Bölüm 6

350 26 5
                                    

Merhabalaar! Bu hafta sadece Sophie'den bahsetmedim. 🤭 Sizin de özlediğiniz ve biraz da öfkeli olduğunuzu tahmin ettiğim biri bu. Değişik olaylar oluyor ve sanırım bu sefer hepsi çok etkilenecek. Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum ve iyi okumalar diliyorum hepinize. Haftaya görüşmek üzere! 🌸











Önceki bölümde...

Charles iç cebindeki zarfı çıkartarak Sophie'ye uzattı. "Cevabımı yazdım. Çevirisini bugün yapabilirsen çok sevinirim. Biliyorum çok da iyi bir durumda değilsin ama maalesef mektubun bir an önce Fransa'ya gitmesi gerekiyor. Bruce da bu sabah saray dışındaki işlerini halletmeye gittiği için ona söyleyemedim." Sophie mahcup bir ifadeyle krala cevap verdi. "Efendim bu kadar ince düşündüğünüz için teşekkür ederim. Beni utandırıyorsunuz. Ayrıca benim işim sizin çevirilerinizi yapmak, onun için buradayım. Ben hemen çevirmeye başlar, geceye kadar size iletmiş olurum." Kral elini sıvazlayarak gülümsedi ve ayağa kalktı. "Sakın ayağa kalkayım deme. Görüşürüz kızım." Kral kapıyı açtı, tam çıkacaktı ki gözlerinde aynı oğlu Bruce'unki gibi muzip parıltılar belirdi. "Tabi istersen çevirileri oğlumla birlikte de yapabilirsin." Göz kırparak odanın kapısını kapattığında Sophie olduğu yerde kalakaldı. Kral, özellikle oğluyla birlikte vakit geçirmesini, kraliçe ise yanına dahi yaklaşmamasını istiyor ve kendisini adeta tehdit ediyordu. Tanrı yardımcısı olsundu ki kalan üç ayını tamamlayıp buradan bir an önce gitmek istiyordu.


"Sevgili arkadaşım Gabriel, yazdıklarını derin bir kaygı ve üzüntüyle okuduğumu belirtmek isterim. Ayaklanmaların bastırılması için İskoçya'nın sonuna kadar yanınızda olduğunu söylemek istiyorum. Ayaklanmaların artması durumunda biz de askeri olarak size her desteği sağlayacağız. Fakat şöyle de bir durum var ki Highland'in herhangi bir klanına ait olmayan serbest bölgelerinde de bazı isyanların baş gösterdiğini söylemem son derece önem teşkil ediyor. Genelde Sinclair ve Fergusson klanlarının yakınlarında minik çaplı yangınlar çıkararak eylemlerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Klanları yağmalamaya cesaret edemiyorlar. Şimdilik küçük çaplılar ve bastıramadığımız bir durumda değiller. Sinclair ve Fergusson liderlerinin desteğiyle herhangi bir isyan dedikodusu yayılmadan bastırıyoruz. Bu yüzden herhangi bir desteğe ihtiyacımız yok. Fakat büyürse iki ülkede de isyanların aynı ölçüde artması beni şüphelendirecektir. O zaman da ortak bir isyan olduğunu düşüneceğim. Şimdilik durumu izliyorum. Yakında da klan liderlerini toplayarak genel durum hakkında bilgilendireceğim. Olası başkaldırı durumunda onların bağlılığı önem teşkil ediyor ve kimlerin yanımda olduğunu ve olacağını da net bir şekilde öğreneceğim. Senin de bilgin olması gerektiğini düşündüm. Cevabını en kısa zamanda bekliyorum. Sevgilerimle..."

