58. BÖLÜM

4.3K 475 42
                                    

Merhaba! 😊
Bugün kendimi biraz iyi hissettiğim için yeni bölümle buraya döndüm. Mesaj ve yorumlarıyla güzel dileklerde bulunan herkese sonsuz teşekkürler.. İyi ki varsınız.. 😍

Bambaşka bir yaşam formu olan Gölge – Ruhların her ne kadar bire bir insanları taklit ettiklerini biliyor olsam da, onların teknolojik yeniliklerin henüz tüm yeryüzüne yayılmadığı zamanlarda, hemen hemen bütün işin kürekçilerin beden gücüne dayandığı dönemlerdeki gibi gemideki yerlerini almalarını aynı şekilde canlandırmaları beni fazlasıyla şaşırtmıştı. En nihayetinde, ruhların biz insanlardan farklı bir anatomiye sahip oldukları aşikârdı, aslında tam olarak neyi yapıp neyi yapamayacaklarını da bilemiyordum, fakat bildiğim tek bir şey varsa, o da insanlardan üstün bir surette yaratılmış olduklarıydı. Evet, ne yazık ki gerçek buydu.

Ve buna rağmen, hâlen eski geleneklere uygun hareket ediyorlardı. Acaba yeniliklerden haz etmiyorlar mı diye düşünmeden edemedim. Belki de Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Amish halkı gibilerdi.

Bundan yaklaşık üç ya da dört yıl önce, babamla hâlâ Amerika’da yaşarken, bir yaz günü birlikte bir yolculuğa çıkacağımızı söylemişti babam. Zaten hayatımızın çoğu yolculukla geçiyordu ama bu seferkinin farklı olduğu yönünde beni ikna etmeye çalışmıştı dakikalarca. “Göreceksin bak,” demişti gülümserken, “Oraya gittiğimizde sen de çok memnun olacaksın.”

Kitchen Kett adında bir köye vardığımızda, onun ne demek istediğini anlamıştım.

Ekili tarlaların ve sık sık karşılaştığımız atlı arabaların arasında ilerlerken, kendimi bir anlığına bir film setinde gibi hissetmiştim, fakat gördüğüm her şey gerçekti, hayatın bir başka yüzüydü.

Amishler, Dünya’nın süper gücü olan Birleşik Devletler’in orta yerinde yaşayan ve insanlığa faydalı olsun olmasın, her türlü teknolojik gelişmeyi reddeden bir topluluktu. Hem de sayıları azımsanmayacak kadar çoktu.

Yaşamımızı kolaylaştıran ve gün içerisinde bize farkına bile varamayacağımız yardımlarda bulunan çoğu icatları ellerinin tersiyle bir kenara itiyorlardı. Hatta ve hatta, elektrik kullanmıyorlardı.

Bu insanlar Tanrı’nın kendilerini sade, gösterişsiz bir hayat sürmeleri için yarattığına ve takındıkları tutumu da Tanrı’nın onları dış dünyadan koruduğuna inandıkları şeklinde yorumluyorlardı.

Etrafımdaki Gölge – Ruhlara bakarken, tamamen aynı olmasa da, onların da Amish halkı gibi birçok şeyi reddederek daha basit bir yaşamı tercih ettiklerini görebiliyordum.

Sırf insanlara olan ilgilerinden dolayı, sahip oldukları nimetlerden faydalanmak istemiyorlardı.

Ne var ki, aynı zamanda insanlardan da nefret ediyorlardı.

Bu nasıl bir çelişkiydi böyle?

İşin içindeki ironi tanımlanamayacak cinstendi.

Gemi hareket ettiğinde ve kısa bir sürenin ardından, sarayın da içinde bulunduğu bölgeyi – buraya Ithellys dediklerini duymuştum – gerisinde bıraktığında, Arkhael gemi kaptanının yanından ayrıldı ve güvertede tek başına durduğum noktaya geldi.

Bana verdikleri elbisenin kolları uzun olsa da, yine de üşüyordum. Bunu fark eder etmez, Kral emri altındakilere kamaradan benim için bir pelerin getirmelerini istedi. Her ne kadar ona karşı olumlu bir his beslemek istemesem de, bazı davranışlarıyla beni sahiden de afallatıyordu.

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapDove le storie prendono vita. Scoprilo ora