Bölüm 42: Barış Atasoy

16.1K 1.1K 4.1K
                                    

Hellö! Umarım bu bölüme sıkı hazırlanmışsınızdır. Şimdiden baştan sona kadar bir yıkım olduğunu söylemek istiyorum. Eğer böyle bir duruma girebilecek değilseniz lütfen daha sonra okuyun...

Finali 45 de yapacağız, buradan tekrar söylemek istiyorum

Medyadaki şarkının sözlerine bakın, ben 11N'e çok yakıştırdım

Yorumları ve oyları unutmayalım♡

Bölüm 42

18 Kasım

Barış Atasoy

Ölüm hayatıma birçok kez uğramıştı. Her seferinde canım daha ne kadar yanabilir ki dediğimde ise yine her seferinde canım çok daha fazla yanmıştı. Ölüm bana eskiden hiçbir şey ifade etmezdi. Bir katil olduğumda ve yeni bir kişiliğe büründüğümde duygularının çoğundan yoksun bir adam haline gelmiştim. Ölüm göz korkutmazdı, bir yere kadar. Yeni biri olduğumda ölüm beni ilk Cem ile sınamıştı, orada korkuyu iliklerime kadar hissetmiştim çünkü o bizden biriydi. Bir şeyleri değiştirmek isteyen tarafım o zaman ortaya çıkmıştı, Defne'yi ilk o zaman gerçekten dinlemeye başlamıştım. Bu hepimize bir ders olmuştu.

İkinci sefer çok daha ağırdı. Bana bir kez daha değişimi kabullendiren kadının öldüğünü duyduğumda ölüm beni hiç olmadığı kadar sarsmıştı. Defne ve Asır, bana ölümün aslında ne kadar da korkutucu olduğunu hatırlatmışlardı. Çünkü ne olursa olsun iyi sonlara inanır insan, bir şekilde herkes yolunu bulurdu değil mi? 11 Eylül yolumu asla bulamayacağımı anladığım gündü. Çünkü yol göstericimi kaybetmiştim. Hayatım boyunca iki kez değişime uğramıştım. Başlangıcı Asır, sonu ise Defne yazmıştı. Defne'nin yolundan ilerliyordum, sonunun olmayacağını bile bile buna inanmaya devam ediyordum.

Alâ'm, Sevgilim...

Yoluma davet ettiğim tek insan. Yıllar önce bile beni sevebilecek biri olmadığına kendimi inandırmıştım. Henüz Defne'yi almadan önce bile çünkü katil bir adamı kimse sevmezdi. Katil olduğum anda aşka dair bütün ümitlerimi yakıp yıktığımı biliyordum. Ta ki Alâ hayatıma karanlık sandığı ışığıyla girene dek. Onu ilk gördüğüm andan itibaren ve karanlığıyla suçladığım anlara rağmen ışığıyla içime aktığını biliyordum. 

Şimdi 18 Kasım, onun doğum günü. Acıları geride bıraktığıma çok inanmıştım, ölümü artık hayatımdan çıkardığıma kanmıştım. Ölüm beni kandırmıştı. Sevgilimi kollarımın arasına yığdığında ölümün kahkahasını kulaklarımda duymuştum. Hiçbir silah sesi beni bu kadar korkutmamıştı ve hiçbir ölüm beni bu denli yıkmamıştı.

Kollarımda ve kanlar içindeydi. Yüzü daha ben eve geri döndüğümde rengini kaybetmişti ama kollarımın arasındayken ona baktığımda bembeyaz kesildiğini gördüm. Benim yüzümden akıttığı gözyaşları yüzünün tamamını ıslatmıştı, dudakları bütün bu ıslaklığa rağmen kupkuru kesilmişti. Kısa saçları koluma doğru dökülmüştü, her dokunduğumda yaşamı hissettiğim saçları artık ölümü hissettiriyordu. 

Beyaz elbisesine baktığımı hatırlıyorum. Göğsünde, tam kalbinin hizasında sanki kara bir delik vardı. Oradan süzülen kanlar hevesle giydiği elbisesini kırmızıya boyamıştı. O kadar çok kan vardı ki, sıcak kanını parmak uçlarımda hissettiğim saniyelerde bütün hepsinin ona ait olduğuna inanmakta çok zorlandım. İnanmak istemiyordum, kendini kalbinden vurduğuna inanmak istemiyordum. Gözlerimle görmüş olmama rağmen bunun onun bir kuruntusu olması için yalvarıyordum.

11 NUMARADove le storie prendono vita. Scoprilo ora