Bölüm 35: İlk Kayıp

14K 1.1K 2.5K
                                    

Hellö!

Satır aralarını yorumlarınızla süslemeyi ve oy vermeyi unutmayınღ

Bölüm 35

İlk Kayıp

Delilik cehennemdi, benim cehennemimdi. Zihnimdeki açık, bütün korkularımı bir araya toplayacak ve üzerime saldırmalarını sağlayacak kadar güçlü ve acımasızdı. Bu acımasızlık benim hayal ürünüm olmasına rağmen benden çok daha güçlüydü. Kontrol edemiyordum, engel olamıyordum, beni yenmesine mani olamıyordum.

Üzerime yapıştırılan 'Akıl hastası' damgasının hakkını veriyordum. Bunu hiç istemiyordum, bu yaftadan nefret ediyordum. İnsanların bana bakışlarından, endişelerinden ve sevinçlerinden nefret ediyordum.

Ben sadece Alâ Karademir olmak istiyordum, akıl hastası Alâ değil, sadece Alâ. Bütün bu savaşım sadece Alâ olabilmek içindi ama ben her gün daha da kötüleşiyordum. Zihnimdeki karanlık yerini aydınlığa bırakmamak konusunda oldukça ısrarcıydı ve ben onu yenebilecek kadar güçlü değildim.

Bugün bunu çok daha iyi anladım. Ben aslında hiç güçlü değildim. Herkesi yenebilirdim belki ama kendimi yenemezdim. Benim savaşım en başından beri kendimleydi, başkaları bahaneydi.

Herkesi öldürebilirdim belki ama kendimi nasıl öldürecektim?

Kendimi öldürmeden bu savaşı nasıl kazanacaktım?

Çığlığım içime aktı, sanki bütün iyi düşüncelerimi parçaladı ve canımı bir ateş gibi yaktı. Boğazımda hissettiğim yangınla birlikte çığlığım kesildi, sesim bir ateşin sönüşü gibi söndü ve zihnimde yankılanmaya devam etti.

"Alâ!" diye endişeyle adımı haykıran Barış'ın sesi kulaklarıma dolduğunda ellerim gözlerimin üzerindeydi ve bedenim zangır zangır titriyordu. Gözlerimi açmak istemiyordum, etrafımdakileri görmek istemiyordum, zihnimdeki açığı kabullenmek istemiyordum. Bu açık beni öldürecek kadar güçlüydü ve beni korkutuyordu.

Korkuyordum işte, kendimden korkuyordum.

"O iyi mi?" diye fısıldayan Ege'nin sesini duydum, yakınımdaydı fakat neredeydi çözemiyordum. "Bu kadar hasta mıydı?"

Hasta. Zihni hasta. Kendi hasta.

"Sus!" diye çıkıştı Koray, küçük bir gürültü koptu ama onu da çözemedim. Nefes de alamıyordum zaten, sanki etrafım bir sürü insan tarafından çevrelenmişti ve bunun gerçek olduğunu bilmek beni daha çok daraltıyordu. Ölüler ve yaşayanlar bir aradayken çok daha kalabalık ve zordu.

"Niye susacakmış?" diye sordu Ali, bu sırada biri ellerime dokundu. Dokunuşunu tanıyordum ama zihnimdeki yanılgı beni korkutuyordu. Bu yüzden kendimi daha da geri çektim, dokunmasını istemedim. "Doğru değil mi? Hasta, kafayı yemiş durumda. Şizofren, manyağın teki. Hala neden yetkilileri çağırıp onu aldırmıyoruz anlayamıyorum."

Onunla uğraşamazdım. Cümleleri, ithamları umurumda dahi değildi. Ondan daha önemli mevzularım vardı artık. Etrafımdaki ölülerden nasıl kurtulacaktım?

"Kurtulamazsın ki." diye yanıtladı Aleyna, düşüncelerime bile musallat oluyorlardı. "Bizden kurtulmak için iki yol var ama sen ikisini de yapmazsın. Bu yüzden ölene dek bizimlesin."

"Ne yolu?" diye sordum sessizce, diğerlerinin duymasını istemiyordum. Sadece Aleyna duysun, sadece o yanıtlasın istiyordum. Onlarla konuştuğumu anlamasınlar, bana daha fazla deli gözüyle bakmasınlar istiyordum.

11 NUMARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin