61. Bölüm / Şiir Gibi

520 79 275
                                    

Emma Vanity güneşli bir hafta sonunun keyfini bahçede çimlere uzanarak çıkarıyordu. Bir yandan da yanındaki arkadaşı Amelie Doyle ile birlikte muhabbet ediyorlardı.

"Ricardo ve Barty'nin iyi olmasına ne kadar sevindim anlatamam" dedi Emma gülümseyerek.

"Tek derdin Quidditch takımında eksik olmaması değil mi Emy?" diye takıldı arkadaşı ona. Genç cadı onun yorumuna gülümseyip konuşmaya başladı.

"Biliyor musun saldırıyı ilk duyduğumda Quidditch aklıma bile gelmemişti. İkisi için de gerçekten endişelendim. Sanırım yavaş yavaş normal insan olmayı öğreniyorum ha, ne dersin?" diyerek kendi kendisiyle dalga geçti.

Slytherin binasındaki pek çok kişi gibi Ricardo ve Barty için çok endişelenmişti. Quidditch ve Direniş Ordusu dışında pek muhabbetleri olmamış olsa da ikisini de severdi.

"Vay canına bu kesinlikle bir ilk Emma" diye hayretle güldü Amelie. "Savaş çıksa bari önce maçı bitirseydik diyerek savaşı sabote edersin sen" dediğinde Emma neşeli bir kahkaha atmıştı.

"Kesinlikle ederdim. Sonuçta savaş kaçmıyor ya önce bi maç bitsin" diyerek şakasına dahil oldu. Quidditch gerçekten de onun kırmızı çizgisiydi.

"Yalnız Ricardo gerçekten çok hoş çocuk" dedi Amelie bir anda. "Küçücük bir umut ışığı görsem gidip ben çıkma teklifi edeceğim de kimseye pas vermiyor ki" dedi umutsuz bir şekilde.

"Belki sevdiği biri vardır" diyerek tahmin yürüttü Emma. "Sonuçta geçen yıldan beri reddettiği kişileri düşünürsek bu ihtimal gittikçe güçleniyor" dedi düşünceli bir şekilde.

Amelie'nin yorum yapmasına fırsat kalmadan birinin gölgesi onlara vuran güneşi kesince iki genç kız da bakışlarını kaldırıp yanlarına gelen kişiye baktılar.

Uzun boyu sarı saçları ve masmavi gözleriyle Ravenclaw binasının gözde yakışıklısı Jeremy Dewlish tam karşılarında duruyordu. Şu anda 7. sınıf öğrencisiydi ve tüm binalarda pek çok hayranı vardı.

"Selam" diyerek karizmatik bir gülüş gönderdi Jeremy kızlara.

İki arkadaş da şaşkınlıklarını tam atamamış olsalar da kibarca selamını karşıladılar.

"Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın. Eğer müsaitsen seninle biraz konuşabilir miyiz Vanity?" diye sordu biraz çekingen bir edayla.

Emma şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdıktan sonra kısa sürede şoku atlatıp ağır hareketlerle ayağa kalktı. Jeremy onunla ne konuşabilirdi ki? Daha önce bir kaç küçük muhabbet dışında konuştukları olmamıştı. Onlar da genellikle önemsiz şeylerdi.

"Elbette konuşabiliriz" dediğinde Jeremy küçük bir el hareketiyle yalnız konuşmak istediğini belirterek Emma'yı biraz ileri yönlendirdi.

Amelie ise yüzünde imalı bir satışla arkadaşına bakmaktan geri durmuyordu. Jeremy'nin konuşmak istediği şeyi anlamıştı ve şöyle alıcı bir gözle ikisini de süzünce aslında oldukça yakışacaklarını fark etti.

Emma ve Jeremy birlikte bir süre ağır ağır yürüdükten sonra bir ağacın altında durdular.

Jeremy masmavi gözlerini Emma'ya kilitleyerek heyecanının her yönden belli olduğu sesi ile konuşmaya başladı.

"Böyle aniden rahatsız ettiğim için özür dilerim ama seninle özel olarak konuşmak istemiştim. Şeyyy... Sana olan hislerim hakkında..." dediğinde heyecandan elini kolunu nereye koyacağını şaşırmıştı ve bu hali oldukça sempatik görünüyordu.

Emma Vanity karşısındaki genç büyücüye şaşkınlıkla bakakaldı. Ne söyleyeceğini anlamıştı ve böyle bir şeyi beklemediği için ciddi anlamda şok yaşıyordu. Çünkü kendi binası dışında hiç kimseden bu zamana kadar çıkma teklifi almamıştı. Direniş Ordusu sayesinde artık binalar birbirine daha yakın duruyor olsa da bu durumun özel hayatlarına yansıyacağını hiç düşünmemişti açıkçası.

Kayıt Dışı / ÇapulcularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin