Bölüm 22:Zehir

15K 1.3K 2.1K
                                    

Hellö! Uzun zamandır yoktum, biri demiş bizi bırakıp gitti. Kafa karışıklığından aklımı yemiştim, kendime gelmem zaman aldı...

Benim ilhamım yaşam, bu ara yaşamdan uzak olduğum için sizleri kelimelerimle buluşturamadım, üzgünüm.

Bölümü okurken bu ikizler burcu diyebileceğiniz yerler var. Yükselenim ikizler, bunun içinde üzgünüm...

İyi okumalar🥀

***

Onun gözlerinin içine bakmak her zamankinden daha zordu. Baktıkça pişman oluyordum, içine daldıkça daralıyordum.

Barış güzel bir adamdı. Geçmiş kimliğini bir kenara bırakırsak, içindeki adam güzeldi. Herkesin geçmişi karanlık olabilirdi, bunun için onu suçlayamazdım.

Karşımda duran adamdan iki şey seziyordum. Birincisi, yıkılmış olduğu ve ayakta kalabilmek için bir maske takındığıydı. İkincisi keyfi gayet yerindeydi ve benimle ciddi manada alay ediyordu.

"Ne demek söyleyemem!"diye bir anda çıkıştım."Söyleyemem derken dile getirmemekten mi yoksa hayatta olmadığından mı bahsediyorsun?"

"Hak etmediğin bir gerçek için neden bu kadar öfkeleniyorsun?"diye sordu dirseğini masadan çekerken."Anıl'ı kanlar içinde bırakıp gitmedin mi?"

Derin bir iç çekerken kısa süreliğine gözlerimi kaçırdım. Hatalıydım ve bunun için çok pişmandım. Sadece bir sonraki felaketin önüne geçmek istemiştim ve başarısız olmuştum. Eğer başarı biraz olsun bana uğrasaydı, Barış'ın gözlerinin içine korkusuz bir biçimde bakabilirdim.

"Gittim ama..."dediğimde direk lafımı kesti."Gittin, gerisi önemli değil."

Laflarımı boğazıma dizdiği için yavaşça yutkundum ve bu sırada ona hafif ters baktım. Sonra bunun haklı bir hareket olmadığının farkına vararak bakışlarımı yumuşattım.

"Buraya beni dinlemeye geldiğini sanıyordum."

Kafasını usulca salladı. Elini çenesinde gezdirirken dudaklarını hafif aşağı doğru sarkıttı. Umursamaz rolü kesiyordu ve bunda oldukça başarılıydı. Neyse ki kesilen rollere karşı bağışıklığım vardı.

"Dinleyeceğim."dedi kelimenin üstüne basa basa."Ama en başından."

"Başı önemli değil."diye geçiştirmeye kalktığımda kaşları havalandı."Buna ben karar vereceğim Alâ."

"Genelde kararlarımı kendim veririm."

"Affedilmek umurunda değil demek, şaşırtmaya devam ediyorsun."

Dilimi çarçabuk dudaklarımda gezdirirken başımı öne doğru eğdim. Bakışlarım ellerimde dolanırken neyi söyleyip söyleyemeyeceğimi tartıyordum. O kadar çok yalan söylemiştim ki, şimdi o yalanlardan örülen dört duvarın arasında sıkışıp kalmıştım. Yalan söylemek kurtarıcıydı ama asla geleceği sağlama aldırmazdı. Bir duvar gibi yalanlara tosladığında geçmiş için pişman olmadan edemiyordun. 

"Affedebilir misin ki?"diye mırıldandım."Olanları görmezden gelebilir misin?"

Ona bakmıyordum ama üzerimdeki delici bakışlarını hissedebiliyordum. Doğrudan bana bakıyordu ve göz kırpma sayısı minimumdu.

"Söz konusu kardeşlerim olduğunda affetmek lügatımda yok."

Sesi sert bir duvar gibiydi. Konuştukça tosluyordum ve yere yığılıyordum.

11 NUMARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin