64. Bölüm

1.2K 176 69
                                    

Öncelikle bayramızını en içten dileklerimle kutluyorum.
3 aydır(16 Mart 2017 başlangıç) beni yalnız bırakmayan, her bölüm attığımda heycanla okuyup yorum yapan, diğer bölümü sabırla bekleyip beni mutlu eden ve hikayemle geç tanıştığı halde bütün bölümleri bir kaç gün içinde okuyan canım okurlarım hepinize çok teşekkür ediyorum.
Sınavım olduğu için yorumlara üzülerek cevap veremeyeceğim için kusura bakmayın.
Bölümleri 1 gün arayla yayınlayacağım inşallah sizi bekletmek istemiyorum ama gündüz ders çalıştığım için akşam yazabileceğim..
Sizden tek isteğim her zaman olduğu gibi bana destek olmaya devam etmeniz.
Hepiniz iyi ki varsınız. Tekrar hayırlı, mutlu ve bol gülücüklü bayramlar :)

ZEHRA'DAN...

Taksiden inip derin bir nefes aldım. Biraz sonra babam olduğunu bilmeyen babamı görüp bir yabancı gibi davranacaktım. Bu kadar acıya rağmen hala ayaktaysam bu savaşımın bitmediği anlamına geliyordu ama ben çoktan malubiyeti kabullenmiştim. Amerikaya geri döneceğim, gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş derler.. Bu sözün doğru olmasını ümid ediyorum.

Kapıyı çaldığımda kapının hafif aralık olduğunu görüp sessizce içeri girdim. Yavaş adımlarla ilerleyip oturma odasına geldim. Artık seslenmek zorundaydım. Bu benim için çok zordu ama yapmalıydım..

Zehra: Salim Amca... dediğimde ses gelmedi, tekrar seslendiğimde
Salim: Geliyorum kızım.. diye seslendi içerden.

Her geçen saniye biraz daha heycanlanıyordum. Bu babam olduğunu öğrendikten sonraki ilk baş başa kalışımız olacak.. Her zaman yanında rahatlıkla sohbet eden ben şimdi adını söylemeye çekiniyordum işte..

Salim: Kusura bakma kızım namaz kılıyordum, geleceğini bildiğim için kapıyı açık bıraktım.. diyerek içeri girdi elinde yeşil boncuklu bir tespihle..
Zehra: Allah kabul etsin..
Salim: Otursana kızım.. diyip bir iki adım daha geldiğinde yüzündeki gülümsemenin yerini şaşkınlık almıştı.

Donup kaldığını söylesem abartmış olmazdım herhalde... Ona doğru geldiğimde şok içinde şans kolyeme baktığını farkettim. Tespih elinden kayıp düşmüştü..

Zehra: İyi misin Salim Amca lütfen kendine gel.. dediğimde sendeledi, düşmek üzereyken kolundan tutup kanepeye otutturdum.

Ellerim istemsizce kolyeme gitti. Kendimi bildiğimden beri yanımda olan bu kolyeye..

Hemen bir bardak su doldurup içmesine yardım ettim. Artık şok olmuşluğun yerini gözyaşları almıştı. Karşısına oturduğumda ne yapacağımı bilmiyordum. Babamı ağlarken görmek bana bütün acılarımı unutturmuştu sanki şuan aklımdaki düşünce onun gözyaşlarının neden benim canımı yakmış olduğuydu.

Salim: Bu kolye.. derken elleri titreyerek işaret etti..
Zehra: Şans kolyem, kendimi bildiğimden beri benimle.. dedim yavaş bir tonda..

Ellerim kolyeye gitmişti konuşurken, babamda yavaşça kolyeye uzandığında ona verdim. Kolyeye bakıp ağlaması..

Anlamıştım...

Benimde gözyaşlarım akmaya başladığında bana bakıp..

Salim: Zehra.. Zehram.. Sen benim kızımsın.. Canımdan bir parça olan yıllardır her gün özlediğimsin.. diyip gözlerime baktığında sadece başımı salladım. Belki de şuan kalkıp koşarak burdan uzaklaşmalıydım ama ona o kadar çok ihtiyacım vardı ki.. Zaten istesem de koşamazdım heycandan titriyordum.

Ben başımı salladığımda gözyaşlarımı görmemesi için ayağa kalkıp ona arkamı döndüm. Benim yerime şimdi bir başkası olsaydı sıkı sıkı sarılırdı ama ben yapamazdım. Yıllarca aramak mı daha kötü yoksa bulup kaybetmek mi diye sorsalar ben ikinci daha kötü derdim.
Kimseyi mutlu edemeyen bir baş belasından başka bir şey değildim işte. Daha biraz önce Ömeri nefret ettirmiştim kendimden..

ÇÖL ÇİÇEĞİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin