41. Bölüm

1.2K 112 80
                                    

ÖMERDEN..

Arabanın içinde durmuş öylesine onu izliyordum. Canım yanıyordu, biraz önce o adam Zehranın elini tutmuştu. Zehranın kalbinin ağrıdığını biliyordum çünkü ilacını içmişti ve hala masada oturuyordu. Yanına gitmek istiyordum ama ne diyebilirdim ki kendi canım böylesine yanarken bu korla onu da yakmak istemiyordum. Beni sevmek zorunda değildi ama neden yalan söylemişti ki..

Arabadan indim ve ne yapacağım hakkında bir şeyler düşünmenin ilk defa bu kadar zor olduğu dakikalarda beni şok eden bir şey oldu. Beni aradı. Telefonumda yazan ismine bakıp gözlerimi masaya çevirdim. Gerçektende elinde telefon vardı. İlk başta açmak istemedim ama gerçekten kötü görünüyordu. Duygusuz bir sesle açtım.

"Efendim."
"Ömer, ben..ben iyi değilim beni alır mısın burdan.." der demez telefon elinden düştü ve yığılıp kaldı.

Yanına koşarak gittim ve kucağıma aldım. Gözleri kapalıydı ama bilinci yarı açıktı sanki. Sol eliyle ceketimin yakasını tuttu. Bu hareketi yutkunmama sebeb olmuştu. Arabaya oturmasına yardım ettikten sonra kemerini bağladım.

"Beni duyuyor musun iyi misin..." dediğimde cevap vermemişti.
"Hemen hastaneye gitmemiz lazım.." dedim kemerimi takarken..
"Hayır..has..tane olmaz.." dedi zayıf bir sesle.. Hemen su çıkardım elime dökerek yüzünü ıslattım.
"Sen iyi görünmüyorsun..hastaneye gitmemiz lazım ama.."
"Birazdan kendime gelirim.. " dedi.. camları açtım ve kemerini çıkardım. Bir kaç yudum su içirdikten sonra kendine geldi. Gözlerini açmış şaşkın şaşkın bana bakıyordu..
"Nasılsın iyisin dimi.." dedim yüzünü ellerim arasına alıp.. Tepki vermeden ellerime baktı, rahatsız olduğunu düşünüp geri çekildim.
"İyiyim ama sen nasıl.. "
"Lafı uzatmayacağım evet gördüm o adamı..elini tuttuğunu da.." dedim düşünmeden..
"Peki niye hakaret etmiyorsun..bana yardım ediyorsun.." dedi. Ne diyeceğimi bilemiyordum yani haklı mıydım o adam gerçekten...
"Belki bir açıklaman vardır dedim.." gülümsedi..
"Evet.. yardımına ihtiyacım var, o adamdan kurtulmam için.."
"NE.."

....

ZEHRADAN...

Sahilde yürüyorduk. Hava bulutluydu ve soğuktu.. Elleri cebinde yola bakıyordu. Durdum ve denizi izlemeye başladım. Yanıma geldi ve paltosunu hiç bir şey söylemeden omuzlarıma bıraktı..

"Teşekkür ederim. Gerek yoktu şimdi de sen üşüyeceksin"
"Gerek vardı çünkü bana anlatacağın şeyler var ve sen titriyorsun.." diyip gülümsedi..
"Gerçekten yardım etmek zorunda değilsin ama yanlış anlamanı istemediğim için söyledim.."
"Anlatacak mısın artık iyice ısınman için sarılmamı mı bekliyorsun.." Ömer ne ara bu kadar ukala olmuştu.. Doğru o hep böyleydi ilk tanıştığımızda da..
"Tamam.. Anlatıyorum.." diyip ona doğru döndüm.. Kollarını birleştirip gözlerimin içine bakıyordu. Sanırım denize dönük anlatmak daha kolay olacaktı..
"Lise son sınıftaydık Leylayla.. Bir gün bahçede otururken bir çocuk geldi. Leylaya aşk itirafı yaptı elinde çiçeklerle falan.. İşin ilginç yanı ne biliyor musun o çocuk Leylanın aylardır uzaktan uzağa hoşlandığı çocuktu.. Leyla çok mutlu oldu.. Ben de onları yalnız bıraktım o gün.. Sonraki 2 ayda hep birlikte takıldık... Kafeye, sinemaya, okula hep birlikte gittik.. Bir süre sonra Gökhan benden borç istemeye başladı Leyladan gizli... Leylaya hiç bir zaman söyleyemedim üzülmesin diye.. Sonra bir gün Leyla ile ona doğum günü sürprizi yapmak için gizlice yerini öğrendik.. Oraya gittiğimizde iki tane kızla sarmaş dolaştı.. "
"Yani senden aldığı paraları başkalarıyla.."
"Keşke bu kadarıyla kalsa... O gün Leyla gidip tokadı bastı tabi terk etti onu.. Ama o beni rahat bırakmadı.. her hafta benden para almaya devam etti.. Beni sürekli tehdit ediyordu çünkü vermek zorundaydım.. Sonra bir gün fena atar yaptım ben buna.. sen napabilirsin ki de polise vereceğim seni de falan.." susmuştum..
"Sonra.. sonra ne oldu peki.."
"Leylayı kaçırdı.. eğer parayı götürmezsem öldüreceğini söyledi.. Babama bile söyleyemedim çünkü umrunda olmazdı suçlu da Leyla ile ben olurduk.. Ben de Mertten yardım istedim.. son anda parayı toparladık..Sonra o pislikte parayı aldı ve göz dağı vermek için Leylayı vurup kaçtı.. Kolundan yaralamıştı.. Allahtan Mert polisi aramıştı yakalandı.. şimdi yine çıkmış işte.." ağladığımı yüzümde ellerini hissettiğimde farketmiştim. Yüzümü kendisine çevirdi. Daha çok ağlamaya başladım, kendimi tutamıyordum artık...
"Ben sadece Leyla bu kadar mutluyken üzülsün istemedim.. Sana bir şey olsun istemedim.. " diyip başımı göğsüne yasladım. O da bana sımsıkı sarıldı. Saçlarımdan öptü..
"Şşşşş geçti...o adamın kimseye zarar vermesine izin vermeyeceğim.." bir anda geri çekildim. Bunu niye yapmıştım ki ne düşünüyordum. Niye kendimi kontrol etmedim ki..
"Ben..özür dilerim..yani birden sana sarıldığım için.." gülümsedi..
"Sen benim karımsın özür dilemene gerek yok.." dedi. Utanmıştım. Yüzümü sahile döndüm.
"O adam ne dedi sana..ne istedi.."
"Yarına kadar 1 milyon lirayı hazırlamamı istedi yoksa seni ve Leylayı..." tekrar ağlamaya başlamıştım. Kolumdan tutup kendine çevirdi.
"Hiç kimseye bir şey olmayacak bana güven.."
"Ama kimseye söyleme dedi.. bir de polise haber vermek yok dedi.."
"Hadi eve gidelim Koray da gelmiştir.."
"Tamam.."

...

ÖMERDEN...

Her şeyi açık açık konuşmakla hayatımdaki en doğru şeyi yapmıştım. Bu yüzden kendimle gurur duyma olmasada en azından kendime bir aferin sana koçumu çok görmemiştim. Eve geldik, Koray arayıp arkadaşında kalacağını söylemişti. Zehra da uyumuştu. Çalışma odasına gittim ve ne yapabileceğim konusunda düşünmeye başladım. Yaptıklarının bedelini ödemeliydi.. Hapis artık ona sadece ödül olurdu. Zehranın telefonunu almıştım yanına her an Gökhan arayabilir diye.. Bir anda Mertin aramasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.

"Zehra nasılsın.."
"Benim Mert, Zehra uyuyor.."
"Aa öyle mi.. iyi mi peki.."
"Bugün bayıldı.. garipti yarı bilincini kaybetti.. hastaneye gitmemek için ısrar etti.."
"İlacını içtiyse sorun yok.."
"İçti.." diyip derin bir nefes alıdm.
" sen iyi misin sesin bir garip.."
"Gökhan, bugün Zehrayı tehdit etmiş.."
"Ne.. o ne zaman hapisten çıkmış ki.."
"Bilmiyorum.. yarın için para istemiş Zehradan kimseye söyleme diye tehdit etmiş.."
"Ömer, o adam çok tehlikeli.. onu durdurmalıyız.."
"Aynen öyle Mert.. Yarın erkenden ofise gelir misin.."
"7de orda olacağım.. görüşürüz."
"Görüşürüz.."

Mert kapattıktan sonra Leyla aramıştı.

"Zehra, acil görüşmeliyiz.. düğün için öyle güzel bir abiye buldum ki senin için.."
"Merhaba Leyla.."
"Ömer..pardon ya Zehra sandım.."
"Önemli değil.. uyuyor şimdi iletirim aradığını.."
"Daha saat 9 bile değil iyi dimi.."
"Biraz yorulmuş sadece., iyi merak etme.."
" peki o zaman iyi akşamlar.."
"İyi akşamlar.."

Telefonu kapattıktan sonra asistanım gelip içi para dolu çantayı verip gitti.. Bu durumu Demire bile söylemezdim ki.. Leylanın öğrenmemesi için Zehraya söz vermiştim.. Odaya gittiğimde uyanmıştı.

"Kaç saattir uyuyorum ben.."
"Bir kaç saat.. yemek yemedin..istersen bir şeyler atıştır."
"Sen tok musun.."
"Aslında ben de açım.." Tamam Ayşenin zoruyla yemeğe oturmuş olabilirdim ama Zehrayla birlikte yemek yeme fırsatını da geri tepemezdim.
Mutfağa geldik. Hediye abla vardı sadece..

"Buyrun bir şey mi istemiştiniz.."
"Biz bir şeyler atıştıracaktık ama.."
"Aaa biraz önce kalan yemekleri dökmüştüm ertesi güne kötü oluyor diye.."
"Sorun değil ben hazırlarım bir şeyler Hediye Abla sen git dinlen yoruldun zaten.." dedi.. Halbuki kendisi daha yorgundu..
"Ama Zehra Hanım.."
"Lütfen Hediye abla hallederim ben.." dedi. Hediye abla gitmişti. Kendisi de çok yorgun görünüyordu..
"Hmmm sen benim sucuklu menemenimi tatmadın dimi.." dedim gülümseyerek...
"Sen.. ve menemen yapmak.. Ömer Kervancıoğlu.." kollarımı bağladım
"Ne yani sen benim yapabileceğime inanmıyor musun.." dediğimde gülümseyip başanı sallayıp cık dedi. Böyle yaptığında çok tatlı oluyordu..
"Bana 20 dakika ver ve sessizce otur.." dedim..
"Bak gerçekten açım tok karna yapsan tatlı niyetine yerdik.." diyip gülümsedi..
" Menemeni yerken dikkat et parmaklarına olur mu.." diyip tavaya yağı koydum..

Evet aradan 40 dakika geçmişti ama bitirmiştim sonunda.. Doğrama kısmı olmasaydı kesin 20 dakika olurdu ama o konuya girmeyeceğim.

"Afiyet olsun hanımefendi.." dedim tabağını önüne koyarken.. Bir çatal aldı bana bakıp gülümsedi.
"Nasıl olmuş.." dedim.
" çok lezzetli ellerine sağlık.." dedi.. ve yemeye devam etti.. Ben de bir süre onu izledikten sonra tabağıma menemen koyup bir lokma alır almaz peçeteye çıkarmak zorunda kaldım çok yağlı ve tuzluydu.. Onun yüzünde en ufak bir tiksinme belirtisi yoktu. Gidip çatalı elinden aldım.
"Napıyorsun sen... bu çok kötü nasıl yiyebiliyorsun bunu.."
"Yooo.. bence o kadar da kötü değil.. hem o kadar uğraştın.." diyip yemeye devam ederken şaşkın, mutlu, inanamaz ve aşk evet evet aşk dolu gözlerle ona bakıyordum...

Bir günde iki bölüm süpriz işte :)

ÇÖL ÇİÇEĞİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin