5. BÖLÜM

11.2K 1K 326
                                    

Araç hızla yol alıyordu ve bakışlarım bir caddelerde, bir de daha adını dahi bilmediğim gencin suretinde gidip geliyordu. Ne akla hizmet ona inanıp da arabaya binmiştim, buna kendim de cevap veremiyordum. Tamam, öyle çok çekingen biri olduğum söylenemezdi fakat yine de birkaç dakika önce rastladığım biriyle de şehir içinde tur yapacak kadar pervasız bir kişiliğim yoktu.

Bu yüzden huzursuzca kıpırdandım.

"Durdur arabayı."

Islık çalarak bir şarkıyı mırıldanırken ya beni duymadı, ya da duymamış gibi yaptı ama boşta duran sağ koluna parmak uçlarımla iki kez dokunduğumda kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı.

"Ne var?"

"Kulaklarında bir sorun mu var? Her nereye gidiyorsan, ben oraya gitmek istemiyorum. Babamı bulmam gerek. Onun nerede olduğunu bilmeden hiçbir şey yapamam. Ayrıca seni tanımıyorum bile."

Aniden durması üzerine oturduğum yerden öne doğru savruldum, neyse ki emniyet kemerini bağlamıştım.

Elini resmi bir edayla bana doğru uzattı.

"Bunu bilmek her şeyi aydınlatmaya yetecekse, adım Chas Clifford. Ve üzgünüm, şu anda gitmene izin veremem. Bu iş benlik olmaktan çıktı."

"Ama babam-"

"Babanı bulacağız, merak etme. Bizim işimiz bu. Dediğin gibi eğer onların elindeyse, bunu bizden başka çözecek kimse yok demektir."

"Ne bu Dewrionların olayı? Kayıp insanları bulmakla mı ilgileniyorlar?"

Aracın içinde yankılanan bir kahkaha attı.

"Evet, bu konuda TV programı bile yapıyoruz. Hiç izlemedin mi?"

Sesinden yayılan alay karşısında kaşlarımı çattım.

"Kadın kuşağında mı yayınlanıyor?"

Dudaklarını ısırırken başını salladı ve yola devam etmek için kavşağı kontrol etti. Bunu yaparken, sağ tarafına döndüğü sırada, kazağının yakasının açıkta bıraktığı yerde, ensesindeki dövme gözümden kaçmadı.

Bir kalkanın arkasına çapraz şekilde yerleştirilmiş iki kılıç, kılıçların arasından uzanan bir yılan başı ve kalkanın hemen üstünde kanatlarını açmış bir kartal... Bir de tüm bu figürlerin iki yanından havaya karışan, bir sis perdesini andıran dumanımsı motifler...

Ansızın başını geri çevirmesiyle birlikte göz göze geldik.

"Beni içinde hayranlığı barındıran bir tarzla mı izliyorsun, yoksa gizliden gizliye üzerimde birtakım vahşi planlarını gerçekleştirmek için zemin mi arıyorsun?"

"Ben-ne?"

Kelimelerini algımın normal zamanlara kıyasla hayli altında bir performansla idrak edebildiğim için başta bir şaşkınlık yaşadım. Fakat sonrasında söylediklerini anladım ve yüzümü kırıştırdım.

"Hep böyle misin, her an kendini poh pohlanmaya mecbur mu hissediyorsun, yoksa özgüvenin yerlerde sürünüyor da bununla başa çıkabilmek için dış görünüşünün ardına mı saklanıyorsun? Alçakgönüllü olmanın ne demek olduğunu biliyor olabilir misin acaba?"

Kavşağı geçip yeniden düz yola çıktığımızda, dudaklarını büzerken bana çapkın sayılabilecek bir biçimde göz kırptı. Tıpkı saçları gibi simsiyah olan kirpikleri, çoğu kadının güzellik salonlarına gidip bir dizi işlemden geçerek elde ettiği kıvrık hâle yaradılışından kaynaklı bir doğallıkla sahipti.

"Alçakgönüllülük kendine güveni olmayan, çirkin ve içe dönük olanlara özgü bir şey," ona tiksinerek baktığımı görünce sırıttı. "Sen de mütevazılık izleri görüyorum Cathie."

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapWhere stories live. Discover now