67. BÖLÜM

3.2K 426 42
                                    

Arkhael’in Gölge – Ruhların Dünya’daki durumunun pek de iç acıcı olmadığını söylemesinin üzerinden beş gün geçmişti. Bu beş gün içerisinde Aelryn ve ben, Byddin Cysgodol’a deyim yerindeyse nefes aldırmadık. Gece ya da gündüz fark etmeden, devamlı olarak askerleri savaşa hazır olacakları şekilde eğitime tabi tutuyorduk. Gerçi onlar hâl-i hazırda çok iyi donanıma sahiplerdi, bunu üzülerek kabul etmek zorundaydım. Sadece Tyalarialar olmadan biraz serbest kaldıkları için, bir askerin disiplininden uzaklaşmışlardı, o kadar! Geriye kalan her şey yerli yerindeydi. Bizim yapmalarını istediğimiz bir şeyi asla ikiletmiyorlardı. Bu durum Aelryn’in fazlasıyla hoşuna gidiyordu. Hiçbir engele takılmadan, dilediği doğrultuda ilerlemek, onun her geçen gün biraz daha kibirle gülümsemesine neden oluyordu.

Evet, kibirle dolup taştığına yemin edebilirdim.

Ama maskesini o kadar güzel taşıyordu ki, bazen ben bile bunun kendi kendime yaptığım bir kuruntu olup olmadığını ayırt etmeye çalışıyordum.

“Bugün seçeceğimiz askerlerden oluşturduğumuz bir birliği Dünya’ya göndereceğiz,” o anda bire bir kılıç savaşına başlayan Byddin Cysgodol’u memnuniyetle seyreden Aelryn bana bakmadan konuştu. “Oradaki olayları kontrol altına almamız şart.

Daha fazla bireyi kaybedemeyiz.

Görünen o ki, Dewrionlar askerlerimizin burada toplanmasını fırsat bilip böyle bir işe kalkışmışlar.

Onlara soydaşlarımızın sahipsiz olmadıklarını göstermeliyiz.”

“Evet, tabii…” Ben de düşünceli bir tavırla askerleri izliyordum. Fakat bir yanım çalan tehlike çanlarının sesi yüzünden suratını buruşturuyordu. Dewrionların ve normal insanların üzerine eğitimli askerleri yollamak mı? Bu kesinlikle kabul edemeyeceğim bir şeydi. Bunu yaptığımız takdirde Dünya’da bir felâket yaşanacaktı. Ancak karşı çıkacak olursam, bu kez cin fikirli Aelryn beni köşeye sıkıştıracak ve de niyetimin ne olduğunu, dolayısıyla da aslında seçtiğim tarafın kimler olduğunu anlayacaktı. “Burada saklanarak hiçbir şeyi hâlledemeyiz. Bizim korktuğumuzu düşünmemeliler.”

“Bunu akıllarından bile geçiremeyecekler. Onlara Gölge – Ruhların kim olduğunu göstereceğiz.

İnan bana, askerlerimiz üzerindeki değişimi hemen fark edecekler.

Bunun öyle olması için elimden geleni yapacağım,” kaşlarımı havalandırarak ona baktığımı görünce hafifçe öksürdü. “Yani, yapacağız. Birlikte.”

“Öyle olsa iyi olur,” sesimin aniden sertleşmesi üzerine Aelryn’in yüzünden küçük çaplı bir panik dalgası gelip geçti. Ne yazık ki bu sefer bunu gizlemeyi başaramamıştı. Buraya ayak bastığım andan itibaren ilk defa zafer duygusunu tüm benliğimde hissettim. Bu kızıl göz beni hafife almamayı öğrenecekti. Tecrübesiz ve yarı insan olmam onun eline beni küçümsemek için gereken nedeni veriyordu. Ne var ki, artık benim de tırnaklarımı çıkarma zamanım gelmişti. “Benim bir Tyalaria olduğumu unutmasan iyi edersin.

İkimiz de farklı yerlerde, farklı şekillerde hapsedilmiştik.

Ama bu bizim aslında kim olduğumuz gerçeğini değiştirmedi, değiştiremez.

En az senin kadar, hatta senden de fazla bu okulun, bu askerlerin üzerinde hakkım var.

Bunu biliyorsun, değil mi?”

Günler sonra ona ilk kez kafa tutuşum karşısında Aelryn gözlerini kocaman açıp bana uzanmak istedi. Fakat bir adım gerileyip ona engel oldum.

“Alworiel, sen beni yanlış anladın. Öyle demek istememiştim.

Elbette ben de her şeyin farkındayım.

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapWhere stories live. Discover now