51. Bölüm

1.7K 109 67
                                    

Kitabımın kapak tasarımını yapıp bana sürpriz yapan canım ponçik arkadaşım @cecelistbirtuden e teşekkürlerimi sunuyorum 😍😍👏👏

ZEHRADAN...

Pijamalarımı giyip yatağa uzanmıştım. Gözüm kırık televizyon ekranına takıldı, uykum da çoktan kaçmıştı zaten. Demir ve Leyla gittiğinden beri kendisini çalışma odasına hapsetmişti ve saatin çok geç olmasına rağmen uyumak için bile gelmemişti. Yataktan kalkıp televizyonun yanına gittim ve elimi o kırık camların üzerinde gezdirdim öyle yaparsam sanki onun duygularını anlayabilecekmişim gibi...

Gözlerimi kapattım ve hiç aklımdan çıkmayacak o halini aklıma getirdim. Sanki bir şeylerden dolayı kendine kızıyor gibiydi... Bana ya da bir başkasına sinirli olsaydı mutlaka bunu gösterirdi ama o kendine sinirliydi ama neden? Ceketini büyük bir sinirle çıkarıp yere atması, aldığı nefes yetmiyormuş gibi sanki onu boğuyormuş gibi kravatını açması, ne zaman ne yapacağını bilmez bir hali varsa hep yaptığı gibi ellerini saçlarından geçirmesini, ne zaman acı çekse bir ip misali uzanan gözyaşlarını.. hepsini hepsini görebiliyordum fakat bütün bunları neden yaptığına dair en uzak bir fikrim bile yoktu..

Bir anda elimden tutmasıyla gözlerimi açtım. Böyle bir şeyi beklemediğim için onun bu telaşlı haline şaşkın şaşkın bakıyordum.

Ömer: Napıyorsun sen elini keseceksin, zaten daha kestiğin elin iyileşmedi.. diyip yara bandı olan parmağımı incelemeye başladı..
Zehra: sorun yok iyiyim ben.. dedim, elimi çekmek istediğimi anlayınca daha sıkı tuttu.. Bir anda bırakıp banyoya gidip yara bandı getirdi..
Ömer: Önce gel şuraya otur.. diyip yatağın ucuna oturttu..

O kadar özenli ve dikkatli bir şekilde yapıyordu ki işini, hayran kalmamak elde değildi..

Zehra: Senin neyin var.. dedim yara bandını yapıştırırken.. Bir anlık duraklayıp gözlerimin içine baktı ve gülümsedi. Ne zaman bir şeyler saklmaya çalışsa böyle oluyordu işte.. Yutkundu ve..
Ömer: Hiç bir şeyim..
Zehra: Tabi tabi.. diyip gülümsedim..
Ömer: Ne..sorun yok işte..
Zehra: Ben sorun kelimesini cümle içinde kullandığımı hatırlamıyorum... diyip gülümsedim..
Ömer: Yani her ne ima ediyorsan.. hiç bir şeyim yok.. dedi ayağa kalkıp.. Ben de elimle tvyi gösterdim..
Zehra: Biraz önceki o halin.. televizyonu kırman.. yani bir şey yok.. diyip ayağa kalktım..
Ömer: Anladım ben seni, sen tv izleyemediğin için üzüldün.. tamam tamam yenisini alırım.. diyip banyoya gitmek için yeltendi.. Kolundan tutup..
Zehra: Ömer, sen anlatana kadar vazgeçmeyeceğimi biliyorsun dimi.. dedim. Gülümseyerek arkasını döndü..
Ömer: Gerçekten yok bir şey.. denemek için tvyi açtım işte tuttuğum takımın maçına denk geldim inanabiliyor musun 4-0 yeniliyordu.. Ömer Kervancıoğlunun tuttuğu takım hem de.. Ben de sinirlenmişin işte... dediğinde istemsizce kahkaha attım..
Zehra: Sen ciddi misin.. dediğimde o da gülmeye başlamıştı..
Ömer: Ya inanabiliyor musun benim gibi her zaman kazanmaya alışkın birisi için ne kadar sinir bozucu bir durum...
Zehra: Hıhı.. Ama bir daha bu kadar ciddiye alma sonuçta bir oyun.. dedim..

Yüzü bir anda ciddileşmişti.. Gözlerinden sanki anlık bir düşünce geçti..

Ömer: Oyun olsa bile yenilmekten nefret ediyorum.. diyip omzuma dokundu ve banyoya gitti...

....

ÖMERDEN...

Sabah telefonun sesiyle uyandım ve dün evdeki yedek telefonu alıp sim kartı koyup hatta yetmeyip açtığım için kendime lanet ettim. O kadar güzel bir rüya görüyordum ki çimlerde uzanmış Zehranın dizinde yatıyordum güneş gözlerimi alıyordu ve o gülümseyerek bana bakıyordu...
Telefonu elime aldığımda hemen sessize aldım Zehranın uyanmaması için. Emniyet müdür arıyordu, büyük ihtimalle Gökhanla ilgiliydi inşallah kaçmamıştır. Hemen banyoya gittim ve telefonu açtım...

Ömer: Efendim Rıza Bey..
Rıza: Ömer Bey vaktiniz varsa emniyete uğrar mısınız sizinle konuşmam gerekiyor..
Ömer: Rıza Bey yoksa Gökhan mı..
Rıza: Hayır hayır başka bir konu.. acele ederseniz iyi olur..
Ömer: Yarım saate geliyorum... diyip kapattım.

Gökhan da değilse ne olabilir bu kadar acil... Hemen hazırlanmalıyım..

...

Ömer: Evet sizi dinliyorum..
Rıza: Çay içer misiniz?
Ömer: Sağolun ama acelem var dedim. Zehraya küçük bir not yazmıştım ama o uyanmadan dönmek istiyordum eve..
Rıza: Elimde iki tane sizin tarafından başvurulmuş belge var. Birincisi Salim Kaya, 48 yaşında, 22 yıl önce 1 yaşındaki kızı kaçırılmış ve o günden beri kızını arıyor.. Diğeri Zehra Kervancıoğlu, 23 yaşında, daha bebekken zorla alıkonulmuş ve ailesinden kaçırılmış...
Ömer: Evet ne var ki bunda...
Rıza: Ömer Bey sizce de bu durumda bir benzerlik yok mu? dediğinde bu iki durumun aslında ne kadar birbiriyle oyunlu olduğu beynime bir şimşek gibi çaktı...
Ömer: Yani siz şimdi diyorsunuz ki Zehra, Salim Kayanın kızı..
Rıza: Kesin değil tabi bir ihtimal...
Ömer: Peki bundan nasıl emin olacağız..
Rıza: Salim yıllardır kızını arıyor.. Onu boş yere umutlandırmak istemem.. Ben diyorum ki siz ikisinden de gizli bir şekilde DNA testi yaptırsanız.. onun sonucuna göre söylesek...
Ömer: Haklısınız Rıza Bey.. Eğer gerçek bu şekilde değilse ikisi de çok üzülür...
Rıza: O zaman size kolay gelsin diyip gelini uzattı..
Ömer: Umarım bu teoriniz doğrudur.. diyip elini sıkarken benim gibi zeki birinin bunu daha önce nasıl düşünmediğime hayret ediyordum..

...

Emniyetten çıkar çıkmaz arabayı Salim Babanın evine doğru sürüyordum. Zehranın aramasıyla yüzüm gülmüştü, gülümseyerek açtım..

Ömer: Günaydın Zehra..
Zehra: Günaydın Ömer de sen nerdesin.. dediğinde sesinde hafif bir telaş vardı..
Ömer: Ufak bir işim var bir saate gelirim..
Zehra: Ufak bir iş mi.. Şirkette misin geliyim mi..
Ömer: Hayır, sen güzelce kahvaltını et, geldiğimde bugün evde birlikte çalışalım.. dedim. Gülümseyerek..
Zehra: Tamam o zaman görüşürüz..
Ömer: Öptüm görüşürüz..

Bir dakika ben Zehraya ne dedim az önce öptüm mü.. Tek elimle kafama vurdum ve dudaklarımı birbirine bastırdım.. "Rezil oldum.." Sevincimi kendime saklamyı öğrenmeliyim..

....

Salim Babadan saç telini almak o kadar zor olmadı çünkü gittiğimde hemşir saçını tarıyordu ve taraktaki saç telleri işim kolay halletmemi sağladı.. Eğer gerçekten böyle bir durum varsa ikisi de çok mutlu olacaktı. Ben belki onun kalbine iyi gelmiyorum ama babası iyileştirebilirdi..

Salona gititğimde Zehra hariç herkes ordaydı...

Ayşe: Abi, hoş geldin.. sabah sabah nerdeydin..
Ömer: Küçük bir işim vardı canım, Zehra nerde..
Ayşe: Çalışma odasındaydı.. Sen kahvaltı yaptın mı..
Ömer: Atıştırdım bir şeyler canım...
Cevriye: Sen geç içeriye Nazan size yiyecek bir şey getirsin ben anlarım senin halinden oğlum.. Zaten Zehra da dopru düzgün bir şey yemedi ihale midir nedir onunla uğraşacağım diye...
Ömer: Yemedi mi..

Nasıl bir şey yemez, iyi beslenmesi gerektiğini bilmiyor mu nasıl bu kadar dikkatisz olabilir...

Ayşe: Aynen abiciğim benim şu obur halim bile teşvik etmedi onu..
Ömer: Tamam canım siz gönderirsiniz bir şeyler ben yanına gidiyorum... dedim arkamı dönüp bir kaç adım attığımda..
Alev: O dosyada nedense bir türlü bitemedi... dediğini duydum. Şimdi durup arkamı dönsem ağzının payını versem Ayşe var, sessizce gitsem de bana yakışmaz.. Arkamı döndüm..
Ömer: Ha bu arada Alev, dün teslim ettiğin dosya olmamış baştan yap şirkete git olur mu?
Alev: Ama Ömer ben o dosyayı titizlikle hazırladım..
Ömer: Sana patronun olarak emrettim Alev, laf değil icraat bekliyorum.. dedim sert ve sinirli bir şekilde...

....

Çalışma odasına girdiğimde masada kendini tamamen vermiş bir şekilde çalışıyordu.. Kapıyı açtığımda beni farketti ve masadan kalktı..

Zehra: Gelmişsin, sen olmayınca masaya geçmiştim ben de.. dediğinde hızlı bir şekilde masaya gidip..
Ömer: Otur kalkma, benim çok işim yok zaten sen keyfine bak.. dedim.. Beni dinlemişti..

Hala ayaktaydım ve elindeki kalemi çevirerek bana bakıyordu. Mutlaka bir şekilde o saç telini almaydım ama nasıl?

ÇÖL ÇİÇEĞİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin