Bölüm 31

175 14 6
                                    

Merhabalaaaar, yeni bir bölümle daha birlikteyiiz! Umarım hepiniz iyisinizdir ve her şey yolundadır. Ben çok yorgun olsam da birazdan hazırlanıp öğretmenler günü için önceden düzenlediğimiz yemeğe katılacağım. Onun için bölümü hazırlayıp düzenledim. Sizce kral her şeyi anlatacak mı? Daniel, Sophie ve prensi bu kadar yakın görmeye dayanabilecek mi? Ve acaba Daniel kararlarını sorgulamaya başlayacak mı? Hepsi ve çok daha fazlası için size iyi okumalar diliyorum. Haftaya görüşmek üzereee!




"Hepiniz sarayımıza hoş geldiniz değerli dostlarım! Sizleri burada görmek beni ve ailemi çok mutlu etti. Ama eminim hepiniz bu sene neden erkenden toplandığımızı merak ediyorsunuzdur. Bunu sizinle paylaşmak zorunda olduğumu hissediyorum..." Herkes krala şüpheli ve endişeli gözlerle bakarken Bruce başını istemsizce sağa solla sallayarak baktı. Hayır baba, şimdi zamanı değil... "Ama toplantımızın en keyifli günü ve gecesinde bunun yeri değil tabi ki. O yüzden bütün bu sebepleri ve nedenleri yarına bırakıp gecenin keyfini çıkaralım! Hadi şimdi içkilerimizi kaldıralım! İskoçya Krallığı'nın daimi varlığı ve huzuruna!" Herkes konuşmanın başlangıcı ve sonunun tezatlığı karşısında afallasa da içkiler havaya kalktı ve neşeli nidalar bütün balo salonunda yankılandı. Babası boşuna kral olmamıştı. O kadar zekice bir şey yapmıştı ki, Bruce bunu şimdi anlayabiliyordu. Salonda bulunan herkes kralın bir şeyleri bildiğini, farkında olduğunu ama bunu mesele bile etmeyecek kadar küçük olduğunu düşündüğünü hissetmiş olacaktı. Babasına hayran hayran bakmaktan kendisini alamıyordu. Babası alkışlar eşliğinde yerine otururken gözü annesine takıldı. Bir şeyleri arar gibi gözlerini salonda gezdiriyordu. "Sophie'yi gözlerinle mi yok etmeye çalışacaksın yoksa? Ya da Susan'a yaptığın gibi ona da mı bir tuzak kuracaksın?" Annesinin tepkilerini dikkatle izlerken Katharine yüzüne yerleşen şaşkınlık ifadesini hızla yok ederek oğluna düz bir ifadeyle baktı. "Ne demek istiyorsun sen? Neyi ima etmeye çalışıyorsun? Karşında sadece annen yok, ben bu ülkenin kraliçesiyim. Kendine gel ve sakın benimle bu şekilde konuşmaya kalkma. Yoksa sonuçlarına sen katlanırsın." Yüz ifadesi bütün bunları söylerken öyle soğuk ve hissizdi ki, kraliçe adeta gülümsüyor gibiydi. Oğlunun söyledikleri yüzünde tek mimik kıpırdatmamıştı. Bruce, annesinin bu tavrı karşısında şaşkına dönmüştü. En azından öfkelenmesini ya da inkar etmesini beklemişti. Ama annesi sarayın günlük işlerinden bahsedermişçesine bir rahatlıkla konuşmuştu. Bu Bruce'un ürpermesine sebep olmuştu. Ama annesine bunu belli edecek değildi. "Ben de babamdan sonra bu ülkenin kralı olacağım, unuttun sanırım. O gün geldiğinde bunları tekrar hatırlatırım. Herkes kendi işiyle meşgul olursa her şey daha güzel olur. O yüzden sen de sakın bir daha benim işlerime, kiminle, nasıl konuşacağıma ve davranacağıma müdahale etmeye kalkma. Bunun sonuçlarına da sen katlanırsın. Bu sefer böğürtlen fidanlarına yaptıklarından sıyrıldığın gibi kurtulamazsın." Önündeki viskisinden bir yudum aldı. "Ne oldu anne? Yaptığını bilmem seni şaşırtmışa benziyor. Annesinin kulağına doğru eğilerek gülümsedi. "Bu sarayda sadece senin istediğini yapan insanlar yok. Benim de dostlarım ve bana olanları haber veren arkadaşlarım var. Sakın Sophie olduğunu düşünme. Sandığından daha çok sevenim var." Bruce annesinin cevap vermesine izin vermeden doğruldu ve babasına gülümseyerek kadehini kaldırıp yemeğini yemeye başladı.

İnsanlar balo salonunun geniş alanında çalan vals şarkılarıyla eğlenerek dan ederken o sırada Daniel sinirinden kaçıncı içkisini içtiğini bilmiyordu. Bildiği tek şey yanındaki kadından bir an önce kurtulmak istediğiydi. Ah bir de korkunç kardeş olduklarını iddia eden, babasının ikinci karısının oğlu Angus vardı. İkisi de kendisi için ayrı ayrı utanç sebebiydi. "Leydi Fergusson sevgili kardeşimin sizi dansa kaldırmayı teklif edemeyecek kadar içmesi ve kaba olması bizim aile geleneğimiz değildir. Klanımız hakkında böyle düşünmenizi asla istemem." Daniel öfkeli bakışlarını Angus'a çevirdi. "Sen, benim klanıma ait değilsin Fletcher. Benim kardeşim de değilsin. Konuşmaların canımı sıkıyor. Kendi can sağlığın için daha fazla bu şekilde konuşmamanı öneririm." Angus her zamanki samimiyetsizliğiyle gülümsedi. "Şaka yapmayı da çok sever." Daniel çıldırmak üzereydi. Aptal Angus ve sözde nişanlısının bu kadar birbirlerine benzemeleri ve aynı şeyleri söyleyecek kadar akıldan yoksun olmaları onu delirtiyordu. "Sevgili gelecekteki klan liderimizin izni olursa sizi dansa kaldırmak isterim Leydi Fergusson." Senga, Daniel'ın tepkisini görmek için bakışlarını ona çevirdi. Daniel rahatlamış görünüyordu. "Tabi kaldır, çok sevineceğine eminim." Senga onun bu umursamaz tavrı karşısında sinirlenmişti. "Gidelim Bay Fletcher, buraya somurtarak oturmak için gelmedim ben." Angus'un elini tuttu ve ikisi birden masadan uzaklaştılar. Louis endişeyle liderine bakıyordu. "Efendim bu çok doğr bir hamle olmadı sanki. Laird Fergusson buna sinirlenecektir." Daniel kumandanının kendisini düşündüğünü biliyordu ama bu şu an zerre umurunda değildi. Lanet ne Fergusson ne düşünürse düşünebilirdi. "Bugün onunla ilgilenecek durumda değilim." Bardağını masaya bırakarak ayağa kalktı ve kendi masalarından uzaklaşarak başka bir masaya doğru yürümeye başladı.

"Buraya geliyor Soph, buraya geliyor." Elizabeth'in kulağına fısıldadığı cümleden sonra Sophie gergin bir şekilde elindeki çatalla tabağındaki etle meşgul olmuyormuş gibi davranmaya ve onu fark etmemiş gibi yapmaya karar verdi. Yanındaki tek boş sandalye sert bir şekilde çekilip Daniel yanına oturduğunda irkilerek ona baktı. "Sizi korkutmak istememiştim Leydi Sophie, özür dilerim." Alec ve Ian kaşlarını çatarak Daniel'a bakıyorlardı. Çünkü onun çok fazla içtiğini anlamamak mümkün değildi. Elizabeth sıkıntıyla karnını okşarken Jennifer da Sophie'yi izliyordu. "Sorun değil, Laird Sinclair." Başka tek kelime etmeden önüne döndü. Daniel masadaki başka hiç kimseyle konuşmuyordu. "Benimle dans eder misiniz?" Elini Sophie'ye uzattığında o kadar masum görünüyordu ki Sophie ne yapacağını bilemedi. Siyah bol gömleğini yine siyah pantolonunun içine sıkıştırmış, altına da Sophie'nin çok beğendiği çizmelerini giymişti. Kirli sakalları ve masmavi gözleriyle adeta Sophie'ye yaşadıkları kötü olan her şeyi unutturuyordu. Bir an tereddüt etse de ne olduğunu anlayamadan kendisini Daniel'ın elini tutarken buldu. Elizabeth ise müdahale etmek ve buna engel olmak için hazırlanan kocasının elini tutarak hafifçe sıktı ve gözlerinin içine baktı. "Bir dansın kime zararı olabilir ki?" Gülümseyerek bu cümleleri söylediğinde Daniel yaşadıkları anın gerçekliğini sorguluyordu. Heyecanla ayağa kalkarak o da gülümsedi. "Teşekkür ederim."

