Bölüm 31: Katil Çetesi

13.7K 1.2K 1.3K
                                    

Hellö! 

Kısa bölüm yazmayalı çok uzun zaman olmuş. İsteğiniz doğrultusunda kelime sayısını yarıya indirip haftada bir bölüm yayınlamaya başladım. Kendimi bir tık hafiflemiş hissediyorum aslında. Bölüm bence çok güzel oldu, umarım siz de benim kadar beğenirsiniz

Yorum yapmayı, oy vermeyi lütfen unutmayın

Bölüm 31

Katil Çetesi

Ege, Koray'ın üzerine kanlar içinde yığıldığında evdekilerin onu evin tamamen içine almaktan başka şansı kalmamıştı.

Onu krem rengi koltuğun üzerine yığmışlardı ama Koray yığmadan önce titizlik yapıp önce çarşaf serdirmişti. Anıl söylene söylene ve düzensiz bir şekilde çarşafı serdikten sonra Ege'nin korku filminden çıkmış gibi kanlar içindeki bedenini koltuğa yığabilmişlerdi.

Mavi koltuktaydım, bacak bacak üstüne atmıştım ve kolumu koltuğun arkasına yaslamıştım. Tırnaklarıma bakıyordum, ne kadar uzadıkları hakkında düşünüyordum. Bir ara yaşlı amcanın pansiyonunda kestiğimi hatırlıyordum ama o kadar.

Her şeyimi geri aldığımda düzenli olarak tırnak bakımına gitmeliydim.

Koruma koltuğun diğer ucuna oturduğunda kaşlarım bir yay gibi gerildi ve gözlerim üzerine döndü.

Bana bakıyordu, beni izliyordu.

Tehlikeydim ben ha?

Elimi indirerek koltuğun üzerine bıraktım ve kafamı kaldırdım. Yüz yüzeydik, beni izlerken çekinmiyordu bile.

"Çok mu beğendin?" diye sorarken sahte bir gülümseme takındım. "Saçım, gözlerim ya da yüz hatlarım... Çok mu ilgini çekiyorlar."

Çenesini kaldırırken, "Korumayım ben." dedi ve bacak bacak üzerine attı. "İşimi yapıyorum."

"Katilim ben, işimi yapacağım."

Derin bir nefes alırken gerildi ama gözlerini üzerimden çekmedi. Her hareketim, cümlem onun için işti. Merak ediyordum da, acaba Ali'nin canını yakmaya kalksam en fazla ne yapabilirdi? Belindeki silahı çıkarıp öylece ateş edebileceğini düşünmüyordum. Ali'nin korkuları vardı, korkuları bu kadar büyük bir emri vermesi için fazla büyüktü.

"Senden daha zor işlerim oldu." diyerek bacağını sallamaya başladı ve göz ucuyla etrafa bakındı. Bir şey arıyor gibiydi ya da bu eve karşı bir merakı vardı.

Bu evin katliam evi olduğunu biliyordu, 17 Numara'ya hakimdi.

"Kaç kişiyi öldürdün?" diye sorduğumda parmaklarını burun kemerinde gezdirirken yeniden gözlerime baktı. Düşmanı tanımak, en sevdiğim aktivitelerden biriydi.

"Ben bir katil değilim."

"Ah, doğru." dedim ve kafamı sallarken kısa saçlarımı parmağıma dolamaya başladım. "Para alınca katil sayılmıyorsun."

Sallanan ayağı duraksadı ve bana dik dik bakmaya başladı. Kafamı hafif yana eğerek dudaklarıma bir tebessüm yaydım. Öfkesi hoşuma gidiyordu, bana yenileceğini hatırlatıyordu.

"Her neyse." diyerek gözlerini devirdi ve bakışlarını başka tarafa çevirdi. "Delinin tekiyle laf dalaşına girecek değilim."

Dudaklarımdaki tebessüm silinmek yerine yavaşça büyümeye başladı. Büyüdü, büyüdükçe parmak uçlarım daha da karıncalandı. Bedenimden bir titreme geçtiğini hissettim, bir uyarı gibiydi.

11 NUMARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin