10. BÖLÜM

9.5K 830 153
                                    

Hayatın bazen insanlara soğuk espriler yaptığını duymuştum bir zamanlar. Hiç umulmadık anlarda, beklenmedik şakalarla sizi alt üst ettiğini söylerlerdi. Elinizin kolunuzun bağlanmasına neden olacak, sizi bir müddet tepkisiz kılacak türde latifelerden bahsederlerdi.

Akşam ayazı, esen rüzgâra yoldaşlık edip açık saçlarımı yüzüme doğru savurduğunda, titreyen parmaklarımla onları geri çekiştirdim. Bir süredir sırtımı otomobilimizin yan tarafına yaslamış, o vaziyette yerde oturuyordum. Sımsıkı yumduğum avuçlarımın içinde, biraz önce Chas'in bulduğu kâğıdı tutuyordum. Defalarca okumuştum yazılanları. Kimi zaman sözcüklerin anlamını irdeleyerek yapmıştım bunu, kimi zaman da hiçbir şey anlamadan, sadece okumuş olmak için gerçekleştirmiştim bu ritüeli.

Lâkin ne yaparsam yapayım, sonucu değiştiremiyordum.

Babamı kaybetmiştim...

Hiç bilmediğim bir diyarda, hiç bilmediğim varlıkların arasındaydı şimdi. Durumu nasıldı? İyi miydi? Ona kötü bir şey yapmışlar mıydı? Tıpkı benim onun için endişelendiğim gibi, hangi hâl içerisindeyse, o da benim adıma tedirginlik duyuyor muydu?

Bunun cevabı kocaman harflerle gözlerimin önünde, boşluğa yazılıyordu:

EVET... AKSİ MÜMKÜN MÜ?

Değildi. Biz onunla yalnızca baba - kız değil, birbirini sırtlayan, zor zamanlarında diğerine destek olan, hep bir yerlerde mevcudiyetinden emin olduğu, sığınacağı güvenli bir liman olan yol arkadaşıydık.

Ama şu an ayrı düşmüştük. Dolayısıyla benim onun adına hissettiğim korkuyu, aynı derecede, belki de çok daha büyük bir boyutta benim için duyumsuyordu.

Ansızın sol yanımdan gelen esinti kesildi. Yanaklarımı ıslatan yaşlarımı silerken başımı çevirdim. Chas dikkat kesilmiş bir hâlde beni izliyordu. Muhtemelen sessizliğimden bir anlam çıkarmaya çalışıyordu. Ağladığımı gördüklerinden beri; Nia, Daniel ve o ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Belki de hayatlarında ilk defa bir kızı avutmak için çabalayıp çabalamamak arasında kalmışlardı.

Omzuma dokunan el, teselli vermek ister gibiydi. Birden bire irkildim, daha önce fark etmemiştim fakat bedenim buz kesmişti ve elin sıcaklığı üzerimdeki kıyafetleri aşıp tenime işlemişti âdeta.

"Cathie," dedi nihayet, dakikalardır takındığı suskunluğunu bozarak. Harfleri nükteli değil, hislerime ayna tutan bir gerçeklikle, çok daha ılımlı bir tarzda dile dökmüştü. "Ne düşünüyorsun, bilmiyorum ama seni anlayabiliyorum, hakikaten. Çünkü yıllardır ben ve Nia, biz de senin gibi hissediyoruz. Değer verdiğin birini kaybetmek çok zor, üstelik senin ve bizim durumumuzda olduğu gibi, akıbetinden hiçbir şekilde haberdar olamayacağın şekilde bir kaybın asla telafisi olmuyor.

Ne var ki, güçlü olmak zorundayız. Bu önümüzdeki birkaç gün senin için çok zorlu olacak, bunu belki çevrene yansıtacaksın, belki de kendinde saklı tutmayı deneyeceksin, lâkin her halükârda kendinle baş başa kaldığında acı çekeceksin.

Fakat her şeye rağmen, dik durmalısın. Metanetini yitirme. Baban için toparlanman gerek. Bundan sonrası hayli yorucu olacak zira."

"Yapabileceğim ne var ki? O yok, anlıyor musun? Gitti... Aniden, bana hiçbir şey söylemeden... Dediğiniz gibi ortalıkta dönen bu musibetlerden haberi varsa bile bana bir kez olsun açıklama yapma gereği duymadı. Hep beni bir kenarda, onun işine karışamayacağım şekilde bekletti.

Bir gün tüm bunların dönüp dolaşıp ikimizi de bulacağını hesaba katmadı belki de.

Fakat ne olursa olsun, bugün geldiğimiz duruma bir bakın! Elimde hiçbir şey yok. Benden istedikleri şey ne, onu bile bilmiyorum. Tamamen yabancısı olduğum bir dünyadayım sanki.

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapМесто, где живут истории. Откройте их для себя