UYANMANIN VAKTİ Gelmedi Mi?

107 20 7
                                    


BBC'nin bir yosma ile yaptığı sahte röportaj aklıma 2008 yılında Aljazeera'nin Afganistan muhabirinin anlattığı yaşanmış bir hikayeyi getirdi. Müsaadenizle anlatayım. Hiç bir olay tesadüf değildir.

Hayat bize bunu her defasında kafamıza vura vura öğretiyor.

İngiltere'de Müslüman nüfusunun artması ve göçmenlere yapılan harcamalar meclisi rahatsız eder. Ancak ne yapacaklarını, verilen hakları nasıl geri alacaklarını bilemezler. Çözüm için Think-Tank kuruluşlara bile başvururlar. Sonunda çaresini bulurlar.

Pakistan'dan (Afganistan da olabilir, net hatırlamıyorum) İngiltere'ye gelen topal bir hoca vardır. Bu topal hoca her şeyi ulu orta söyleyen, ayarsız birisidir. İngiltere istihbaratı bu hocayı kullanmak için uzun bir süredir takibe almıştır.

İngiliz İstihbaratı BBC ile anlaşır ve ajanlarından birinin yanına kameraman verilmesini isterler. Ajan kadındır. Kameraman da öyle. Maksat Topal'ın dikkatini çekmektir. Ve başarırlar da. Kapısını çalarlar. Ve muhabbet başlar.

Topal Hoca'nın 8-11 tane (rakam net hatırlamıyorum) çocuğu vardır. Sakat olduğu için çalışmamaktadır. İngiliz Hükumeti bu çocuklar için ayrı, topal için ayrı aileye yardımlar yapmakta ve topal ile ailesi bu şekilde geçinmektedir. Yani İngilizlerin vergileri ile!

Muhabir uyanıktır. Konuyu dinden açar. Topal Hoca İngilizlerin kafir olduğunu, cehennemde diri diri yanacaklarını, sistemin tağut sistem olduğunu ballandıra ballandıra anlatır. Muhabir dişiliğini de kullanarak çok eşlilik konusuna da girer.

Bizim topal o konuya da atlar. İmkan olsa ikinci, üçüncü evlilik de yapacağını söyler. Bu imkanı da İngiltere ona sağlamalıdır. Çünkü o kendi dini inancına göre rahat yaşamalı ve yaşadığı ülke buna olanak, imkan sağlamalıdır.

Muhabir ve kameraman istediğini almıştır. Topal'a İngiltere ve İngiliz halkı hakkında bir kaç eleştiri daha yaptırırlar. 1 ay boyunca Topalın videoları, röportajı, İngilizlerle ilgili fikirleri, diğer dinlerle ilgili fikirleri medyada boy boy manşet olur, haber olur.

Tartışma programlarında ankormenler aynı soruyu sorar: "Ey İngiliz halkı, vergilerinizin, sizi cehenneme laik gören, sizi kafir gören bu insanlara harcanmasını mı istiyorsunuz?..."

Ortam yeterince hazırlandıktan sonra bir taşla bir kaç kuş vurulur. Sadece göçmenler değil, ülkedeki Müslümanlarla ile ilgili de yaptırım niteliğinde kararlar alınır. Özellikle o yıl (net hangi sene bilmiyorum) Müslümanlar çok eziyet çeker.

Müslümanların belki 50-60 yılda İngiltere'de oluşturdukları bütün kültür, güven, altyapı, tez, hepsi bir topalın röportajı ile duman olur. BBC ve İngiltere istihbaratı, meclisin kendilerinden istediği vazifeyi hakkı ile yapmıştır. Müslümanlar artık toplumda eksiye düşmüştür.

Yine 2017 veya 2018 yılında, yine aynı tarihlerde bir kız çocuğu yine BBC'ye, yine bu ülkede röportaj vermiş, yine aynı tiyatro oynanmış, ve bu ülkenin gündemi İslam'ın kadına değer vermediği iftirası ile meşgul edilmişti.

Özellikle bazı kadın derneklerini, Aile Bakanlığı'nı, İstanbul Sözleşmesini, LGBT'yi, Cinsiyet Ayrımcılığını tartışmak zorunda bırakıldığımız bugünlerde bu tür BBC necasetli röportajlar asla tesadüf değildir.

Neslimizin tehdit altında olduğu gerçeğini, ahlak ve edebin tehdit altında olduğu gerçeğini, İslam'ın değil ama İslâmi yaşantımızın tehdit altında olduğu gerçeğini bize unutturmak, hatta bir adım daha öteye taşımak istiyorlar.

Topal Hoca kendilerine gelenlerin İngiliz İstihbaratı olduğunu bilmiyordu, söyleyeceklerinin Müslümanlara zarar vereceğini de bilmiyordu. Hatta hiçbir şey bilmiyordu. Bu Dine veya Millete ihanet etmenin şartı kasıt değildir. Bize artık 100 yıl sonrasını düşünmek vaciptir.

Çünkü 100 yıldır çile çekiyoruz. Bu ülkede ezan yasaklandı. Kuran Kursları kapatıldı. Müslümanlar 3. sınıf vatandaş muamelesi gördü. Bu gün biraz daha rahat yaşamanın bedeli 100 yıllık sıkıntıydı. Bu sıkıntıyı bir daha yaşamamanın şartı ise 100 yıl sonrasının hesabıdır.

Aileyi ifşad eden herkesin, her şeyin karşısında donanımlı olarak duracağız. Ucuz argümanlar ile değil, kurumlarımızla, basın açıklamalarımızla, raporlarımızla, bültenlerimizle, medyamızla, canımızla, kanımızla, asil bir duruş sergilemek zorundayız.

Ben 15 Temmuz 2019 günü bir arkadaşım ile Üsküdar Meydan'a gittim. Camiide namazımızı kıldık ve meydanda ne olacak diye biraz bekledik. Beklentimiz bir Kuran Kıraati, bir ezan sesi, bir Allahuekber haykırışıydı. AMA!

Biraz bekledikten sonra şahitlik ettiğimiz şey şu oldu; 15-25 yaş arası gençler geldiler. Ses sistemi kurdular. Türk bayrakları açıldı. Halaylar çekildi. Kızlar ve Erkekler (tesettürlü veya tesettürsüz ayrım yapmayacağım) el ele halay çekip, güya 15 Temmuz'u andılar!

Düşündüm 250 şehit böyle mi anılmalıydı? Biz putperest miydik? Bu köprüde can verenler (Ruhları şâd olsun) acaba bu manzarayı nasıl izliyorlardı? Ne düşünüyorlardı bu fotoğrafa bakınca? Nene Hatun, Sütçü İmam'dan ne farkları vardı o şehitlerin?

Kardeşlerim, yaşamanın rahmet olduğu zamanlar geride kaldı. Bu acımasız zaman bize ölümü rahmet olarak sunuyor. Çünkü korkuyoruz. Bozulmaktan korkuyoruz. Kaybolmaktan korkuyoruz. En çok da kaybetmekten imanımızı. Son nefesimizden korkuyoruz!

Instagram'da,
Wattpa'da,
Twitter'da,
Tik Tok'ta,
Facebook'ta erkek veya kadın fark etmiyor, bizim çocuklarımız acı bir imtihandan geçiyor. Hani sivri sinek ısırığını kaşımazsan can sıkar, kaşırsan hem keyif alırsın hem vucuduna zarar verirsin ya, şu an bu çocuklar o durumdalar.

Zehirli sivrisinekler bir ısırık atıp bırakıyorlar. Çocuklarımız bunu kaşıdıkça keyif alıyor. Ama bu kaşımanın sonucunu göremiyorlar. Ruhlarının nasıl kanadığını, ileride nelere sebep olacağını göremiyorlar. Ama biz Anneler, Babalar? Biz de mi bu kadar körüz?

Koca koca kadınlar, adamlar sosyal medyada maymunluk peşinde. Biri oynuyor, biri zıplıyor, biri uluyor, biri gebeymiş göbeğini gösteriyor, biri eşinin fotoğrafını paylaşıyor, güya seviyor. Mahremini seven, kalbi dışında kiminle paylaşır?

Bunları yapanlar laik zihniyet filan değil. Bunları yapanlar daha düne kadar Anneleri veya Babaları sabah namazını hatim ile kılan insanların çocukları, torunları. Ne oluyor size? Evlatlarınıza sahip çıkmayacak mısınız? Bu gidişata dur demeyecek misiniz?

Neslimizi, geleceğimizi düşündüğünüzde nasıl bir gençlik bırakacağımızı, arkamızdan gelecek çocukların daha ağır imtihanlara tâbi tutulacağını göremiyor musunuz? O çocukların imtihanı daha ağır olacaksa, daha iyi hazırlanmaları gerekmiyor mu? Neden hazırlamıyorsunuz?

Çocuklardan tek beklentimiz okulu bitirip, devlete kapak atması mı? Halbuki eskiden Anne ve Babalarımız memuriyet ya da işten bahsetmezdi, helal rızıktan bahsederdi. Babam çöpçü de olsan Allah rızası için olacaksın ki kazandığın para helal olsun derdi. Nerde bu Babalar?

Kardeşlerim silkinme vaktidir. Kendimize gelme vaktidir. Kalbimizi, beynimizi malayani şeylerden arındırıp özümüze dönme vaktidir. Bakın net bir şey söyleyeceğim!

Yan odada ergenlik çağına yaklaşan ya da ergenlik çağında olan evladının ne yaptığını merak etmeyen BABA da, ANNE de zâlimdir.. Haysiyetsizdir. Namussuzdur. Bu kadar açık söylüyorum.

Artık bu pis teri üzerimizden atma vaktidir. Topal hocalardan olmaya müsaitiz hepimiz. Düşman hiç bir zaman tarihi tekrar ettirmekten usanmaz. Ve taktik her zaman işe yarar. Bugün namusumuzdan öte, artık cinsiyetimize bile saldırı varken, hiç bir kaygı taşımamak KAVATLIKTIR

ALINTIDIR....

~☆~

#ArtıkUyanmaVaktiGelmediMi?

#İmanVarsaİmkandaVardır

✔️ KISSADAN HİSSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin