Bölüm 27:Açık Yaralar

22.2K 1.5K 5.9K
                                    

Hellö! Gözünüz yollarda kaldı biliyorum ama sakin olun, geldim ღ

Kısa bir ara vermiştim, yazmakla ilgili büyük problemlerim vardı çünkü aynı anda birden çok işin yükü parmaklarıma ve zihnime binmişti. Hala öyle ama işi biraz hafiflettim gibi, ben de ilk fırsatta size bölüm yazdımღ

Oy ve yorum sayısı beni üzmeye başladı. Bu yüzden sınır koyma kararı aldım. Sınır geçildiği an yeni bölümü paylaşacağım. Böylelikle bölüm nerede kaldı telaşınız olmaz, ben de bölümün hakkını biraz olsun almış olurum. Gözümün önünde benzer okunmadaki hikayeler 600-700 oy alırken biz baya geride kaldık ha?ღ

Sınır

 2000 Yorum-275 Oy 

İyi okumalar

Bölüm 27: Açık Yaralar

İmkansız olandı, düşünmenin bile bana yasak olduğunu düşündüğüm bir andı. Kafamdaki bütün sesleri susturan, bana sessizliği bahşedecek kadar huzur dolu olan bir öpücüktü.

İlk kim geri çekilmeliydi? Aramızdaki çekime kim son vermeliydi?

Ben saatlerce durabilirdim, saatlerce onu hissedebilirdim. Benimle olduğuna inanmak için saatlerimi verebilirdim.

Sahi, benimle miydi? Barış gerçekten dudaklarını kötülüğe bulandığı inanılan dudaklarıma dokundurmuş muydu? Barış beni öpmüş müydü?

Gözlerimi araladım, inanmak için onu görmek istedim. Sanki her şey birbirine giriyordu. Gerçek neydi, kuruntu olan kimdi, hangi andı?

Barış beni gerçekten öptün mü?

Onun kapalı gözlerine bakarken yüzünün görebildiğim her noktasını inceledim. Elimi kaldırdım, parmağımı gözünün üstüne koyarak tenini hissettim. Gözünden yanağına, oradan çenesine doğru indiğim sırada Barış gözlerini araladı.

Dudaklarımız açılan gözleriyle ayrıldığında Barış şaşkın, muhtemelen ben ondan şaşkın görünüyordum.

Neden ona dokunduğumu, teninde tura çıktığımı merak ediyor olmalıydı. Konuşmuyor, bir şey sormuyordu. İlk hamleyi yaptığı için ilk konuşanın ben olmamı istiyor olmalıydı.

Son kez, emin olmak istercesine parmaklarımı saçlarına daldırdım. Saç tellerini parmak uçlarımda hissettim. Gerçek miydi, gerçeklik nasıl bir şeydi?

Nefes verirken,"Alâ..."diye mırıldandı. Adımı onun dudaklarının arasından duymak bir rüyada olduğuma inanmam için yeterli geliyordu. Kusursuzdu, onun gerçek olduğuna inanamayacağım kadar kusursuzdu.

"Zihnindeki tek ses benim sesim olsun."

Eli çenemde, göz kenarlarımda ve saçlarımda gezindi. Sanki varlığını bana kanıtlamak istercesine gezintiye çıktı.

"Gerçeğim, hep seninleyim. Gözünün değdiği her noktada, sesimi duyabileceğin kadar yakınındayım. Kendini kapattığın camın arkasından çıkman için bekliyorum."

"Çıkacağım..."demeyi başardığımda bunun bir başarı olduğunu sanmıştım. Ta ki Asır'ın kahkaha dolu sesi açık kapının önünden geçmiş gibi aramıza dalana dek.

Sanki zihnim ikiye bölünüyordu. Biri gerçeği biri kuruntu dünyayı temsil ediyordu. Gitmiyordu, kuruntu olanı yok edemiyordum.

"Zamana ihtiyacım var."diye ekledim."Zihnimdeki kuruntu dünyayı silmek için zamana ihtiyacım var."

11 NUMARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin