14. Bölüm / Kıskançlık Temalı

797 82 56
                                    

Slytherin binası galibiyetin ardından kutlamalar yapmak için ortak salonlarına giderken Gryffindor binası hâlâ yenilginin şokunu atlatamamıştı.

Quidditch maçının tüm hengamesinden uzak kara gölün kıyısındaki bir ağacın dibine oturmuş olan Luciana dizlerini kendine çekmiş dalgınlıkla gölü izliyordu.

Maç sonunda Ricardo'yu tebrik etmek isterken Emma Vanity'in ona sarıldığını görmesiyle kalbinde tuhaf bir sızı hissetmiş ve kaçarcasına oradan uzaklaşmıştı. Neden orayı terk ettiğini kendisi de bilmiyordu.

Emma denilen kızı gerçekten sevmiyordu. Hatta kavga ettikleri günden beri uyuz oluyordu o kıza. Sevmediği birini Ric'in yanında gördüğü için rahatsız hissetmesi normaldi değil mi?

Ricardo ile bu kadar yakın olmalarını beklemiyordu kesinlikle. Sadece takım kaptanı olduğu için konuştuklarını sanıyordu ama o şekilde sarıldıklarına göre düşündüğünden fazlası olabilir miydi acaba?

Emma Vanity güzel bir kızdı. Çekici bir aurası vardı. Fazlasıyla asil ve cezbediciydi. Muggle okullarındaki okulun en havalı kızlarından sayılabilirdi yani. Slytherin takım kaptanıydı bir de. Luciana ise öyle dikkate değer bir güzelliği olduğunu düşünmüyordu. Tek övünebileceği şey zekasıydı o kadar.

Kafasını kaldırıp derin bir nefes almaya çalıştı. Çektiği hava ciğerlerine sığmıyor gibi hissediyordu. Huzursuz, öfkeli ve kırgın hissediyordu. Neye kızıp neye öfkelendiğine kendisi de bir cevap bulamıyordu ve bu durum çok sinir bozucuydu.

Ricardo Emma Vanity'den hoşlanıyor olabilir miydi acaba? Şimdiye kadar Ric'in birinden hoşlandığına hiç şahit olmamıştı. Leo her hafta başka bir kıza aşık olurken Ricardo öyle biri değildi.

Ama bu kimseyi sevmeyeceği anlamına gelmezdi değil mi? Sonuçta onun da bir kalbi vardı ve günün birinde bir kız için atacaktı. Bu düşünceyle kalbi sıkıştı tekrar. Yıllardır Ricardo'yu etrafında görmeye o kadar çok alışmıştı ki onu başka biriyle düşünemiyordu.

Kıskanıyor muydu arkadaşını? Neden Leo değil de onu kıskanıyordu ki? Ricardo Luciana'ya karşı hep kibar, hep düşünceliydi. Saçının telini bile sakınırdı. Emilia'ya karşı da öyleydi gerçi. Kız kardeşi gibi görüyor olmalıydı onları.

Bir abi gibiyken bile bu kadar güzelse aşık olunca nasıl olurdu kim bilir?

Başını sallayarak bu düşünceleri kafasından uzaklaştırdı hızlıca. Neler düşünüyordu böyle?

Kendine kızsa da içten içe Ricardo için özel olmayı istediğini inkâr edemedi. Başını dizlerine yasladı sinirle. "Kendine gel Luciana! Saçmalıyorsun!" diye mırıldandı.

Arkadaşlarının biri bile onun bu düşüncelerini anlasa utançtan yüzlerine bakamazdı. Sahip olduğu en değerli şey onlardı ve şu an saçma sapan düşünüp hayatındaki en değerli şeyleri riske atıyordu.

Bakışlarını çevirip batmakta olan güneşin Karagöl üzerinde oluşturduğu manzarayı izledi bir süre. Düşüncelerinin yoğunluğunda boğulurken iki üç dakikada bir başını yaslandığı ağaca hafifçe vurup "Kendine gel Luciana! Saçmalama!" diye mırıldanıyordu.

.............

Gryffindor ortak salonu ise tam bir karmaşa içerisindeydi. Yenilginin ardından moraller epey bozulmuştu. Çoğu öğrenci erken olmasına rağmen yatmaya gitmişti.

Erkenden odasına çekilenler arasında çapulcular da vardı ve bu durum pek alışıldık değildi. Özellikle takım kaptanı James'in hiç sesi soluğu çıkmıyordu. Sirius ve Leo sürekli maç hakkında konuşurken o, yatağının üzerinde sessizce oturuyordu.

Kayıt Dışı / ÇapulcularOnde histórias criam vida. Descubra agora