43. BÖLÜM

5.1K 573 95
                                    

Kuzeyden esintiyle birlikte gelen denizin kokusu burun deliklerimi doldurduğu sırada çekinerek tam karşımda duran tarihi kalıntılara baktım. Tarihi demiştim, çünkü sahiden de öyle bir izlenim bırakıyordu onu gören gözlerde.

"Aziz Seiriol'ün adasına hoş geldiniz," Sthenis binlerce seyircinin önünde bir talk show programı sunarcasına reverans yaptı. Cynbel dâhil, herkes ona havalanmış kaşlarının altından bakıyordu. Bu kadar neşeli olması demek ki büyücülerin de garibine gitmişti. "Hem de Gwynedd Krallığı'nın hükümdarı olan babası Owain Ddantgwyn'i ve Llŷn Peninsula'nın Kralı kardeşi Einion Frenin'i ardında bırakarak buraya gelmiş birinden bahsediyoruz.

Adayı hem keşfetti, hem de burada kendi egemenliğini ilân etti.

Bu manastırı da kendisi için inşa etti.

İnzivaya çekilmek için ne kadar güzel bir yer."

Dikkatli adımlarla yıkıntılara yaklaştı. Fark ettim ki, manastırın kulesi sapasağlam duruyordu.

"Burada bekleyeceksin Cathleen. Biz hazır olana kadar manastır sana ev sahipliği yapacak."

Bana doğru dönmesiyle birlikte, içgüdüsel olarak babama doğru sokuldum. Her şeye rağmen beni koruyup kollayacak tek kişinin o olduğunu söylüyordu kalbim.

Fakat Druidlerin lideri sabırsızca homurdandı.

"Biz dört bir yana dağılacağız. Adanın etrafında bir sis perdesi oluşturmamız lazım. Kimse buraya gelmeye cesaret edememeli.

Ve sen Gölge – Ruh, Cathleen'i emniyetli bir şekilde burada muhafaza et. Sinyal istasyonundaki hazırlıkları da tamamla.

Güneş batar batmaz harekete geçmemiz gerek."

Cynbel sustuğu anda, Sthenis bir baş hareketiyle Lorin'i bize doğru gönderdi. Beni sertçe çekip babamdan ayıran ruhun suratından bir şeyler okumaya çalışmak imkânsızdı. Sanki kendisini dış dünyadan soyutlamış gibi bir hâli vardı.

"Merak etme Andrew, bir süreliğine Cathleen'in yanında durmana müsaade edebilirim," Sthenis babama bakıp göz kırptı. "Ona dilediğin gibi veda edebilirsin.

Belki bu zamana dek ona söylemediğin her şeyi açıklama fırsatın da olur.

Ama vakti geldiğinde, Cathleen'i alacağım.

Onu gecikmiş bir seremoniyle öz babasıyla tanıştıracağım."

Kulenin açık kapısından içeriye girdiğim anda, bu küçücük yerde beklemek istemediğimi fark ettim ve beni tutan Lorin'in kollarının arasında debelenip geldiğim yere dönmek için hamle yaptım. Ne var ki, Gölge – Ruh beni duvara doğru itekledi ve zaten hâlihazırda bileğimde bağlı olan iplerin ucuna bir yenisini daha ekleyerek, kapının hemen üzerindeki küçük, kare boşluğa düğüm atarak beni kulenin içine hapsetti.

"Yaramazlığın lüzumu yok Cathleen," diyen Sthenis de aynı şeyi babama yapıyordu. "Beni başka şeyler yapmak zorunda bırakma."

Onların arkasından daracık alana giren Cynbel de, dudak bükerek kuleyi inceledi. Kendi etrafında dönerken birden gözleri bana odaklandı.

"Ciddi misin?" diye alayla güldü. Bunu kime söylediğini anlamadığımdan dolayı gözlerimi kırpıştırdım. Ama hemen sonrasında Sthenis'e "Şu uyduruk iplerle bu kızı burada tutabileceğini mi sanıyorsun?" sorusuyla hitap edince kimi kastettiğini anlamış oldum.

Cübbesinin cebinden minik, silindir şeklinde bir şişe çıkardı. Renksiz, suya benzer bir sıvı vardı içinde.

"Şimdi, sevgili Cathleen'e ve arkamdaki Dewrion'a bu iksirden vereceğim. Ve böylece biz onları yeniden almaya gelene kadar uslu uslu burada oturacaklar."

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapWhere stories live. Discover now