Çanakkale Şehitlerinin destansı hikâyeleri

76 14 3
                                    

Kahramanlarımızın destansı ve imanlarına şahid olduğumuz kıssalar okumuş veyahut dinlemişizdir.

Ya geride kalanların hikayesi ?

Gelin hep birlikte bu bölümde şehid Kahramanlarımızın geride bıraktıkları bir kaç hikaye ile bize düşen hisseden alalım اِنْ شَاءَ اللهُ تَعَالٰی

Ve O eşsiz destandan 4 benzersiz hikâye...


BİR ÖMÜR VEFÂ

Balıkesir'de hiç evlenmemiş ve «Yedi Bekârlar» ismiyle anılmakta olan hanımlardan birisi berber Hayri Bey'in halası, bir gün vefât eder. Cenâzesinde birkaç akrabanın dışında kimse yoktur. Kılınan cenâze namazından sonra mevtâyı takip eden topluluk kabristana gelir ve kendisi için açılan mezara büyük bir îtina ile yerleştirilir. Tam üzeri kapatılacakken, oradaki bir yakını şöyle bir hatırlatmada bulunur:

«-Aman unutmayalım, vasiyeti vardı!»

Biraz sonra, bir kese dolusu diş ile birkaç torba saç getirilir ve mevtânın üzerine konulur. Sonra da defin işlemi tamamlanır.

Cenâze merâsiminde bulunanlardan birisi merakla sorar:

«-Bunlar da neyin nesi? Niçin mezara konuluyor?»

Bu işin esrârına vâkıf olan bir kimse ise, onun bu merakını şu cevapla giderir:

«-Halamızın nişanlısı, nikâhtan hemen sonra daha düğün yapılmadan Çanakkale'ye gitmiş.

Bir daha da dönmemiş. Gençliğinde çok güzeldi halamız. Çok isteyenler oldu. Lâkin o, nişanlısının hâtırasını kirletmemek için kimselerle evlenmedi. Mezara konulan diş ve saçlara gelince:

⚠«-Yarın mahşer gününde, Huzûr-i İlâhî'de beyim ile karşılaşırsam; «Bu ağızdan, senin adından başka erkeğin adı çıkmadıdiyebilmek için ağzından dökülen bütün dişlerini biriktirmiş.»
😭

⚠Yine «-Huzûr-i İlâhîde ona; «Başıma, saçıma yaban eli değmedidiyebilmek için tarağına takılan bütün saçlarını toplamış. Saçlarım şâhid olsun diye torbaya koymuş.
😭

Onların da kendisi ile beraber gömülmesini vasiyet etmişti. Bizler de bu vasiyetini yerine getirdik.»

Bizde peki bu sadakat, aşk var mı?

Şimdilerde yanında bulunan eşlerine rağmen harama meyleder olduk 😭😭😭

BABAN GELİRSE BENİ HEMEN ÇAĞIR HA...

Balıkesir'de Ali Şuûrî İlkokulu karşısındaki boşlukta beş altı yıl öncesine kadar eski bir ayakkabı tamircisi vardı. İkinci aralıktaki ikinci dükkanda kır, pala bıyıklı bir ihtiyar çalışırdı: Bizim Cevdet dedemiz... (Alkalp).

Bir akşamüstü dükkanın önünde çay içerken konu Çanakkale'ye gelince ağlamaya başladı. "Rahmetli babam Hafız Ali, Çanakkale'de kaldığında anamın karnında yedi aylıkmışım. Onu hiç tanımadım. Bir fotoğrafı bile yoktu. O günler çok zor günlerdi. Seferberliğin sıkıntıları, Kuvayı Milliye zamanı, işgal yılları, yokluk, kıtlık, sıkıntı, çocukluğumuz hep ekmek peşinde sıkıntıyla geçti.

Anam (Adeviye) benim çocukluğumdan itibaren her sokağa çıkışta her bir yere gidişte yanıma gelir:

- Oğlum ben pazara gidiyorum. Baban gelirse, beni hemen çağır ha...

- Ben komşulara gidiyorum. Baban gelirse, beni hemen çağır ha...

- Ben mevlide gidiyorum. Baban gelirse, beni hemen çağır ha..

✔️ KISSADAN HİSSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin