26. BÖLÜM

6.1K 690 122
                                    

Ruhun coşkuyla dile getirdiği dörtlüğün ardından, Chas’in bedeninin kasılıp kaldığına an be an tanıklık ettim, fakat profesyonelliği elden bırakmamak adına bu tepkisini minimum seviyede tuttu ve kısa bir sürenin ardından kılıcını kıpırdatıp Gölge – Ruh’un boynuna keskin tarafını dayadı.

“Ee,” dedi onda hep rastlanan soğukkanlılık ve rahatlıkla. “Ne bekliyorsun? Alkış falan mı? Bu güzel şiir dinletisinin sonrasında tarafımızdan bir tebrik mi yoksa?

Gerçi esaslı bir övgüyü hak ediyorsun.

Zira sizin gibi iki gramlık beyine sahip varlıkların oturup da mısra mısra ezber yapması herkesin harcı değil, öyle değil mi?”

Ben olsaydım bu kadar kışkırtıcı konuşmaktan kesinlikle uzak dururdum ama tabii ki karşımdaki kişi Chas’ti. Onun ne vakit standart ölçülerde hareket ettiği görülmüştü ki?

Hiçbir zaman…

Şu anda da bu alışkanlığını sürdürüyordu. Üstelik provoke eden sözlerinin ardından tehlikeli bir biçimde dişlerini gösteren ruhu yok sayarak…

Birbirlerinin gözlerinin içine bakmalarına rağmen, Gölge – Ruh hızlı davrandı ve Chas’e bir tekme attı. Kılıcını aynı pozisyonda tutmaya niyetli olan genç Dewrion’un beli yay gibi gerildi ve omuzları bana çarptı.

Pencere pervazında onları izlerken zaten yeterince diken üzerindeydim, lâkin Chas tarafından aldığım ve kesinlikle isteyerek yapmadığı bu küçük darbenin akabinde daha da zor bir duruma düştüm.

Vücudumun ağırlığı sol tarafıma doğru yüklendi ve boşlukta sallanmaya başladım.

Tiz ve akciğerlerimi yakan bir çığlık attım.

Bunun üzerine Chas, endişeyle başını bana doğru çevirdi.

Belki de o anda yaptığı en büyük hataydı bu.

Daha dudaklarımı aralayıp ona dikkatli olmasını söyleyemeden, Gölge – Ruh kolunu savurdu ve Chas’in sıkı sıkı tuttuğu kılıcının ellerinden kayıp düşmesini sağladı.

Ve hemen ardından da, ruh genç Dewrion’un omuzlarına yapışıp onu bana doğru itekledi.

Bu noktada yapabileceğim iki şey vardı:

Ya tutunmayı bırakıp aşağı düşecektim, ya da her şeyi göze alıp parmaklarımın Chas’in sırtıyla pervaz arasında sıkışıp kalmasına izin verecektim.

Eh, sonucu kırık kemiklerle dolu bir vücut ve ölüm arasında gidip gelen iki şıktan oluşan bir belirsizliği yaşamaktansa, dayanabileceğim yere kadar orada durmayı seçtim.

Ama belli ki Gölge – Ruh’un planları başkaydı.

İstediği kişi ben olmama rağmen, Chas’i ayak altından çekmek adına, beni daha da tehlikeye atmaktan geri kalmadı.

Şimdi Chas’in de bedeninin yarısı pencereden aşağı sarkmıştı. Hiçbir şey göremiyordum. Genç Dewrion’un belden üst kısmı tamamen başımın üzerine yaslanmıştı.

“Cathie!” dediği sırada kesik kesik nefes alıyordu. “Dayan lütfen. Biraz daha.”

Gölge – Ruh’un kahkaha attığını duydum. Anlaşılan o ki bu hâlimiz onu epey keyiflendirmişti.

“Kızı düşünmeyi bırak. Sen kendine bak küçük solucan! Az sonra bu hayata veda edeceksin. Söylemek istediğin son bir şey var mı?”

Dişlerinin arasından tıslayan Chas doğrulmaya çalıştı, lâkin ruh artık her ne yaptıysa, onun deliler gibi çırpınmasına neden oldu. Ansızın bu kadar hareketlenmesi beni de olumsuz yönde etkiledi. Artık parmaklarımda tutunmam için gerekli olan gücüm de kalmamıştı. Acıyla haykırmam ve akabinde gerçekleşenler sadece saniyelerle sınırlıydı.

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapWhere stories live. Discover now