BÖLÜM 23

219 14 2
                                    

 Merhabaalaaar, ben bugün okullar açılmadan önce bazı son hazırlıklar ve ayrı bir açılış için görevdeydim. O yüzden eve biraz geç geldim ve bölümü tekrar -kaydettiğime özellikle dikkat ederek- düzenlediğim için bu saate kaldı, üzgünüm. Sizce prens ve Daniel arasında neler olacak? Sophie ikisinin arasında kalınca neler yaşanacak? Kral beklenmedik saldırılar karşısında ne yapmayı planlayacak? Yorumlarınızı bekliyorum ve iyi okumalar diliyoruum! Haftaya görüşmek üzere!


Önceki bölümde...

Aniden geri çekilmesiyle pelerini başından düşen Sophie, karşısında prensi görünce ne yapacağını şaşırdı. O kadar kötü bir ruh halindeyken nasıl yaşadıklarını anlatabilirdi ki? "Ne oldu sana Tanrı aşkına? Bu halin ne?" Sophie kendisini toplamaya çalışıyordu ama çok da başarılı olduğu söylenemezdi. Konuşmak istediği son yer burasıydı. Çünkü tam sarayın giriş kapısının olduğu koridorda, merdivenlerin önünde yakalanmıştı. "Ufak bir kaza oldu... Bir yanlış anlaşılma." Bruce onu baştan aşağı süzerken konuşmak çok zordu. Delici bakışları bütün yaşadıklarını ortaya çıkarmak istercesine üzerinde geziniyordu. "Bir yerin mi kanıyor. Yaralandın mı yoksa?" Sophie bakışlarını onun baktığı yere çevirdiğinde ellerine bulaşan Daniel'ın kanını gördü. Prens artık bakmıyor, elleriyle pelerinini çekiştirerek kanayan yerini bulmaya çalışıyordu. "Hayır, o benim kanım değil." Bruce duraksayarak geri çekildi ve soru sorarcasına ona baktı. "Anlatacağım, söz veriyorum. Ama şimdi değil, lütfen izin verin." Sophie'nin kırgınlığı sesine yansımış olacak ki prens başını salladı. "Tamam, şimdi sormayacağım. Ama bir şartım var. Yukarı çıkmana yardım edeceğim." Sophie'nin kabul etmekten başka bir şansı yoktu. Prens onun çantasını ve okunu omzuna alarak bir eliyle belinden tuttu. Diğer eliyle de onun koluna girerek elinden tuttu. Tam o sırada sarayın ana kapısının sert bir şekilde kapanma sesini duyduklarında ikisinin de başı çevrildi. Gelen Daniel'dı.



   Daniel, onları görünce ne hissetmesi gerektiğini biliyordu. Ama hissetmesi gerekenle o an hissettiği şey aynı değildi. Öfke ve anlamlandıramadığı başka duygular bütün vücudunu ele geçirirken yumruğu istemsizce sıkıldı. Lanet olası bir adam Sophie'nin elinden ve belinden tutarak onun yukarı çıkmasına yardımcı oluyordu. Ana kapı sert bir şekilde kapandığında ikisinin de bakışları kendisine çevrildi. Daniel koridorda hızlı adımlarla ilerleyerek merdivenin başına geldi. Sophie'nin başı ikisi arasında gidip gelirken Sophie, Daniel'ın aptalca bir şey yapmasından korkarak o garip durumda ikisini tanıştırmak için hemen konuştu. "Prensim, Sinclair klanı lideri Daniel Sinclair. Kendisi birkaç yıl bizim klanımızda kalmış ve bizzat abim tarafından eğitim almıştı." Daniel o adamın prens olduğunu duyduğunu dişlerini sıkarak eğildi ve selam verdi. Lanet olsun, onun önünde eğilmek değil, onu itip düşürmek istiyordu. Prens onun bu gergin tavrı karşısında kaşlarını çatarak bakıyordu. Başını sallayarak onaylamakla yetindi. "Sarayımıza hoş geldiniz. Leydi Sophie ile ilgilendiğim için ne yazık ki sizinle şu an sohbet edemeyeceğim. Daha sonra görüşeceğimizi umuyorum." Sophie, Bruce'un ortamdaki gerginliği hissettiğine, Daniel'ın ona öldürecekmiş gibi bakan gözlerindeki öfkeyi fark ettiğine ve bunu bilerek onu sinirlendirerek sınırlarını zorlamaya çalıştığına emindi. "Majesteleri eminim yapacak çok daha fazla önemli işleriniz vardır. Ben Leydi Sophie'ye yardımcı olabilirim." Bruce hala Sophie'nin elini ve belini tutuyordu. Sophie birazdan bayılacağını hissediyordu. Bu kadar gerginlik çok fazlaydı. Bruce da sinirleniyordu ve bunu yüzünden anlamak mümkündü. "Ben yardımcı olacağımı söyledim. Biraz daha ısrar edersen prense karşı çıktığını düşüneceğim ve o zaman emir vermek zorunda kalacağım Sinclair." Prensin buz gibi sesi karşısında Daniel'ın yapacak hiçbir şeyi yoktu. Sophie onu istemiyordu, bu çok belliydi. İsteseydi zaten çoktan destek olurdu. "Buna hiç gerek yok. Zaten Leydi Sophie sizden destek alma konusunda kararlı. Görüşmek üzere, majesteleri. Leydi Sophie." Başıyla selam vererek prensin yanından birkaç adım attı. Merdivenden yukarı çıkarken Sophie ile bir anlığına göz göze geldi. Bakışları dile gelebilseydi birçok şey söyleyebilirdi fakat derin bakışma ikisi için de çok sessiz bir konuşmadan ileri gitmedi.

Alec, karısının yanından her seferinde bu kadar zor ayrılmasına şaşırıyordu. Evleneli bir sene olmamıştı ama şimdiden ona çok fazla bağlandığını en derinden hissediyordu. Ah kimi kandırıyordu ki ona evlenmeden çok daha önce bağlanmıştı. Sadece bunu kabul etmek biraz zaman almıştı. Zor sınavlar vermiş ama sonunda aşkına sahip çıkmıştı. Onunlayken tamamlanıyor ve hayata çok daha başka bakabiliyordu. Bunu ona Elizabeth kazandırmıştı. Güzel karısı... Düşüncelerine hakim olan o güzel enerji ve bütün heyecanlı duygularla fark etmeden hızlı bir şekilde kralın odasına geldiğini fark etti. Kapıda iki asker vardı. Kral geleceğini haber vermiş olacak ki askerler önce kapıyı çaldılar ve kralın onaylayan sesini duyduktan hemen sonra onu içeri aldılar. Alec sarayın geri kalan her yeri dışında buranın farklı bir şekilde dekore edildiğini fark etti. Burada altın renkli tonlar yok denecek kadar azdı. Sadece kralın masasında incecik bir çizgi olarak masanın kenarlarını sarıyordu. Büyük masanın arkasında yukarı kadar uzanan raflarda birçok kitap bulunuyordu. Önünde ise büyük iki tane tekli, bir tane büyük koltuk bulunuyordu. Masanın yanında ise içkilerin olduğu masada bir hizmetçi sessizce bekliyordu. Kral ayağa kalktığında Alec eğilerek selam verdi. "Gel Alec, otur." Alec doğruldu ve kralın oturmasını bekledikten sonra o da oturdu. "Beni görmek istemişsiniz majesteleri." Charles başını onaylayarak salladı. "Seni bu kadar erken çağırmamın bir sebebi vardı ama buna bir sebep daha eklendi." Tam o sırada kapı tekrar çalındı ve kralın gür sesi duyuldu. "Gel!" Daniel içeri girip önce krala selam verdi. Kral kalkmasını söylediğinde Daniel hafifçe gülümsedi ve ilerleyerek ayağa kalkan Alec'e sarıldı. Alec omzuna birkaç kere vurdu. "Senin kıymet bilmeyen bir öğrenci olduğunu söylesem yalan olmaz. Gelmeni beklerdim lanet olası adam!" Kral ikisi arasındaki bu komik ve güzel anı izlerken gülümsüyordu. İkisi birbirinden ayrılıp kralın masasının önündeki koltuklara oturdular. Alec, Daniel'daki gerginliği hissetmişti fakat sebebini anlayamamıştı. "Sen Daniel'ı eğitmiştin değil mi Alec?"Alec başını salladı. "Beni ailemden çok sahiplenip eğitmişti efendim. Benim esas ailem McAlister klanıdır." Kral onun söylediklerini şaşkınlıkla dinledi. "Bağınızı biliyordum fakat bu kadar güçlü olduğunu tahmin etmemiştim. Bunun beni mutlu ettiğini de söylemem gerekiyor. Klanlarımın birbirine bağlı olması beni mutlu eder. Hatta tam da şu yaşadığımız süreçte beni daha çok mutlu eder. Sizi neden buraya çağırdığımı hepiniz biliyorsunuz. Daniel şimdi sana dün gece yaşadıklarını anlatacak ve hep birlikte herkesten önce olanları konuşacağız. Ian'ın da burada olmasını isterdim ama henüz gelmediler. Onunla ayrı bir şekilde konuşacağım. Belki daha sonra hep birlikte bir toplantı yaparız. Şimdi, Daniel sıra sende." Daniel boğazını temizledi ve az önce yaşadıklarını unutmaya çalışarak düşüncelerini toparlayıp konuşmaya başladı. 

   Sophie'nin odasına gelene kadar ne prens ne de o hiç konuşmadılar. Prens odanın kapısını açarak Sophie'ye geçmesi için izin verdi ve kendisi de içeri girerek kapıyı kapattı. Sophie onun da içeri girmesi üzerine şaşırdı. "Bana az önce aşağıda ne olduğunu ve nasıl ıslandığını söylemeni istiyorum." Sophie sıkıtıyla iç çekti. "Sabah okumla alıştırma yapmak ve yürüyüş yapmak için dışarı çıkmıştım. Gölün yanından geçerken orada birini gördüm. Hareketsiz görünce boğulduğunu ve ölmek üzere olduğunu düşündüm. Bu yüzden de göle girdim, hepsi bu kadar." Bruce sorgularcasına tek kaşını kaldırmış bakıyordu. "Ve o kişi Sinclair'di öyle mi? Aranızda ne geçti Sophie?" Sophie üzerindeki ıslak pelerinini çıkararak giyinme paravanının üstüne attı. Islak elbisesinin altında bütün vücut hatlarının belli olduğunu fark etse pelerinini çıkarmazdı. O farkında değildi ama prens fark etmeden duramıyordu. Vücudunun kıvrımlarının bu kadar çekici olduğunun farkında değildi. Onun söylediklerine odaklanması gerektiğini biliyordu. Bakışlarını tekrar onun gözlerine çevirdi. "Bu özel bir durum majesteleri ve paylaşmayı tercih etmiyorum. Bruce birkaç adım ilerleyerek yanına biraz daha yaklaştı. "Bu özel durum anlaştığımız şeyi bozmayacak, değil mi?" Sophie başını sağa sola salladı. "Bozamamasını sağlamaya çalışacağım." Bruce başıyla onayladı. Bakışları aşağı indiğinde ellerindeki kanı fark etti. Sophie'nin ellerini iki elinin arasına aldı. "Şimdilik daha fazla soru sormayacağım. Ama ellerini bir an önce yıkasan iyi olur. Hatta yıkansan daha iyi olur." Tam o sırada kapı bir kere tıklandı ve aniden açıldı.

Böğürtlen MevsimiWhere stories live. Discover now