Bölüm 6:Red

29.1K 2.1K 5K
                                    

Bir insanı katil yapan şey zihninin derinliklerinde beslediği kin ve öfke olabilirdi. Katili katil yapan etrafında gelişen olayların onda bıraktığı etki olabilirdi. Dünyadaki milyonlarca insandan biri bile diğeriyle tamamen aynı duyguları hissedemezdi. Katil olmakta böyle bir şeydi. Benim gördüğüm ve etkilendiğim şeyden kimse aynı şekilde etkilenmeyecekti ve aynı şekilde karşılık vermeyecekti.

Şimdi karşımdaki adamlara baktığımda ya da onlar bana baktığında bir ayna misali katil görüyor olabilirdik. Hepimizin katil olmak için çok farklı sebepleri vardı elbet. Herkes için kendi sebebi haklı olandı. Ben onların sebeplerine baktığımda sadece uyarılmış olduklarını görebiliyordum. Asır tarafından uyarıldıkları için düşüncelerinin onun düşüncelerine göre şekillendiğini biliyordum. Bu onları gerçek anlamda katil yapmazdı belki de. Bu yüzden beni tam olarak anlayabileceklerine inanmıyordum. Onlar bana baktıkça ve sorgu tutan ifadeleri üzerimde gezindikçe bunu daha iyi anladım. Masumiyet duvarlarını öyle iyi çekmişlerdi ki beni anlamaları için onlara Asır gibi davranmalıydım. 

Anıl'ın umduğu gibi göründüğüm kadar masum olabilsem bu onlardan istediklerimi bana vermeleri için yeterli olmazdı. Çünkü ölen arkadaşları gibi akıl sağlığımın yerinde olmadığını düşündükleri için beni ciddiye almayacaklardı. Bunu düşüncelerimi ele geçiren karanlığın yaptırdığına inanacaklardı ve beni akıl hastanesine kapatmak için ellerinden ne geliyorsa yapacaklardı. 

Onların düşündüklerinin yanlış olduğunu kanıtlamam gerekiyordu. Bir sebebim olduğuna inandırmam gerekiyordu. Ama nasıl...

"Ürkek bakışlarda atmıyorsun, bu kadar ciddiyet bana bile fazla."diyerek elini savuran Koray gözlerini üzerimden çekerek koltuğa doğru ilerledi. Otururken bacak bacak üstüne atmayı ihmal etmedi ve sert bakışlarını üzerimde gezdirmeye ısrarla devam etti. Bakışlarıyla beni konuşturabileceğini sanıyorsa yanılıyordu. Abartılmış zekası bana sökmeyecekti.

"Korkmak için bir sebep göremiyorum."diye hayıflanarak bileklerimdeki iplerin tenimde bıraktığı acıdan biraz arınabilmek adına ellerimi hareket ettirdim. Hareket ettikçe kemiklerimin üzerine binen ağrıyla yüzümü ekşittiğimde Barış elini bana doğru uzattı. İplere dokunduğu an Ali onun omzundan tuttuğu gibi geri çekti.

"Sakın!"diye bir anda yükseldi."Neredeyse boğazımı kesecekti diyorum. Tipi masum ama kendisi şeytanın teki."

"Ayıp oluyor."Herkesten önce ona yanıt verdiğimde yine tüm gözler üzerimde toplanmıştı. Bense sadece Ali'nin gözlerine bakıyordum. Çünkü burada benden nefret ettiğine emin olduğum yegane kişi oydu. Beni resmen merdivenlerden yuvarlamasına rağmen cani olanın ben olduğumu savunuyordu.

"Sen bıçağı benim şah damarıma batırırken ayıp olmuyor ben can sağlığımız için önlem alırken mi sorun oluyor?"

Keskin bakışlarıyla tezat yaratan endişeli ses tonuna güldüğümde yüzüne yansıyan nefretten haz duydum. Gülüşüm sadece onu rahatsız etmemiş olacak ki diğerleri de bir yanıt beklercesine yüzüme dikkatle bakmaya başladılar. Rahatlamış hislerimi ve benliğimi bir kenara bırakırsak ortadaki ciddi meseleyi görebilirdik ama vücudumdaki ağrılar yüzünden ciddi kalamıyordum. Nefes bile almak zorken onlara ciddili yanıtlar vermek kolay değildi.

"Bıçağı çıkaran kim?"İmayla sorduğum soru karşısında Ali'nin ağzı yarım açıldı ama cevap veremedi. Nasıl tepki vereceklerini merak edercesine gözlerini çocukların üzerinde gezdirerek bana geri baktı."Kendimi bir deliden koruduğum için özür dilemeyeceğim."

"Özür dilemene gerek kalmadan işini..."dediğim an Barış'ın büyüyen gözleriyle karşı karşıya kaldım. Ah! Sinirlerime hakim olmam gerekiyordu. Ali ile laf dalaşına girerken körleşiyordum. İyi kız ol Alâ, iyi kız ol...

11 NUMARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin