Bölüm 4

386 33 2
                                    

Merhabalar, bir cuma günü daha birlikteyiz! 🤗 İşler karışıyor gibi sanki... Sophie ne yapacak? Hem de kralın en önemli balosunun ortasında... Ayağının acısı onu bu kadar zorlarken bir de Lord Dussel çıktı! Prens gerçekten Sophie'nin sandığı kadar kötü biri mi? Bütün bunlar ve çok daha fazlası için size iyi okumalar diliyorum. Haftaya görüşmek üzere! 🌸








Önceki bölümde...

"Ben iyiyim, teşekkür ederim majesteleri." Sophie derin bir nefes aldığında Bruce hala ona garip gözlerle bakıyordu. "O kadar iyiyseniz omzumu sıkmayı bırakabilirsiniz sanırım Leydi Sophie." Babası yakınında olduğu için resmi konuşmuştu. Sophie aceleyle elini çekerken bileği el verdiğince reverans yaptı. "Affedersiniz." Prens tek kaşını kaldırdı. "İyi olduğunuza emin misiniz?" Çünkü Sophie bayılacakmış gibi duruyordu. "İyiyim." Bir baş selamı vererek bir köşesine çekilmeye karar verip ilerlediğinde yolunu kralın kiralarını toplayan Lord Dussel kesti. "Benimle dans eder misiniz Leydi McAlister?" Sophie ondan yayılan keskin alkol ve ter kokusuyla yüzünü buruşturdu. "Belki bir sonraki sefer Lord Dussel. Teşekkür ederim." İlerlemek için adım attığında kolunun sertçe tutulmasıyla ayak bileği zonklayarak büküldü. Sophie gözleri yaşaracak kadar acı çektiğinde onun pis nefesi yüzünü yalayıp geçti. "Benimle dans et dedim sana."








Sophie'nin öfkesi, acısının da üzerine çıkıp gözlerini kararttığında nerede olduğu ve nasıl davranması gerektiği zerre umurunda olmadan önce kolunu sertçe çekti. "Hemen beni rahat bırakıp yoluna devam etmezsen seni burada acıdan bayıltırım. Elimde olsa öldürürüm ama insanlığa olan inancını kaybetmemiş olan tarafım ve şu an kralın sarayında olmamız bunu engelliyor. Ben fikrimi değiştirmeden hemen yanımdan ayrılsan iyi olur." Adam onun sözlerini anlayamayacak kadar sarhoştu ki bu cümleler üzerine sırıttı ve bu sefer Sophie'nin belinden tutarak kendine çekti. "Beni öldürecekmiş, şu sürtüğe bak sen!" Sabrı tükenen Sophie artık nerede olduğunu umursamıyordu. Hemen bu pislikten kurtulacaktı. Böyle terbiyesiz adamların yaptıkları yanına kalmamalıydı. Sağlam olan ayağını kaldırarak sertçe adamın kasıklarına doğru vurdu. Dussel acıyla iki büklüm olarak yere yığıldığında Sophie dönüp ikinci kere bakmaya tenezzül etmedi ve topallamasının daha da belirginleşmesini umursamadan eteğini silkeleyerek onun yanından uzaklaştı. Etraftaki birkaç insan olanlara garip garip bakarken Sophie bu minik hadisenin kralın kulağına gideceğini elbette ki biliyordu. Ama asla umurunda değildi. Eğer o adam sarayda dolanmaya devam ederse Sophie evine gidecekti. Böyle bir ortamda bulunamazdı. Kralın yanına ilerleyerek reverans yaptı. "Majesteleri, yüksek müsaadenizle ben bu gece bazı sıkıntılı durumlardan ötürü biraz erken ayrılmak zorundayım." Kral kaşlarını çattı. "Bir problem mi var?" Sophie gerginliğini üzerinden atamamıştı ama kendisini gülümsemeye zorladı. "Yarın konuşsak daha iyi olacak majesteleri." Kraliçeye de selam verdi. "Kraliçem." Ayağını biraz daha zorlayarak reverans yaptı. "Bruce'un sana eşlik etmesini ister misin kızım? Ayağında bir sıkıntı var belli ki. İstersen doktoru da gönderelim odana." Kralın sadece dördünün duyacağı şekilde sorduğu bu soru kraliçeyi rahatsız etmiş olacak ki çok hafif ve etkili bir şekilde Charles'ın elini sıktı. Sophie bunu fark etmişti. Ama kralın çok da umurunda olmayacak ki hala Sophie'den bir cevap bekliyordu. "Çok kibarsınız majesteleri, teşekkür ederim. Ama kendim idare edebilirim. Doktorluk bir durum da olduğunu sanmıyorum. Sanırım ayağımı biraz fazla zorladım. Size iyi eğlenceler. Yarın görüşmek üzere." Üçüne de başıyla selam verip topallamasını onlar kendisini izlediği için azaltmaya çalışarak ilerledi. Merdivenin başına geldiğinde dizleri titriyordu. Tırabzanı can havliyle kavradığında nefesini düzenlemeye çalışarak sağlam ayağıyla ilk adımı attı. Gözlerine dolan yaşları uzaklaştırmaya çalışsa da artık başarılı olamıyordu. Çektiği acı tahammülünün çok ötesine geçmişti. Tam da o anda evinde olmayı diledi. O kadar içten bir şekilde diledi ki neredeyse gözünün önünde etrafında abisini ve Elizabeth'i görür gibi oldu. Bir de Daniel'ı. Onu kafasından asla uzaklaştıramıyordu. Birkaç adım daha atması gerekiyordu. O zaman sarmal merdivenlerde balodaki insanlar kendisini göremeyecekti ve yavaş yavaş çıkabilecekti. Kim bilir belki bir yerlerde Rita ona yardım etmek için bekliyordu. Ah tanrı aşkına kimi kandırıyordu ki? Rita neden onu beklesindi? Sağlam ayağıyla birkaç merdiven daha çıkarak kimsenin onu görmeyeceği kadar uzaklaştığında basamaklara oturdu. Çıkması gereken üç basamak vardı ama o kadar nefes nefese kalmıştı ki bir adım daha ilerleyemiyordu. Korkarak eteğini kaldırdığında yarın odasından adım dahi atamayacağını anlamış oldu. Bileği o kadar şişmişti ki elbisesinin altına giydiği çorabın şekli değişmişti. Morardığına da emindi. Bir doktor müdahalesi gerekecekti, bunu çok iyi biliyordu. Sakarlığı yüzünden düştüğü duruma, baloda prens ve Lord Dussel ile yaşadığı o tatsız olaya o kadar siniri bozuldu ki iki elini de yüzüne kapatarak ağlamaya başladı. Öyle sessiz ve içli bir şekilde ağlıyordu ki onu merdivenin başında izleyen prens bile bu haline üzülmüştü. "Hadi kalk, odana gitmene yardım edeceğim." Sophie duyduğu bu sesle irkilerek ellerinin tersiyle hızla yüzündeki yaşları sildi ve merdivenin başında dikilen sesin sahibine döndü. Nereden çıkmıştı bu adam? Ah tabi ya, balo salonun diğer tarafındaki merdivenlerden çıkıp bu tarafa gelmişti. Ama neden? Neden kendisini takip etme gereği duymuştu ki? Elbisesinin eteğini hızla kapatarak ayağa kalkmaya çalıştığında ayağı ona isyan edercesine bükülünce kendisini olası düşüşüne hazırlayarak ellerini başının üzerine kapattı. Ama düşmek yerine belinden kavrayan güçlü kolları hissedince ellerini başından çekerek gözlerini açtı. Prensle nefesleri birbirlerine karışacak kadar yakınlardı. Sophie ne tepki vereceğini şaşırmıştı. Gözleri, prens olmasa yaşayacağı felaketin boyutuyla büyürken Bruce ona inanamaz gözlerle bakıyordu. "Lanet olsun, ölebilirdin biliyorsun değil mi? Ayağın deli gibi şişmiş ve merdivenlerde hızla ayağa kalkmaya çalışıyorsun!" Sophie'nin gözlerinin altında parıldayan damlayı fark eden Bruce kendini durdurarak onu azarlamayı bırakmıştı. Onun cevap vermesini beklemeden çevik bir hamleyle boşta kalan kolunu onun bacaklarının altına koyarak kaldırdı ve kendisine yaslayarak kucağına aldı. Yavaş yavaş merdivenin son basamaklarını da çıkarken Sophie'nin dili çözüldü. "Majesteleri teşekkür ederim. Lütfen beni indirin, kendim yürüyebilirim." Bruce onu duymuyor gibiydi. Sophie eliyle onu dürtükleyince bir anlığına durup baksa da yürümeye devam etti. "Merdivenlerden çıktığın gibi yürüyeceksen sanmıyorum. Başıma bela alamam. Sonra yanlışlıkla benim de kasıklarıma vurmaya çalışabilirsin." Sophie'nin yanakları hızla kızarırken içindeki öfke de aynı anda ortaya çıktı. "O lanet adam bana isteğim dışında dokunmaya çalıştı ve hakaret etti. Çok daha fazlasını hak ediyordu da, bu kadarına şükretmeli!" Bruce onun konuşma tarzına şaşırmıştı. O kibar leydinin kaybolup yerine böylesi bir kadının çıkması hayret vericiydi. Ama Highland kanı taşıyan biri olması da bu öfkeli tarafının göstergesiydi. Bruce hiçbir yorum yapmadan yoluna devam ederken Sophie'nin öfkesi o kadar büyümüştü ki prensin kucağında taşınarak odasına gittiğini unutmuştu adeta. "Klanımızda böyle adamlara asla yer yoktur. Abim böyle durumları asla affetmez. Kadın olmamız bize istedikleri gibi davranacaklarını göstermez. Ah içimden neler yapmak geliyordu ama kendimi çok zor tuttum." Gözleri yanan alevden farksız bir şekilde öfkesini ve sinirini atmaya çalışırken odasının önüne geldiklerinin farkında değildi. "Konuşmanı bitirdiysen odana geldik." Sophie yaşadığı öfke buhranından yavaş yavaş sıyrılırken içinde bulunduğu durumun farkına yeni varıyordu. "Ben... Siz... Özür dilerim majesteleri. Ben... Ben çok öfkelendim ve düşüyordum, ayağım çok acıdı. Çünkü düşmüştüm, sonra o adam benim canımı çok yaktı ve ben onları çok özledim." Öfkesi derin bir hüzne dönüşürken anlamsız konuşmasını sonlandırdı. "Çok teşekkür ederim, siz olmasaydınız kesinlikle çok kötü şeyler olacaktı. Size minnettarım. Beni odama kadar getirdiğinizi bile yeni anlıyorum." Bruce tek kelime etmeden onu yavaşça aşağı indirdi. Odasının kapısını açarak kapıyı açılması için itti. Bir eli hala Sophie'nin ayakta kalıp kalamayacağından emin olmadığı için belinden tutarak destek oluyordu. "Birazdan doktoru göndereceğim. Ayağına bakılması gerekiyor. Ayrıca sadece abin değil, biz de sarayımızda böyle şeyler yaşanmasına müsaade etmeyiz." Odanın içinde beklemekte olan Rita şaşkınca ikisinin arasında geçen bu konuşmayı ve prensin Leydi Sophie'yi tutuş şeklini anlamlandırmaya çalışırken sessizce onların yanına gelerek durdu. "Onunla ilgilen, doktor gelene kadar da yalnız kalmasına izin verme." Rita kendisine seslenilmesiyle irkilerek hızla başını salladı. "Elbette efendim, Leydi McAlister'ın yanından ayrılmayacağım." Rita ilerleyerek onun belinden tutup destek olurken Sophie prense minnetle bakmayı sürdürüyordu. "Ben, çok teşekkür ederim majesteleri. Size minnettarım." Prens sadece başıyla onaylamakla yetinirken uzaklarda bir köşede birilerinin onları izlediğinin ikisi de farkında değildi.

   İki saat sonra Sophie yatağında huysuz ve mutsuz bir şekilde otururken doktorun sarıp sarmaladığı ayağına öfkeyle bakıyordu. Doktor ayağını çok ciddi şekilde burktuğunu, en az bir hafta boyunca ayağa kalkmaması gerektiğini, kendisini biraz daha zorlasa kemiğin yerinden çıkabileceğini ve kaynamasının çok daha uzun sürebileceğini söyleyerek resmen onu yatağına mahkum etmişti. Dizine kadar uzanan, bacağının iki yanına sabitlediği demir çubuğun üstüne kalın bezleri dolayarak resmen yürümesini imkansız hale getirmişti. İyileşmesi için ayağının üzerine basmaması çok önem teşkil ediyordu ve ayağa kalkması için tek izni tuvalete gitmekti. Durumunu hassasiyetle takip edeceğini de bildirmişti. Bu haksızlıktı! Bunu doktora söyleme gafletine düştüğünde aynı klanlarındaki Doktor Eric'in yaptığı gibi bir sürü azar ve öğüt eşliğinde susturulmuştu. Bahçesi ne olacaktı peki? Kimse kendisi gibi bakamazdı o güzelim çiçeklerine... At da binemeyecekti. Derin bir şekilde iç çekerken prensin de o kadar kötü biri olmadığını düşünmeye başlıyordu. Hangi prens bunu yapardı? Özellikle birbirleriyle inatlaşmalarından sonra Sophie ondan bu davranışı asla beklemezdi. Ama prens onu utandırmıştı. Demek ki sandığı gibi biri değildi. Kendisini yavaşça aşağı doğru çekerek uzandı. Ne de olsa bütün bunları düşünmesi için önünde koca bir hafta vardı.

Böğürtlen MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin