74. Bölüm / Fırtına Öncesi

468 77 73
                                    

Bazı sırlar açığa kavuştuktan sonra nihayet herkesin arasındaki buzlar erimiş ve uzun bir günün ardından güzelce dinlenebilmek için ihtiyaç odasından çıkmışlardı.

Çapulcular koridorda yürürken bir yandan da Leo ile küçük bir boğuşma seansı yaşıyorlardı. Dört kişinin birden saldırısına uğrayan Leo her ne kadar zor durumda kalsa da affedilmiş olması onun için yeterliydi. Tekrar ait olduğu yerdeymiş gibi hissediyordu.

Ricardo ve Barty zamanda yolculuk yapmanın mahiyeti üzerine derin bir sohbete daldığı için çapulcuların boğuşma seansıyla pek ilgilenmiyorlardı. İki arkadaş her daim konuşacak derin bir mevzu bulabiliyorlardı.

Emilia ve Olivia ise gülerek önlerindeki çapulcuları izlerken Luciana yine başlayan ağrılarını gizlemeye çalışmak ile meşguldü. James'in son şifa büyüklerinin üzerinden üç saat geçmişti ve ağrılar yine dayanılmaz boyutlara ulaşmak üzereydi.

Neticede hiç biri yasak saatin çoktan başlamış olduğunun farkında bile değildi. Bu yüzden köşeyi döndükleri anda karşılaştıkları kişilerle hepsi oldukları yerde donup kalmıştı.

Albus Dumbledore ve Alestor Moody biraz endişeli, fazlasıyla kızgın ifadelerle onlara bakıyorlardı.

Şoku atlatıp kendine gelen ilk kişi Remus Lupin oldu. Saatine baktığında yasak saatin çoktan başladığını fark etmişti.

"Şeyy Profesör, yasak saatte dışarıda olmamız doğru değil ancak bi dinlerseniz sebebimizi açıklayabiliriz" diye konuşmaya başladı hemen. Aynı zamanda hızlıca mantıklı bir bahane bulmak için zihnini yokluyordu.

"Gerek yok Mr Lupin!" diyerek onu susturdu Dumbledore. Her zaman sevecen bir gülümsemeye sahip olan müdürün yüzü bu defa fazlasıyla ciddi görünüyordu.

"Yataklarınızda olmamanızdan daha ciddi meselelerimiz olabilir" diyerek kayıt dışı dörtlüye baktı. "Çünkü bazılarınız Hogwarts'ın bile dışına çıkmış gibi görünüyor."

Herkesin gözleri kayıt dışı dört gence dönünce Leo hızlıca "Hogwarts'ın dışı mı? Yanlışınız var Profesör biz bu gece şatodan hiç çıkmadık ki" diyerek zaman kazanmaya çalıştı.

Özellikle dün gece kısmına değinmemişti. Çünkü öncelikle neyi ne kadar bildiklerini anlamaları gerekiyordu ki savunma yaparken ona göre açıklama yapabilsinler.

Alestor Moody onların saf ayağına yatmasına daha fazla tahammül edemediği için sinirle bir adım öne çıktı. Sihirli gözü dört genci de delip geçiyordu.

"Sihir Bakanlığına girmek ne demek!" dedi bir anda. Çenesini sıktığı için sesi biraz boğuk çıkmıştı. "Siz delirdiniz mi? Hem de Esrar Dairesi... Ölüm Yiyenlerin cirit attığı yer! Kafayı yiyeceğim ya!"

Moody'nin bu çıkışı karşısında hepsi de birbirine tedirgin bakışlar atıp başlarını mahcubiyetle eğdiler. Ancak her şeye rağmen Alestor Moody'nin yüzünde görünen saf endişe onların içinde paha biçilemez hisleri uyandırıyordu. İlk defa biri onları kurallar gereği değil de bir baba gibi sahiplenip azarlıyordu.

"Ofisimde konuşalım Alestor! Burası yeri değil" diyerek araya girdi Dumbledore.

Sonra bakışlarını dört gençten çekip diğerlerine çevirerek "Sizler derhal yatakhanelerinize dönüyorsunuz. Birinizi bile dışarda görürsem bir daha gidecek bir yatakhaneniz olmaz! Anlaşıldı mı?" diye sordu net bir şekilde.

Sirius yine bir sululuk yapıp cevap verecekken Remus hızlı davranıp eliyle onun ağzını kapattı ve Dumbledore'u onayladı.

"Anlaşıldı Profesör! Biz de gidiyorduk zaten" diyerek Sirius'u kendisiyle beraber sürüklemeye başladı.

Kayıt Dışı / ÇapulcularWhere stories live. Discover now