"Yani...Özür dilemene gerek yok. Sen de bir yerde haklısın."dediğimde kendi dilimi ısırmadan edemedim. Bunu yalandan söylemek bile bana acı vermişti. Lakin bazen acı veren durumlarda kalabilirdik...

Ali bana inanılmaz bir şey söylemişim gibi bakarken Anıl içine çektiği derin nefesle beraber,"Alâ, Ali'yi görmezden gelerek bize gerçeği anlatabilir misin?"diye sorduğunda kaşlarım itinayla havalandı. Göz ucuyla Ali'ye baktığımda ellerini beline yerleştirdiğini gördüm. O da bunun cevabını merak ettiği için susacaktı belli ki.

"Nereden başlama mı istersiniz?"diye sorarken Anıl'a gülümsedim."Elim kolum bağlıyken ve vücudumda tonlarca ağrı varken ne kadar mantıklı cevaplar verebilirim bilmiyorum ama denerim."

Koray oturduğu yerden kalkmadan elini şakağına doğru uzattı ve,"Burası kızarmış."diyerek işaret parmağını bacağıma doğru uzattı."Bacağının açıkta kalan kısmında bile kızarıklık var. Vücudunun geri kalan kısımlarında da olduğu çok belli. Ne oldu sana?"

"Ali beni öldürmeye çalıştı."diye homurdandığımda kendini savunmaya geçmeden lafın devamını getirdim."Merdivenlerden aşağı itti durup dururken. Oysa ki sadece konuşmaya çalışıyordum."

Yine herkesin sorgu dolu bakışları Ali'ye doğru dönerken sessizce güldüm. Bu onun şok olmuş bir halde bana bakmasına sebep oldu. Diğerleri görmediği sürece sıkıntı yoktu.

"Bana çekmediğim cezayı vereceğinden bahsetti!"diyerek kendini savunmaya geçti."İstemeden oldu. Onu öldürmeye çalışmıyordum."

"Öldürmeden önce herkes öyle der."diye mırıldandığımda Anıl sabrı tükenmiş gibi bir anda bana doğru döndü ve yaklaştı. Eğilerek ayağımdaki ipleri sökmeye başladığında içten içe teşekkür ettim. Tek istediğim şu koltuğa yatmaktı. Tabii bir de ağrı kesici olsa fena olmazdı. 

"Anıl çözme şunu, başımıza bela alıyorsun bunu yaparak."

"Halini görmüyor musun?"dedi ve göz ucuyla bana baktı Anıl."Onu neredeyse öldürüyormuşsun, göz göre göre acı çekmesine izin veremem. Zaten bu haldeyken dördümüzü birden indiremez."

Anıl tam bacaklarımı saran ipleri çözmüştü ki Ali'nin söylediği cümle onu kollarıma dolanan ipleri çözmekten uzak tuttu.

"Akıl hastanesinde tek başına bir düzine insanı öldürüp oradan kaçan ve bizi bulan biri dördümüzü indiremez... Sen de haklısın."

Yanağımın içini ısırırken endişeye yer açan duygularımın yüzüme yerleşmesini engellemeye çalıştım. Zihnimde uğuldayan yalan söylememle alakalı cümleleri duymazdan gelmek imkansızdı. Onları dinleyecektim.

"Hastanedeki masum insanları mı katlettin?"diye korku dolu ifadesini gizlemeden soran Anıl'a cevap veremeden Barış çenesine götürdüğü elini indirdi."Nasıl ya! Benim saatler önce tanıştığım kadın bu olamaz. Alâ söylesene, ben yapmadım desene!"

Barış'ın ani çıkışıyla bir an tereddüt etsem dahi kısa sürede kendimi toparladım. Kendimden gayet emin bir şekilde, "Ben masum kimseyi öldürmedim."dediğimde cümlemin altında koca bir sır yatıyordu.

"Sen yapmadıysan kim yaptı?"

Koray'ın sorusuna rahatça omuz silktim. "Emin değilim, her yer çok karanlıktı. Sadece yan odamdaki adamın benden ses çıkarmamamı istediğini hatırlıyorum. Odamdan çıktığımda katliam çoktan sona ermişti. Ben sadece kaçtım."

Koray bana başka soru sormadı ama gözlerinin ardında derin bir kuşku belirdi. İnanmamıştı ama dile getirmiyordu. Ya da emin olmak için bekliyordu.

11 NUMARAWhere stories live. Discover now