50. Bölüm / Küçük Bir Çılgınlık

547 86 326
                                    

Multimedya: Black Kardeşler

Sirius Black kardeşine ulaşmak için bir kaç dakika süren nafile bir çaba sarf ederken sandığına tıkıştırılmış eşyaları ve asası ile Kreacher onların yanında belirmişti.

Asası ve eşyaları karşı kaldırıma fırlatılırken Sirius öfkeyle anne babasına bakmaktan geri durmadı.

"Kardeşimi sizin bataklığınızda bırakmayacağım!" dedi yemin eder gibi.

Walburga Black ona ters bir bakış atarak konuşmaya başladı. "Regulus'u da kendin gibi kanı bozuk yapmana müsaade edeceğimizi sanıyorsan yanılıyorsun. Sen yeterince büyük bir utanç kaynağısın zaten" dedi tiksintiyle.

"Asıl utanç kaynağı sizsiniz" dedi Sirius nefretle. Madem bütün ipler kopmuştu içinde kalan hiç bir şey bırakmayacaktı.

"Utanıyorum sizden! Sizin çocuğunuz olarak doğduğum güne lanet olsun!" diye bağırdı. "Asaletiniz de övündüğünüz saf kanınız da yerin dibine batsın!" dedi tükürür gibi.

Walburga Black onu daha fazla dinlememek için bir adım geri atıp kapıyı sert bir şekilde çarparak kapattı. Evin koruma büyüleri sayesinde civardaki mugglelar onları zaten duyamazdı ancak Walburga, Sirius'un isyanına daha fazla katlanmak istememişti.

Kapı tamamen kapandığı anda Sirius öfkeyle ellerini saçlarından geçirip boş sokağın ortasında bir süre volta attı. Hiç bir şekilde sakinleşemiyordu. Asasını sıkıca kavrayıp eve zorla girerek Regulus'u almak istedi. Bildiği bütün lanetleri bir an bile tereddüt etmeden anne ve babasına uygulayabilirdi.

Neyse ki mantıklı yanı ağır basmış ve büyüyü yapmadan önce kendisini durdurmuştu. Okul dışında büyü yapıp elinde kalan tek evi Hogwarts'tan da kovulmak istemiyordu.

Regulus olmasa bir an bile düşünmez ardına bakmadan çekip giderdi. Ama şimdi ne yapacağını o da bilmiyordu.

Çaresizlikle bir kaldırım kenarına çöktüğünde gözünden süzülen bir damla yaşa engel olamamıştı. Hiç bir zaman bu kadar güçsüz hissettiğini hatırlamıyordu. Gidecek bir yeri, ona sahip çıkacak bir ailesi yoktu.

Her şeyden önemlisi Reggie'yi onların eline bırakmak zorunda kalmıştı. Yine abisinin kendisini terk ettiğini düşünürse ne yapardı?

Diğer gözünden de süzülen göz yaşını hırsla sildikten sonra hissettiği yoğun öfkeyle yanı başındaki duvara sert bir yumruk geçirdi. Sonra bir tane daha ve bir tane daha... Sağ elinin üstünden süzülen kanlara aldırmadan sakinleşene kadar duvara yumruk atmaya devam etti.

En sonunda bitkin bir şekilde elleri iki yana düşmüşken boş sokaktaki kaldırım taşlarını izledi bir süre. Ne yapacağını nereye gideceğini hiç bilmiyordu. Sanki beyni uyuşmuş gibiydi.

Zemine boş boş bakarak geçen bir sürenin ardından cebindeki küçük aynadan gelen uyarıyı sonunda fark etmişti. Kanayan elinin sızısını görmezden gelerek cebindeki aynayı çıkarıp James Potter'ın gülümseyen yüzüyle karşılaşınca gözlerinin tekrar dolmasına engel olamamıştı.

"Sonunda be Pati! Yarım saattir sana sesleniyorum. Yarın bizde toplanıyoruz. Hatta annem seni kahvaltıya da çağırıyor. Sakın erkenden gelip beni uyandırmaya kalkma! Yoksa fena yaparım" diyerek yapmacık bir şekilde tehdit etti James.

Nihayet sustuğu zaman Sirius'un sessizliğini görünce anormal bir şeyler olduğunu fark etmişti. Çünkü Sirius gözlerinin dolu dolu olduğu anlaşılmasın diye bakışlarını sürekli aynadan kaçırıyordu.

"Her şey yolunda mı Pati?" diye sordu James tedirgin bir şekilde.

"Evet bir sorun yok" diye yalan söyledi Sirius çabucak. Elbette James onun yalan söylediğini anlayacak kadar tanıyordu onu.

Kayıt Dışı / ÇapulcularWhere stories live. Discover now