Sophie, Daniel'ın kolunda balo salonuna ilerlerken birçok göz onların üzerindeydi. Kimi onları içindeki güzel duygularla izlerken kimininse aklından türlü türlü hain düşünceler geçiyordu. Kraliçe de onlardan biriydi. "Senin Leydi Sophie herkesle dans edebilme potansiyeline sahip. Onu bu kadar umursadığım için kendimi hatalı buldum. Özür dilerim oğlum." O yüzündeki şeytani gülümseme ile Bruce'un hayal kırıklığına uğramış yüzünü izlerken kral ise Sinclair lideri ve Sophie'nin nasıl birlikte dans edecek kadar yakın olduklarını çözmeye çalışıyordu. Çünkü Sophie şu ana kadar sarayda düzenlenen balolarda hiçbir zaman tanımadığı ve yakın olmadığı insanlarla dans etmemişti.

    Laird Fergusson ise yaşanan bu sahneye kaşlarını çatarak bakıyordu. Kızı, Angus Fletcher ile dans ederken nasıl olur da nişanlısı McAlister'ın kardeşi ile dans edebiliyordu. Louis, Fergusson liderinin bakışlarından onun düşüncelerini anlamakta zorluk çekmemişti ve bu küçük dansın liderine daha sonra nasıl döneceğini bilemiyordu. Endişeyle başını salladı.

Bütün bu bakışlardan habersiz Daniel ve Sophie ise dans edilen geniş alana vardıklarında birbirlerine döndüler ve eğilerek selam verdiler. Daniel elini Sophie'nin beline yerleştirirken Sophie de elini onun omzuna götürdü. Kalbi adeta bir kelebeğin hızlı kanat çırpışı gibi hızla atıyordu. Daniel'ın kokusu sarhoş edecek kadar güzeldi ve Sophie bu kokuyu çok özlemişti. Müzik başlarken onlar da birbirlerine yaklaştılar. Sophie'nin kokusu o kadar güzeldi ki sonsuza kadar onun yanından ayrılmayabilirdi. Onun vücuduna dokunmayı, yanında hissetmeyi o kadar özlemişti ki bu an hiç bitmesin istiyordu. "Özür dilerim Sophie." Sadece ikisinin duyacağı bu cümleyi fısıldayarak söylediğinde Sophie acıyla kendisine baktı. "Bir şey söyleme Daniel. Şimdi hiçbir şey söyleme. Bırak bu küçük an güzel bir anı olarak kalsın." Daniel'ın kalbine adeta hançer gibi saplanan bu sözler her şeyi yakıp yıkma isteği uyandırdı. "Ben seninle o kadar çok şey yaşamak istiyorum ki, bunu kelimelerle anlatabilmem mümkün değil." Sophie buruk bir şekilde gülümsedi. O sırada yavaş ve sakin çalan müziğin eşliğinde bir yandan da dans ediyorlardı. Daniel, onun gibi vücuda sahip bir adama göre oldukça başarılı dans ediyordu. "Bizim için artık çok geç Daniel. Sen başkasına aitsin. Hoş, zaten hiçbir zaman bana ait olmamıştın." Daniel, Sophie'yi kibarca döndürerek tekrar kollarının arasına aldı. "Prense mi aitlik hissediyorsun peki Sophie? O adam mı olacak senin geleceğinde?" Bu soruyu sorarken yüzündeki acı çeken ifade çok net bir şekilde anlaşılıyordu. Sophie şaşırarak ona baktı. "Prens mi? Hayır Daniel, Bruce'la aramda hiçbir şey yok." Daniel'ın tek kaşı havaya kalktı. "Ama ona Bruce diyecek kadar samimisin. Onunla az önce dans ettiğin gibi yakınlaşacak kadar bir sohbetin var. Sophie sizi birlikte o şekilde gördükçe aklım yerinden oynuyor." Sophie sinirlenmeye başlıyordu. "Bu dans fazla uzamaya başladı Daniel. Nişanlının yanına dönsen iyi olacak." Daniel endişeyle onu biraz daha yakınına çekti. "Lütfen gitme! Bir şansımız olabilir mi Sophie? Eğer Senga'dan kurtulursam bana her şeyi düzeltmek için bir şans verir misin? Bize bir şans verir misin?" Sophie ne düşüneceğini bilemeyerek Daniel'a bakakaldı. 

Böğürtlen MevsimiWhere stories live. Discover now