101. BÖLÜM

2.4K 318 28
                                    

Merhabalar herkese…
Arkadaşlar bölüme başlamadan önce size bir açıklama yapmak istedim. Birçoğunuz artık şu beklenen Arkhael- Cathleen savaşını görmek istiyor ve haklısınız da. Fakat Vanessa öykümüze yeni dâhil olduğu için, biraz onu da tanıtmak istiyorum. Bu yüzden olayları yavaş ilerletiyorum ama 104. Bölüm’de Gölge – Ruh Kralı ve Cathleen nihayet yüz yüze gelecekler, bunun garantisini veriyorum. (Hepinize keyifli okumalar diliyorum…)

♦♦♦


Üzerimdeki Dewrion kıyafetlerinin içerisinde, aynanın karşısında dikkatli gözlerle kendimi inceliyordum. Ofisten ayrılalı yaklaşık beş dakika olmuştu ve ben de kendimi diğerleri gibi tam teşekküllü bir hâle bürümekle meşguldüm. Fakat bir yanım bunun doğru olup olmadığı konusunda ikileme düşüyordu; ben tam manasıyla bir Dewrion değildim, onlar gibi giyindiğimde durumu değiştiremiyordum ne yazık ki. Kişiliğim iki ayrı bireye bölünüyordu ve ben her ne kadar Gölge – Ruh yanımdan nefret etsem de, çoğu zaman iki kimliğimi birleştirmek zorunda kalıyordum.

Bunun faydasını görmediğimi düşünmek ise ancak aptallık olurdu.

O yüzden durumumdan şikâyet etmek ya da hayıflanmak yerine, özenle katlayıp dolapta sakladığım Tyalaria pelerinimi de çıkardım ve kıyafetlerimin üzerine geçirdim. Doğrusu güzel bir kombinasyon olmuştu, az biraz da suratıma kendinden emin bir ifade yerleştirebilirsem, işte o zaman hakikaten de hem Dewrionlar, hem de Gölge – Ruhlar arasında dikkat çeken biri olacaktım.

Saçlarımı tam tepeden bağlayıp yüzümü tamamıyla ortaya çıkardım. Bu gece saklanmak istemiyordum. Arkhael ve Aelryn beni telâşlanmış ve korkmuş bir vaziyette değil, soğukkanlı ve ne yaptığını bilen bir kız olarak karşılayacaklardı. Onlara göre arkalarından iş çevirip, Gölge – Ruhlara ihanet etmiştim. Bunun bedelini ödetirken mutlaka benim ezilip büzülmemi, dehşete kapılmamı falan bekliyor olacaklardı.

Hıh! Ölsem dahi onlara bu zevki yaşatmayacaktım.

Evet, korkuyordum. Zira kocaman bir bilinmezliğin içerisindeydik. Ancak olumsuzluklara kafa yorup karalar bağlamaktansa, elimden gelenin en iyisini yapmaya zorlayacaktım kendimi. Dan’in de dediği gibi; şu an için Dewrionların elindeki koz bendim, âdeta bir bonustum. Nerede, ne yapacağım hiç belli olmuyordu. Bunu kullanıp ruhları beklemedikleri bir anda şaşırtabilir ve böylece Dewrionlara zaman ve saldırı konusunda bir fırsat yaratabilirdim.

Artık benimle bütünleşmiş olan tılsımlar kitabını pelerinimin kocaman olan cebine tıkıştırdım ve odaya son bir kez bakıp koridora çıktım. Güçlü durmak için çabalasam da, içimde nedenini bilmediğim bir burukluk vardı. Aklım mantıklı yoldan ilerleyip bunun bir son olmadığını söylüyordu, fakat kalbim işin içinde Arkhael varsa, beni çok da parlak bir geleceğin beklemediğini savunuyordu. Herkes bir yana, o özellikle bana işkence edebilmek için elinden geleni ardına koymayacaktı. Hâl böyle olunca, bir daha buraya dönebilir miydim, bundan kesinlikle emin değildim.

Koridorda ilerleyip kendimi aşağı kata yönlendirdiğim sırada, holün diğer ucunda belli belirsiz bir şekil dikkatimi çekti. O kadar hızlı hareket etmişti ki, bunun bir göz yanılması olabileceğini düşünmeye başladım. Ama hemen akabinde, uçuşan sarı saçları fark ettim ve kalp atışımda bir hızlanma oldu.

Vanessa babamın kaldığı odanın kapısına varınca durdu, arkasına bakmak için dönerken duvarı siper edinip kendimi gizledim. Ortalıkta kimsenin olmadığına kanaat getirdiğinde, yumuşak kaçan ama benim kulaklarım tarafından gayet net duyulan bir sesle kapıya vurdu.

Babamın aşağıda, diğer Dewrionların yanında hazır olduğunu sanıyordum, fakat birkaç saniye geçtikten sonra kapı açıldı ve yanıldığımı anladım. Çok az kıpırdayıp başımı uzattım ve onu Vanessa’yı seyrederken gördüm.

VÂRİS : GÖLGE - RUH SERİSİ - Birinci KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin