Bölüm 2:Alâ Karademir

49.7K 3K 7K
                                    

Başımı yataktan aşağı sarkıtırken, yatağın diğer ucundan sarkan bacaklarımı sallandırıyordum. Kan beynime yayılarak yüzüme domates misali sıcaklık yayarken bayık gözlerle açık pencereden dışarıya bakıyordum. Tersten bakınca gökyüzü daha güzel gözüküyordu ama gündüzleri değil. Gökyüzü geceleri daha güzeldi.

Kapının kilidinin açılmaya çalışıldığını duyunca bir hışımla kafamı kaldırdım ama çok hızlı yaptığım için başım döndü. Elimi alnıma koyarak kafamı yastığıma gömdüm. Bazen gerçekten akıldan problemlerim olduğunu kabul ediyordum...bazen.

"Ala...Yemeğini getirdim, tabii ilaçlarını da."

Hemşire elindeki tepsiyle, kapının önünde dikilirken yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırarak kafamı yastıktan kaldırdım. Onlara akıl sağlığımın yerinde olduğunu kanıtlamaya çalışırken delirecektim bir gün...

"Neden dışarı çıkamıyorum?"diye sorarken bana uzattığı tepsiyi elime aldım. Tepsiyi komodinin üstüne koyarken hemşire elindeki kağıdı işaretliyordu. Bize hasta muamelesi yaptıkları için yemek ve ilaç verdiklerinde bunu kayıt ediyorlardı. Olması gereken buydu ama her gördüğümde kendimi hasta gibi hissetmekten alıkoyamıyordum.

"Dün hastanede büyük bir olay oldu."dedi ve kafasını elindeki kağıttan kaldırarak gözlerime baktı."Sen de kapın kilitli olmasına rağmen çıkmayı başarmışsın zaten."

"İstesem pencereden de atlarım."diye mırıldandığımda gözleri büyüdü."Atlayabileceğin kadar alçak değil."

"En fazla bileğimi burkarım ama sen bilirsin."dedim ve tepsideki yeşil elmayı alarak ısırdım. Onu çiğnerken hemşireyi izliyordum. Hafif balık etli, uzun boylu ve esmerdi. Eşek gözlü diye tabir edilen göz şekline sahipti ve bana gözlerini büyütünce korkunç oluyordu.

"Doktorunla görüşmen gerek, hemen."

"Gerekmez, istesem atlardım. Bunun yerine kilidi açıyorum."

"Nasıl?"diye merakla sorduğunda omuzlarımı kaldırdım."Zihin gücüyle."

Kendi kendime sırıttığımda ağzı hafif açık kaldı. Ah, yine aynı şeyi yapmıştım. Onu dalgaya aldığımda beni deli sanıyordu. Her seferinde kendime yapmayacağım diye söz veriyordum ama o kadar sıkılıyordum ki kendimi tutamıyordum.

"Şaka yaptım...Gül diye."

Ona tatlı tatlı bakarak kendimi inandırmaya çalıştım ama kafasını iki yana sallayarak elini bana doğru uzattı."Kağıdını verir misin?"

"Ne kağıdı?"

"Her gün düşüncelerini yazman gereken kağıt?"

"Aaa...O mu?"dedim ve yastığımın altındaki kağıda uzanarak aldım. Kağıdı ona uzatırken gülümsemeye çalıştım."Ben ona bir şeyler karalamıştım ama."

"Ala resim çizmeyeceksin, içini dökeceksin."

"Belki ben resim çizerek içimi döküyorum? Bu doktorumla benim aramda değil mi?"

İçli bir nefes çekerken gözlerini devirdiğinde ben de ona eşlik ettim. Kağıdı katladıktan sonra ilaçlarımı parmağıyla işaret etti."İlaçlarını almayı unutma, kontrole geleceğim."

Ona kafamı sallarken odadan dışarı çıkışına, hatta kapıyı kilitleyişine kadar izledim. Sonra kafamı yataktan aşağı geri sarkıtarak gökyüzüne karşı elmamı yemeye devam ettim. Kah boğuldum kah ölmeme ramak kaldı ama sonunda hallettim.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bu süreçte yemeğimi yiyerek ilaçlarımı içmiştim. Sonra pencerenin küçük çıkıntısına oturarak dışarıyı izlemeye koyulmuştum. Gündüz geceye dönmüş, yıldızlar ortaya dökülmüştü. Onları izliyordum ama sanki izlemiyordum. Önümde puslu bir görüntü vardı. Ne kadar gözümü kırparsam kırpayım düzelmiyordu. Zihnimdeki anlar o kadar karışıktı ki sanki beş saniye öncesi yok oluyordu. Bir rüyada süzülüyormuş gibi hissederken gerçeği elimle yakalıyormuş gibiydim.

11 NUMARAUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum