82. BÖLÜM

2.9K 353 33
                                    

Hiç düşünmeden odama geri dönüp dolabın alt katlarına sakladığım Tyalaria pelerinimi aldım ve üzerime geçirdim. Eğer ruhlar beni bu şekilde görürlerse, belki onları sakinleştirebilir ve başlattıkları kaosu bir an önce durdurmalarını sağlayabilirdim. Ama tabii, işi şansa bırakmaya da niyetim yoktu. O yüzden büyü kitabını da yanıma aldım ve aceleyle kendimi dışarı attım.

Dewrionlar tam tekmil kıyafetlerinin içinde, silahlanmış bir hâlde bekliyorlardı. Gelen Dewrion’un – kendisinin Oxfordshire’daki karargâhta görevli olduğunu öğrenmiştim – verdiği haberden sonra neredeyse malikânenin yarısı Regent’s Park’a sefere gitmek için gönüllü olmuştu. Bunların içinde, önceki gün buraya geldiğimde dikkatimden kaçmayan, kestane rengi saçları olan kız da vardı. Elindeki incecik kılıcı göz hizasına kadar kaldırmış, büyük bir dikkatle inceliyordu.

“O bir Rapier,” dedi babam kıza merakla baktığımı görünce. “İnce bir kılıçtır. Bizlerin kullandığı kılıçlardan farkı, kesmek için değil de delmek için kullanılmasıdır.”

Nasıl bir tepki vereceğimi bilemediğimden omuz silktim.

“Peki, o kim? Ben buradayken bu kızı hiç görmemiştim.”

“Onlar Jerniganlar. Babası Darren ve annesi Glenda ile Galler’den buraya transfer oldular. Bu genç kızın adı da Gwenllian.”

Kızın soğuk ve kendinden emin duruşu, çoğu Dewrion’da görülen bir şeydi ama nedense bu kız bana daha mesafeli biri gibi gelmişti. Bakışlarını kılıcından ayırıp gözlerini üzerime çevirdiğinde, çenemi kaldırıp tıpkı onun gibi soğukkanlı görünmeye çalıştım. Bana başını sallayıp kısa bir selam verdiğinde ben de aynı hareketi tekrarladım. Bunun üzerine kılıcını kınına koyup babamla bize doğru yürümeye başladı.

“Merhaba,” dedi dudakları kapalı gülümseyerek. “Ben Gwen ama sen de kısaca Chas gibi Llio diyebilirsin.”

Hmm… Demek Chas Bey bu kıza bir takma isimle sesleniyordu, öyle mi? Yani o kadar samimilerdi?

“Memnun oldum,” derken tebessüm etmeye zorladım kendimi. Biliyorum, fazla evhamlı davranıyordum, fakat sahiden de bu Gwen denen kızdan pek iyi bir elektrik alamamıştım. “Ben de Cathleen. Ama sen de kısaca Chas gibi Cathie ya da Dan gibi Cath diyebilirsin.”

Kendisine, onun sözcükleriyle bire bir karşılık verdiğimi gören Gwen gülümsemesini bozmadı, fakat burun deliklerinin genişlemesinden anladığım kadarıyla duygularımız karşılıklıydı; o da benden pek hoşlanmamıştı.

Babam bizden birkaç adım ötede, garaja doğru yürürken yanımda durmaya devam etti.

“Senin hakkında bazı şeyler duydum,” dedi fısıldayarak. Şu dedikodu yapan kadınlar gibi fazla meraklı olduğu hissine kapılmıştım. “Yokluğunda, Chas’le biraz vakit geçirme fırsatımız oldu. Elbette Daniel’la da öyle ama o genelde yalnız takılıyordu.

Chas senin kim olduğundan ve başına neler geldiğinden bahsetti,” bana bakan gözlerinde hafif bir küçümseme vardı, bunu saklamayı başaramıyordu, fakat aynı anda acır gibi de görünüyordu ki işte bu beni daha fazla kızdırmıştı. “Korkmuyor musun Cathleen? Onca Dewrion’un arasında, bozuk bir ırkın mensubu olarak, ya hiç beklemediğin bir anda, mesela bir gece vakti, biri sessizce odana süzülüp sana zarar vermeye kalkışsa?”

“Korkması gereken kişinin ben olduğumu sanmıyorum,” dedim neşeyle. Bu tavrım imalı bir şekilde kaşlarını kaldırmasına neden oldu. “Ben bir melezim, Gwen; bir yanım Gölge – Ruh genlerini taşısa da, diğer tarafım annemden gelen Dewrion kimliğine sahip.

Ve ben henüz ikisini de aynı anda kullanmayı hiç denemedim.”

Gwen’in resmen yüzündeki kan çekildi. Rahatsız mı olmuştu? Oh, ne güzel! Aba altından sopa göstererek beni tehdit etmeye kalkışırsa, böyle de ağzının payını alırdı işte!

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapOnde histórias criam vida. Descubra agora