                                                                                                                                           Teàrlach Stiùbhairt


Sophie kralın çevirmesi için verdiği mektubunu okumayı bitirdiğinde farkında olmadan ellerini sıkıntıyla ovuşturmaya başlamıştı bile. Her endişelendiğinde böyle olurdu. Görevi çevirileri yapıp teslim etmekti. Ama mektubun içeriğini de göz ardı edemezdi. Mektubun sonuna da Galce ismini yazmayı tercih etmişti kral. Genelde çok ciddi ve resmi konuşmalarda bunu tercih ederdi. Bugüne kadar da Fransa kralına hiç böyle yazmamıştı. Böyle yazıyorsa ve klan liderlerini topluyorsa bu olası bir savaşa hazırlık demekti. Savaş ise kayıplardan, kederden ve üzüntüden başka hiçbir şeye sebep olmayan ilkel bir olaydı. Sevdiklerinin tehlikede olmasıydı. Saldırılardan bir kısmının Sinclair klanının yakınlarında geliştiğini ve liderlerinin bu saldırıları engellediğini söylemişti. Acaba lider dediği kimdi? Daniel klanının başına geçebilmiş miydi? Yoksa hala babası Alasdair mi klanın lideri konumundaydı? Eğer babasının söylediği kadınla evlendiyse kesin lider olmuştu. Evleneceğini söylemişti. Gözleri o farkında olmadan dolarken boşta kalan eliyle yatak çarşafını sıktı. Bu mektup canını çok sıkmıştı. Düşünmeyi bıraktığını düşündüğü şeylerin hepsinin birden kafasına üşüşmesine sebep olmuştu. Yakında klan liderleri buraya gelecekse eğer bu abisini de görmek demek olacaktı. Bir ihtimal Daniel'ı da... Ah bir an önce evine dönmek istiyordu. Bu karışıklıktan ve savaşa zemin hazırlayan haberlerden kurtulmak, hiç bilmemek istiyordu. Ellerinin titremesine engel olamadan yatağının başındaki komodine uzandı ve bir parşömen kağıdı ile kalem çıkardı. Çeviriyi yapıp bir an önce krala vermek ve kralın cevabını sürekli okuyarak kafasında kötü şeyler kurmaktan kurtulmak istiyordu.

