66. Bölüm / Karanlık Lord'un Huzurunda

499 81 139
                                    

Voldemort arkasında ona haber veren Rodolphus Lestrange ile birlikte kehanet odasına girdikten sonra dört genci de uzaktan izleyip kehaneti alabilecekler mi diye beklemişti.

Korumanın ardından küreyi sorunsuz bir şekilde çıkardıklarını görünce yüzüne zafer gülüşü yayılmıştı çoktan. Luciana'nın onu görüp de şaşkınlıkla donakaldığını fark edince bıkkınlıkla nefesini verdi.

"Hadi ama küçük cadı! En heyecanlı yerinde bırakılmaz ki böyle" diyerek doğrudan Luciana'ya baktı.

Uzun boyu ve yerlere kadar uzanan simsiyah cübbesiyle oldukça heybetli ve ürkütücü bir görünümü vardı. Kuzgun karası saçları ve bir ölüyü andıran solgun beyaz teni insanın içini ürpertiyordu.

Voldemort'un kitaplarda anlatılan tasvirlerden daha insansı bir yapıya sahip olduğu kabul edilebilirdi ancak öyle bir sihirsel aurası vardı ki insanda kaçıp gitme isteği uyandırıyordu.

"Kehanetin ne dediğini siz de benim kadar merak ediyor olmalısınız" dediğinde sesinde nezaketten ziyade tehditkâr bir ifade vardı.

Anlık şoku atlatan Leo ve Ricardo korumak ister gibi kızların önüne geçtiler. Ancak ne yapabilecekleri konusunda pek fikirleri yoktu. Voldemort herhangi bir lanet fırlatmadan anahtarı çıkarıp kaçma olasılıkları yüzde kaçtı acaba?

Voldemort onların bu tedirgin hâllerini keyifle izlerken ağır adımlarla etraflarında dolaşmaya başladı. Hemen yanı başında devasa yılanı Nagini ona eşlik ediyordu ve kehanet salonunun tam merkezinde yer alıyorlardı.

Dört genç de hiç bir yorumda bulunmadan mümkün olduğunca birbirine yakın durmaya çalıştılar.

"Madem kehaneti öğrenmeye benim kadar meraklı değilsiniz o zaman öncesinde biraz muhabbet edelim sizinle" dedi Voldemort duygusuz bir ses tonuyla.

Hâlâ dört çocuğun da etrafında ağır adımlarla dönüyor sanki onları daha da kıstırıyor gibiydi. Nagini'nin yerde sürünürken çıkardığı ses gittikçe sinir bozucu bir hâl almaya başlamıştı.

"Seninle konuşacak hiç bir şeyimiz yok bizim!" diyerek bir adım öne çıktı Leo. Bakışları ciddiyetle kararmıştı ve korkmadığını kanıtlamak ister gibi gözlerini Voldemort'un kan kırmızısı bakışlarından ayırmıyordu.

Kırmızı gözlerin biraz ürpertici olduğunu kabul ediyordu ancak bunu dışarı yansıtıp da içindeki Gryffindor ruhuna ihanet edemezdi.

"Leonardo Janson değil mi? Şu Gryffindor olan..." dedi Voldemort tehlikeli bir gülüşle. "Bu aptal cesaretini nerede görsem tanırım" diyerek dalga geçti.

"Eksikliğini hissettiğin şeyi hemen fark etmen normal tabi" dedi Leo cesurca.

Emilia onun kolunu tutarak küçük bir susturma girişiminde bulunmuştu ancak pek de etkisi olduğu söylenemezdi.

Voldemort sinir bozucu bir kahkaha attıktan sonra "Cesaret anlayışlarımız kesinlikle çok farklı. Tüm zamanların en büyük Karanlık Lordu olmak, bütün dünyaya kafa tutup yepyeni bir düzen kurmak için insanın içinde fazlasıyla cesaret olmalı değil mi ama?" dedi sırıtarak. Resmen onlarla eğleniyordu.

Leo yine cevap verecekken Emilia uyarıcı bir bakış attı. Voldemort'u kızdırmanın onlara hiç bir faydası yoktu sonuçta.

"Sevgi pıtırcığı Hufflepuff arkadaşını dinle ve o çeneni derhal kapat Janson!" dedi Voldemort sert bir sesle. "Konuşacak daha önemli konularımız var" diye devam etti.

Sonra bakışlarını Rodolphus Lestrange'a çevirip sordu. "Sana diğerlerini uyandır demiştim" dediğinde sesinde ölüm tehdidi var gibiydi.

Rodolphus çaresizce baygın gibi yatan 4 ölüm yiyeni ayıltmaya çalışıyordu. Luciana Voldemort'un başka yöne bakmasını fırsat bilerek çaktırmadan kehaneti boynundaki küçük kesenin içine atıvermişti.

Kayıt Dışı / ÇapulcularWhere stories live. Discover now