21. BÖLÜM

5.8K 647 98
                                    

Annemin Caleb’la yaşadığı ev, Melbourne’ün ışıl ışıl caddelerinin ve renkli sokaklarının biraz gerisinde kalan, daha sakin ve tenha bir bölgedeydi. Kendisine ait çok güzel ve bakımlı bir bahçesinin bulunduğu, iki katlı, müstakil bir konuttu. Güneş tepemizde parıldarken, burada mevsimin ilkbahar olduğunu fark ettim. Havada çok hoş, tatlı bir ılıklık vardı.

Arabadan indiğimiz andan itibaren çevreyi incelediğimi gören Caleb, alçak sesle kıkırdadı.

“Nasıl? Buraya geldiğin ilk seferkiyle aynı mı görünüyor her şey Cathleen?”

O soğuk ve katı görünüşlü adamın nasıl olup da birden bire bu kadar dost canlısı olabildiğine şaşırsam da, Chas’i söylediklerinde haklı çıkarmamak için bu konuda hiçbir şey demedim. Bana sürekli annemin negatif özelliklerini eşeleyip bulduğumdan bahsetmişti ve şimdi Caleb’la ilgili kuşkularımı dile getirirsem, genç Dewrion sahiden de benim iflah olmaz bir paranoyak olduğum mevzusunda hemfikir olacaktı.

“Hayır. Sanki tadilat yaptırmış gibisiniz. Yanılıyor muyum?”

“Doğru bildin,” dedi bahçe çitinin kapısını bizim için açıp beklerken. “İşimde terfi ettim ve Shannon da bunun getirisi olarak ekstradan kazandığım parayı buraya yeni bir düzen getirmek için harcamayı uygun gördü.”

Dudaklarım büküldü. Doğrusu gördüğüm kadarıyla annemin zevki fena sayılmazdı. Daha önce buz yeşili olan dış cepheye daha otantik bir suret kazandırabilmek için taş desenli tablalardan yerleştirmişlerdi ve bu hâliyle babamla bizim Lower Slaughter’daki evimizi andıran bir görünüm elde etmişlerdi.

“Cici baban fena sayılmaz, ha?” Chas kulağıma eğilip fısıldarken Caleb bu kez de cebinden anahtarını çıkarmış, kapıyı açmak için öne doğru eğilmişti. “Ağzından bir çift laf alabilmek için saçma sapan şeylerden konu açıyor, farkında mısın?”

“Cici baba” tasviri hiç hoşuma gitmemişti. Başımı kaldırıp öfkesi burnunda bir vaziyette, şu an Güney Pasifik Okyanusu’yla Hint Okyanusu’nun karışımı bir rengi çağrıştıran lacivert gözlerin sahibine baktım.

“Benim cici babam falan yok, anladın mı?” diye tısladım. “Bu adam benim hiçbir şeyim değil. Gösterdiği yakınlık ve sevgi kırıntıları falan hep aldatmaca. Yanımda siz varsınız diye böyle davranıyor. Gerçekte nasıl bir insan olduğunu görsen, bana hak vermek zorunda kalırsın.”

Bir müddet düşünüyormuş gibi bir havaya bürünen Chas, Nadia ve Joshua’nın eve girmesiyle birlikte beni de kolumdan tutup hole doğru sürükledi.

“Sinirlenme hemen. Amacım seni kızdırmak değildi Cathie.

Dediğin gibi olsun. Caleb’ı ve anneni üzerimde bıraktıkları ilk izlenimlere göre değerlendirmemeye çalışacağım.

Lâkin sen de yalnızca bir saniyeliğine bir düşün. Acaba Caleb Nicoll annenin hayatında babanın yerini aldığı için mi bu kadar hassassın bu mevzuda?

Hem annenden, hem de ondan pek hazzetmemen bundan kaynaklanıyordur belki de.

Birazcık tarafsız bir gözle bakmayı dene tatlım.

Eğer bunu yaptığında, hâlâ fikrinde ve duygularında bir değişim olmuyorsa, eh, galiba o vakit sonuna kadar haklı olduğunu büyük bir zevkle kabulleneceğim.”

Chas Clifford gibi birinden; bu kadar yalın, süslemeye ihtiyaç duymadan dile dökülen, fakat dikkatle irdeleyince aslında doğru da söylüyor olabileceğini ciddi ciddi düşündüren bir konuşmayı bekleyemezdiniz.

En azından ben beklemiyordum.

Ne var ki, o hakikatte dışarıya gösterdiği kişiliğinden çok farklı bir kimliğe sahipti. Bunu en yakın arkadaşı Daniel da anlatmıştı.

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapWhere stories live. Discover now