   "Efendim klanımıza bağlı uzak köylerden birinin yakınında hayvanlarını otlatmaya çıkaran bir çiftçimizin koyunlarını çalmaya çalışmışlar fakat çoban köpeği sayesinde başarılı olamamışlar. Çiftçi yüzlerinin değişik kartala benzer bir maskeyle kapalı olduğunu bu yüzden de kim olduklarını anlayamadığını söyledi. Bu bize aynı köyden gelen beşinci şikayet. Yakınımızdaki Fergusson klanında da buna benzer durumlar yaşanmış. Orada bir de çiftçinin mahsullerini yakmaya çalışmışlar. Ama kralımız bize önceden böyle durumların olabileceği haberini verdiği için olası saldırılara karşı hazırlıklıyız." Daniel Sinclair kumandanının verdiği bu haber karşısında yüzünü buruşturdu. Bu tarz saldırıların artmaya başlaması iyiye işaret değildi. Yaklaşık bir aydır klanlarına bağlı köylerden gelen beşinci şikayetti bu. Aylardır sakin giden yaşamları bu bir aydır huzursuz bir hal almaya başlamıştı. Kaledeki huzursuzluk yetmiyor gibi bir de bu çıkmıştı. Sıkıntıyla kaşlarını çattı. "Tamam Louis, ben babamla konuşup ilgileneceğim." Kumandan baş selamı vererek Daniel'ın çalışma odasından ayrılırken derin bir iç çekerek ellerini başının arasına aldı ve sandalyesini geriye doğru ittirdi. Kendi klanına geleli dokuz ay oluyordu. Sophie klandan ayrıldıktan bir gün sonra Daniel da babasıyla birlikte oradan ayrılmıştı. Hayatında verdiği en önemli kararlardan birini vermişti. Gerçek ailesi gibi gördüğü McAlister klanından ayrılıp yabancı hissettiği kendi klanına gelmek çok yıpratıcı olmuştu. Çünkü Alec McAlister ve ailesi kendi öz babasından daha çok aile gibi hissettirmişti. Daniel on dokuz yaşındayken babası ona değil de ikinci karısı olan Julia'ya inandığında onun için bitmişti. Julia, Daniel'ın kendisini rahatsız edecek şekilde ilgilendiğini ve kendisini taciz ettiğini söylemişti. Babası da oğlunu klandan sürgün etmiş, ancak kendisi istediği bir kadınla evlenirse ve suçsuzluğunu kanıtlarsa geri dönebileceğini söylemişti. Aradan geçen beş yıl boyunca da babası onun suçsuzluğuna inanmış olacak ki Daniel'ı klana geri çağırmıştı. Sophie'yi bırakmak aldığı kararı iyice zorlaştırsa da yapması gerekeni yapmıştı. En acısı onun gözlerindeki hayal kırıklığına ve o kırılma anına şahit olmaktı. En kötüsü ise o zamandan itibaren kendisine tam bir yabancı gibi davranmasıydı. Gözlerindeki soğukluk günden güne artmış ve tahammül edilemeyecek seviyeye gelmişti. En sonunda da Sophie eşyalarını toplayarak resmen kendisini terk edip gitmişti. Onunla konuşma çabalarına da asla cevap vermemişti. Onunla konuşmasına izin verse de ne diyeceğini de bilemiyordu. Çünkü onun gözlerinin içine baka baka başka bir kadınla evlenmesi gerektiğini söylemişti. Lanet olsun, nasıl kendisiyle konuşmasını beklemişti ki! Buraya geldiği dört yıl boyunca Sophie onun için Alec'in kardeşi olmaktan öteye gidememişti. Ama o son sene aralarındaki elle tutulabilir çekim onları birbirine bağlamıştı adeta. Kendisi de elleriyle bu güzel çekimi yerle bir etmişti. Başka bir çaresi yoktu. Kendisine sürekli bunu hatırlatıp duruyordu. Daniel'ın başka bir çaresi yoktu. Ah bir de geldiği yerde Sophie ve Alec'i bırakmaya değer bir yer olsaydı keşke! Dokuz aydır tek bir huzurlu anı ya da koşulsuz bir şekilde mutlu olduğu anı olmamıştı. Julia'nın tacizleri sinsi şekilde de olsa devam ediyordu. Babası ise ikisine şüpheyle bakmaya, Julia'nın ilk evliliğinden olan oğlu Angus Fletcher ise Daniel'ın işlerine karışmaya devam ediyordu. Klanın liderliği hala babasına aitti. Babasının söylediğine göre klanın lideri olabilmesi için önce klana ve işlerine hakim olması gerekiyordu. Bu yüzden de bir süre daha bu şekilde devam etmeliydi. Ama Daniel'ın sabrını çok zorluyordu. Güvenilmez adamların hepsini kumandan olarak görevlendiren babası içerde dönen olayların hiçbirini bilmiyordu. Baş kumandanın babasının yanında bulunması gerekirken anlayamadığı şekilde Julia'nın yanında daha çok bulunuyordu. Diğer kumandanlar ise kendisine şüpheyle bakıyor ve verdiği emirleri sorgulamaya cesaret edemeseler de uygularken surat asıp söyleniyorlardı. Daniel bunları daha sonradan duyuyor ve görüyordu. Ama elinde bir kanıt olmadığı için babasına söyleyemiyordu. Aralarından bir tek az önce konuştuğu Louis kendisine yakın ve güvenilir geliyordu. Kapısının aniden açılmasıyla bu karanlık düşünceleri uzaklaştırmaya çalıştı. Kapısını çalmadan açabilecek tek kişi babasıydı. Nitekim şaşırtmadı da. Ayağa kalkarak babasına bir baş selamı verdi. Yerine oturması için ona koltuğunu verecekken babası eliyle oturmasını işaret etti ve kapıyı kapattı. Hızlıca ilerleyerek yanına geldi ve masanın önündeki koltuklardan birine oturdu. "Çok vaktimiz yok Daniel. Birazdan Fergusson lideri ailesiyle birlikte burada olacak." Daniel sebebini sorarcasına tek kaşını kaldırdı. "Son zamanlardaki yağmalama olaylarını konuşacağız ve sen kızıyla tanışacaksın. O kızla evleneceksin Daniel. Akşam üzerine güzel bir şeyler giy. Yemekte bu konu da konuşulacak." Babası onun tek kelime etmesine izin vermeden kapıya yönelirken ve Daniel'ın kalbi yoğun bir sancıyla sarsılırken aklındaki tek kişi Sophie'ydi.

Böğürtlen MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin