Bölüm 19:Avcı

14.6K 1.4K 3.3K
                                    

Hellö! Bölüm gelmeyeli bir haftayı geçmiş neden hatırlatmadınız? Bana arada hatırlatın, yazar bölümün üzerinden şu kadar geçti falan. Suçu nasıl üzerinize attım 😂

Geçen bölüm sonunda şakasına Koray ve Barış'ı çıkarıyorum dedim. Neden beni ciddiye aldınız ya. Ben bu kitabı onlar için yazmaya başladım yapar mıyım öyle şey... 🧐

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayıns❤️

İyi okumalar🌺

***
Onun sesi zihnimde bir yangın başlatıyordu. Tehlike çanları çalınırken gözlerimi iyice kararttım. Düşmanla aynı bölgedeyken ancak düşman gibi davranırsam kazanabilirdim.

"Pek tesadüfe benzemiyor."Sesim oldukça güçlü çıkmıştı. Elimin kolumun bağlı olması ondan korkacağım anlamına gelmiyordu.

"Doğru, karşılaşmalarımızın hiçbiri tesadüf olmayacak."

"Bir dahaki sefer olacak yani?"diye sorduğumda soğuk gülüşü kulağıma çarptı. İlk defa güldüğünü duymuştum ve bu çok korkutucuydu. Kısa ve soğuktu. Aslında bir gülümsemeden çok uzaktı.

"Ölmek istemiyorsan kimseyi öldürmemelisin."diyerek arkamdan çekildi. Yavaş adımlarla önüme geçtiğinde önceki seferden farksızdı. Onun yüzünde bıraktığım birkaç yara izi dışında tabii. Aradan en az üç gün geçtiğini düşünürsek morluklarının yeşile dönmesi normaldi sanırım.

"Ölmek istemediğim için birilerini öldürüyorum zaten."

Kaşlarını kaldırdı."Hastanedeki masum insanlarda öyle diyordu zaten."

Kaşlarımı kaldırdım."Onların zarar verdiği masum insanlarda öyle diyordu zaten."

Burnundan soluyarak bana ters ters baktı. Genel olarak mimiklerini kullanmayı tercih etmediği için duygularını çözmek zordu ama bazen insan olduğunu hatırlatacak minik hareketler yapabiliyordu.

"Düzeni bozdun, kendi hayatın için başkalarınınkini kararttın."

"Başkaları benim hayatımı karartmasaydı o zaman!"

"Bencilsin."diye kelimeyi tükürür gibi söylediğinde yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.

"Bencilliğim diğer insanların bencilliğindendir."

Kafasını sallarken,"O halde katliamı yapanlar ölmeyi sonuna kadar hak ettiler. Bana verilen bu görev düzeni yerine oturtabilmek için atılan büyük bir adım."dediğinde sanki kendi kendine konuşuyordu. Gözleri bana baksa da sanki boşlukta süzülüyordu.

"Görev derken? Zihninde egemenliğini kurmuş hastalıktan mı bahsediyorsun? Kendini bunun görev olduğuna mı inandırdın!"En sonunda isyan etmeden edemedim. Beni öldürmeyi kendine görev edinmiş, zihni pis bir hastalıkla kaplı adamı laflarımla alt etmeye çalışmak işe yarayabilecek gibi durmuyordu.

"Hastalık mı?"diyerek başını hafif yana eğdi. Çenesini hafif kaldırarak beni gösterdi."Yan yana kalıyoruz sanıyordum. Hastalık demek sana yakışıyor mu?"

Dilimi dişlerimde gezdirdikten sonra dalgaya alır gibi güldüm."Ben orada hasta olduğum için değil, benden korkan bir adam yüzünden tutuluyordum. Bu yüzden kaçtım. Beni bulabilecek kadar zeki olduğuna göre bunu da görebiliyor olman gerekir."

Dudaklarını birbirini bastırırken kafasını salladı. Başını bu kez diğer tarafa doğru yatırırken beni yavaşça süzdü. Gözlerinin altı morarmış, alnında benim sebep olduğum morlukla çok uyumlu görünüyordu. Dışarıdan bakınca onu fena pataklamışım gibi duruyordu ama derler ya, bir de karşı tarafı görün diye. Karşı taraf yani ben, dışarıdan bakınca komalık edilmiş gibiydim. Neyse ki acıya ve ağrıya dayanıklı biriydim. En azından duygusal acıyı dibine kadar yaşayınca fiziksel acılar dikkate alınamayacak kadar azalıyordu. Üstünden üç gün geçmesine rağmen ayakta durabiliyorsam bu ruhani gücümle alakalıydı. Bu yüzden bile Arden'i bana yaptığı şekilde pataklayıp geldiği yere göndermek istiyordum.

11 NUMARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin