88. BÖLÜM

2.6K 328 74
                                    

Olamaz!

Aklımda ilk beliren kelime buydu. Demek hiç istemediğim o olay vuku bulmak üzereydi, öyle mi?

Arkhael’le ve dahası Aelryn’le kozlarımızı paylaşmamıza az bir zaman kalmıştı.

Ve aradan geçen süre boyunca, o ikisinin bana diş bilediğinden emindim. Şimdi çok daha büyük ve tehlikeli bir tehditlerdi benim için.

Gölge – Ruh kralı benim kızı olduğumu unutup – unutmasa bile bunu önemsemeyip – bana ve sevdiklerime, tüm insanlara saldıracaktı. Aelryn zaten fırsat kollayan, sinsi bir düzenbazın tekiydi. Ve ben de resti çekip onlardan kaçarak, adalarını geçici bir müddet ortadan kaldırarak bu işin fitilini ateşlemiş, şeytani Tyalaria’ya bana hodri meydan demesi için eline kocaman bir koz vermiştim.

“Ne oldu, babacığını görecek olmak seni heyecanlandırdı mı yoksa? Resmen dilin tutuldu.”

Gwen salonda dolanıp eşyalarını toplarken bana sataşmadan edemedi. Sırtı bana dönüktü, bir an yerimden sıçrayıp tepesine binmeyi çılgınca istedim, fakat Chas ne yapacağımı anlamış gibi onu görüş alanımdan çıkaracak şekilde önüme geçti.

“Llio,” diye ikaz dolu bir sesle hitap etti dişi Dewrion’a. “Bu şaka yapılacak bir mevzu değil.”

“Şaka yaptığımı kim söyledi ki?” doğrulup Chas’e yaklaştı. Onun omzunun gerisinden başını uzatıp benimle göz göze geldi. “Baksana, beş dakikadır sus pus kesildi. Ya gerçekten babasından nefret ediyor ve bu haber onu feci derecede korkuttuğu için bir şey söylemiyor, ya da çok yetenekli bir oyuncu. Bizi aksine inandırmak için şaşırmış ve canı sıkkınmış gibi davranıyor. Esas bombayı Gölge – Ruh kralı burada belirdiğinde, onun safına geçerek patlatacak.”

Bir saniye bile tereddüt etmedim. Aslında ne yaptığımın bilincinde olduğumu bile sanmıyordum ama içgüdülerim devreye girdi ve dudaklarım aralandı:

“Shalaeish!” vahşi bir zevkle bu kelimeyi dile getirmemin ardından Gwen salonun diğer ucuna doğru hızla uçup duvara çarptı. Yere düşerken akıllılık edip ağırlığını omuzlarına verdi ve yuvarlanarak hasarı en aza indirdi.

Chas suratında saklayamadığı bir hayretle bana baktı.

“Ona ne yaptın?”

Bunu yapıp yapamayacağımdan, böyle bir şeye muktedir olduğumdan bile haberim yoktu. Yalnızca içimde çok güçlü bir istek baş göstermişti ve dişi Dewrion’a haddini bildirmek istemiştim.

“Çok konuşuyordu, ben de onu kendimden uzaklaştırdım,” dedim omuzlarımı silkerek. Umarım aklımdan geçirdiğim kadar umursamaz görünebilmişimdir diye düşünüyordum bir yandan da. “Olmayan şeylerden gerçekmiş gibi bahsetmesi hoşuma gitmedi. Kendimce bir tedbir aldım diyelim.”

Gwen ayağa kalkarken bana ateş saçan gözlerle baktı.

“Bu evde yaşayıp, canın istediğinde bize karşı büyü yapabileceğini mi sanıyorsun sen?” dedi hiddetle. Burnundan soluyordu, onun bu hâli bende tuhaf bir zevkin filizlenmesine neden oldu. “Dikkat et kendine Cathleen, herkes Andrew gibi senin üzerine titremiyor! Veya Daniel kadar aşktan gözü kör olmuş değil!”

Bu sözleri Chas’in sinirle solumasını sağladı. Yüzünün gerilmesine an be an şahit oldum.

“Onu tehdit etmeyi bırak Llio,” dedi ve ben Gwen’in onunla tanıştığımız gün bana yalan söylemediğini anladım. Chas ona yine takma ismiyle sesleniyordu. O kadar yakınlardı yani… “Kıza apaçık bir ajan olabileceğinden bahsettin. Ne bekliyordun, tüm o ithamlarını sindirip bunu kabulleneceğini mi? Elbette o da bir yerde tepkisini ortaya koyacaktı. Fakat bu kadarını beklemediğimi itiraf etmeliyim.”

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapDär berättelser lever. Upptäck nu