Bölüm 37: Sanrılar

12.1K 1K 1K
                                    

Hellö!

Çok uzun bir bölüm olmayacak, baştan söyleyeyim sonra bana kızmayın. Kesmem gereken yerde kestim, bu bölümün sonunu araya sıkıştırmak istemedim...

Bölüm 37

Sanrılar

Ege beni ormana doğru sürüklerken, histerik kahkahaları ardı ardına atarken ve arada silahını patlatırken tek yaptığım sessizce ona ayak uydurmaktı.

Etrafa bakıyordum, Ege'nin sürekli seslendiği katilleri gözlüyordum ve tabii aynı zamanda Ali'nin adamlarını arıyordum.

Yaklaşık on dakikadır yürüyor olmalıydık ama tek bir kişiye bile rastlamamıştık.

Ne bir katil, ne bir koruma.

Bir şeyler yanlıştı, bir şeyler yalandı.

"Saklambaç mı oynuyoruz?" diye haykırdı Ege, yeniden sinirlenmeye başlamıştı.

Ege, kendisi gibi davranmıyordu. Sanki içine başkası girmişti ya da olan olaylar onu özüne döndürmüştü. Ege'yi tanımıyordum, sadece gerçek bir katil olduğundan emindim o kadar. Onu böylesine hırslı, gözü kara ve kötü yapan neydi bilemezdim ama tehlikeli olduğuna adım kadar emindim.

Bana anlatılan Ege, sessiz ve itaatkardı. Şimdi kime itaat ediyordu bilmiyordum ama bunun için gözünü körelttiği kesindi.

Zaman herkesi bir şekilde değiştirmişti ama belli ki Ege'yi bambaşka birine dönüştürmüştü. Ne yaşadığını bilmiyordum ama onu bu denli içler ürpertici ruh hali değişikliğine iten neydi merak ediyordum.

Onu korkutan bir şeyler olmalıydı.

Katil çetesi onu bu denli korkutabilir miydi? Ona ne yapmışlardı da korkudan bambaşka birine dönüşmüştü?

"Alâ çok sabırsızdır ama!" diye bağırdı bu kez de, buna anlam veremedim. "Ortaya çıkmazsanız insanları tek başına katleder. O yaptı, tek başına hastaneyi katletti!"

Bunu bir başarı gibi söylemişti.

"Ona da deli diyorlar." diye ekler gibi söylediğinde neredeyse göz devirecektim, çok can sıkıcıydı. "Bunu bir hobi olarak görememeleri ne kadar saçma değil mi?"

Sesi ormanda yankılanıyordu. Etraf sisliydi, ormanı tamamen kaplamıştı ve ben bir metre ilerisini göremez haldeydim. Ege bir sağa bir sola gidiyordu, düşüncesiz zig zaglar çiziyordu. Yakın zamanda yağmur yağmış olmalıydı, yerler çamurluydu. Attığım adımlar ilerledikçe takılmaya başlamıştı, derinlere gittikçe yürümekte görmekte daha zor bir hal alıyordu.

"Hadi ama, istediğinizi yaptım. Alâ'yı avladım, o evden onunla çıktım. Neredesiniz, çıkmak için neyi bekliyorsunuz?"

Artık tamamen isyan ediyordu ve yürüdükçe umutsuzluğa düşüyordu. Onun umutsuzluğu benim işime gelirdi. Elinde öylece salladığı silahının mermisi yakında bitecekti. Evden de yeterince uzaklaşmıştık, kimseye zarar veremezdi.

Ege bir anda durdu ve silahını havaya kaldırarak defalarca kez sıktı. O kadar yakınımdaydı ki neredeyse kulaklarımın zarı patlayacaktı.

Silahın mermisi bitti, Ege küfür mırıldanarak boş silahı karşıdaki ağaca fırlattı. Silah ağaca çarpıp toprak zemine düştüğü anda dudağımın kenarı kıvrıldı.

 Silah ağaca çarpıp toprak zemine düştüğü anda dudağımın kenarı kıvrıldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
11 NUMARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin