru sormamasını umarak mırıldandı.


Yunho cevap olarak bir şekilde kaş çattı, çünkü Kyungsoo kendisini sadece kazara böylesine bir karmaşanın içine sokmazdı.

Fakat hazır olduğu zaman ona anlatacağına dair oğluna güveniyordu. Yine de cevaplanması gereken başka bir soru vardı.

"Kimin çocuğu ?"


Kyungoo düşünceyle kaşlarını çattı ve küçük bir somurtuş dudaklarındaki yerini aldı.

"Şey bilmiyorum sadece birkaç haftalık. Yine de sanırım Minseok hyung tırnaklarının çıkmasıyla ilgili bir şeyler söylemişti."


Yunho içinden yüzünü elleriyle kapadı çünkü oğlu bazen fazla aptal olabiliyordu, tapılası, fakat aptal.

"Babasını kastettim Kyungsoo."


Kyungsoo açıklamayla birlikte dondu, gözleri pörtlemişti. Açıkçası babasının bu soruyu sormasına kendini hazırlamamıştı. Mırıldanarak söylemeden önce adamakıllı bir cevap bulmak için beynine eziyet etti.

"Onu tanımıyorsun."


"Yine de adını istiyorum Kyungsoo."


"Neden ?" Mızmızlanan bir sesle sordu, alacağı cevaptan korkuyordu.

"Onu öldürmeyeceksin değil mi ?" Gergince sordu çünkü kim bilir babası neler yapardı.


Yunho alay etti.

"Onu öldürmeyeceğim Soo, sadece adını istiyorum."


Jieun'u çekip Kyungsoo'dan vazgeçmeye karar vermedikçe çocuğu öldürmeyecekti.


"Adı Jongin, ama..."


"Ama ne ?" Gergince sordu. Oh Tanrım, ya oğlu gerçek babanın kim olduğundan emin değilse, bunun için fazla yaşlıydı.


"Ama ona henüz söylemedim."


Yunho, biraz sakinleşerek rahatlamış bir iç çekiş salıverdi. Kyungsoo bir şekilde göz temasından kaçmış ve elleriyle uğraşmaya geri dönmüştü, açıkça hala gergindi bu yüzden onu durdurmak için uzandı.

Açıkçası oğlunun böyle bir durumda neden babayı bilgilendirmediğini anlamıyordu fakat Kyungsoo'nun ona söylemesini mesele etmiyordu. Çocukla tanışmaktan korkuyordu çünkü küçük meleğini hamile bıraktığı için o çocuğu öldürmeyeceğine muktedir olup olamayacağını kim bilirdi ? Bir adamın tek oğluna öylece bulaşıp ardından suçunuzu bağışlatamazdınız.


"Aşağı inip yemek yemelisin Kyungsoo. Hazır olduğun zaman daha çok konuşabiliriz, tamam mı ?"


Kyungsoo gülümsedi ve başıyla onayladı, memnun olmuştu çünkü şu an açlıktan ölüyordu. Aşağı yönelirken babası her zamanki gibi nazik olduğu için şükrediyordu. Tanışmak zorunda kaldıkları zaman Jongin'in güvenliği için korksa da, bu düşünceyle titredi.

Ama her şeyden önce, Jongin'e söylemek zorundaydı. Dile kolay.


BÖLÜM SONU

Ç.N: Yazarımız Do U-Know ile kelime oyunu yaparak hem 'Biliyor musun' diye sormuş hem de bu bölümle birlikte Yunho'yu fice sokmuş arkadaşlar, hadi hayırlısı :d Kontrol etmedim, hatalarım varsa üzgünüm TT.TT 

Eee, okul nasıl gidiyor ponçiklerim dsşglkşdskgş benim hiç iyi gitmiyor da :333333


Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

SAKA VE SANRI Bởi Maral Atmaca

Tiểu Thuyết Chung

20.6M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
1.9K 247 10
Taşraya atanan mutsuz bir doktor ve yaşama sevinci ile dolu genç bir çiftçinin sıra dışı aşk hikâyesi. ( Gerçek olaylardan esinlenilerek yazılmıştır...
326K 20.2K 37
Sabıkalı Sokak serserisi Oh Sehun,KWAN Entertainment CEO'su Kim Jongin'den hamile kalınca işler karışık bir hâl alır.
62.4K 5.2K 36
YiZhan sevelim sevdirelim 💜💜