35. BÖLÜM

5.2K 592 103
                                    

Kendimi dünyaca ünlü Mamma Mia Müzikali’nin sahnesinde, bir başına ve tüm ışıkların üzerime döndüğü bir anda gibi hissetmiştim.

Koca salonun merkezinde, bir konsepti olan elbisemle Gölge – Ruhlarla karşı karşıya kalmıştım. Ayaklarım adım atmak ve bir an önce beni Dewrionların yanına taşımak istiyordu, fakat onlara bu emri vermekle yükümlü olan beynim şu an kapsama alanı dışındaydı sanki. Bir türlü hareket edemiyordum.

Gölge – Ruhların teker teker mekâna girmeye başlamasıyla birlikte, bir el beni bileğimden yakaladı ve hızla salonun ruhlara en uzak düşecek köşesine doğru ilerledi. Şok etkisi neden bana bu denli büyük tesir etmişti, bilemiyorum ama başımı yan tarafıma kaldırıp bakınca, bir put misali dikilmekten beni kurtaran kişinin Daniel olduğunu gördüm.

Az sonra dans etmeye de başlamıştık. Fark edememiştim ama ben Gölge – Ruhlara hipnoz edilmiş gibi bakarken, esasen kutlama sürüyordu. Sadece bir – iki dakikalığına insanlar duraksamışlardı, fakat sonrasında eğlencelerine kaldıkları yerden devam etmişlerdi.

“Cath,” Daniel sırtım ruhlara bakacak şekilde beni çevirdi. Yüzü sakin ve keyifli gibi görünse de, yeşil gözlerinden yayılan dikkati ve bir miktar da öfkeyi görebilmiştim. “Seni tanıyacaklar diye aklım çıktı. Zaten buraya gelirken yeterince risk aldık. Neden saklanmaya çalışmadın?”

“Ben, istedim aslında. Ama donup kaldım. Sen de takdir edersin ki onları ilk kez böyle şık ve gerçekten de bizlerdenmiş gibi gördüm, anlatabiliyor muyum?

Hem ne yaparsak yapalım, mutlaka onlarla yüzleşeceğim, bunu biliyorsun. Burada olmamın esas nedeni de bu değil mi?”

“Öyle tabii,” becerikli bir şekilde dans etse de, aklı tamamen başka bir yerdeydi. Sanırım bütün Dewrionlar böyleydi. Aynı anda birden fazla şeyi düşünüyor ama bunu yaparken de eylemlerini sekteye uğratacak bir engele asla izin vermiyorlardı. “Eğer istedikleri sen isen ve bunun farkına varmışlarsa, galiba blöf yapmaktan başka bir seçeneğimiz yok.

Seni onlara göstereceğiz; ancak bu bir çocuğun önüne şeker sunup, daha sonra bunu yememesini istemekle eş değer olacak. Çok sancılı bir durum yani.

Ve kabul etmeliyiz ki, ateşle oynuyoruz. Onların koşullarında, onların kurallarıyla hamle yapmak zorundayız.”

İç çekip başımı salladım. Söylediklerinde haklıydı ama başka bir çıkar yolu yoktu. Hakikatin ne olduğunu anlayabilmek için kendimi bir nevi feda etmeye hazırdım ben.

“Bu çocuk ne yapıyor?” kendi kendine mırıldanan Daniel, kaşlarını çatmış, tam arkamda kalan bir noktaya bakıyordu. “Niye tehlike bu kadar hoşuna gidiyor? Hayatı sürekli alaya almanın neresini eğlenceli buluyor ki?”

Daniel’ı çevirip, onun durduğu yere kendim geçtim, en azından şimdi kimse direkt olarak beni göremezdi, genç Dewrion uzun bedeniyle beni gayet güzel kamufle ediyordu çünkü.

Az önce neden söz ettiğini anlamak için gözlerimi kısarak etrafa bakındım. İçimden bir ses bunun Chas’le alâkalı olduğunu söylüyordu ve evet, o sesi tebrik etmem gerek, zira çok doğru bir yere parmak basmıştı.

Chas etek kısmı kat kat dökülen, sandıklara kaldırılıp saklanmış da bugün için özel olarak çıkarılmış gibi görünen elbisenin sahibi bir Gölge – Ruh’la dans ediyordu. Kadının yüzünde donup kalmış bir gülümseme ve bunun yanı sıra kolayca fark edilen bir ilgi vardı.

Chas Clifford ruhları da kendisine hayran bırakmayı başarabilen bir insandı…

Gölge – Ruh’un kendisine söylediği bir şeye gülerken kirpiklerini kırpıştırdı. Birini etkilemek için belki de haberi olmadan başvurduğu ilk yöntem buydu.

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapWhere stories live. Discover now