Bölüm 37: Sanrılar

Start from the beginning
                                    

"Alâ!" diye adımı haykırırken acı içinde kıvranmaya başlamıştı bile. Yaptıkları zihnimde dolandı, bizleri nasılda parmağında oynattığını düşündükçe daha da öfkelendim. Barış'ı yeniden bir katil yapmaya çalışması, Koray'ın canını hiçe sayması ve beni sürekli boğması birer anıdan fazlasıydı. Bize cehennemi yaşatmaya çalışmıştı ama kendi cehennemine kavuşacağından habersizdi.

"Dur, daha yeni başladık." diyerek histerik bir kahkaha patlattığımda Asır karşımda belirmişti. Elinde bir bıçak vardı, parmaklarının arasında seri hareketlerle çeviriyordu. Gözlerim kısa bir an bıçağa daldı ve nereden çıktığını düşünürken buldum kendimi. Sonra küçük bir görüntü sızdı zihnime, Ege'nin cebine uzanan parmaklarını ve bıçağın sivri ucunu gördüğümü anımsadım. 

Ve zihnim beni yanıltmadı. Ege'nin bacağıma doğru savurduğu bıçak darbesinden kaçamadım ve dizimde açılan kesikle dudaklarımın arasından acı dolu bir inleme firar etti. Tek dizimin üzerine düştüğüm sırada Ege'nin kalkmak için atakta bulunduğunu gördüm. Bıçağı da kendiyle birlikte öne doğru savurdu ve bu kez de kolumda bir kesik açmaya çalıştı. Kendimi sağa doğru attığımda darbesi boşa çıktı ve göğsünün üzerine yığıldı.

"Sadece ayak uydursan olmaz mı?" diye öfkeyle bağırdığında bacağımda açılan kesiğin acı dolu hissini görmezden gelmeye çalışarak kendimi yukarı doğru ittim ve yeniden ayağa kalktım. Nefeslerim artık acı dolu bir hal almıştı, dudaklarımı titretmeden dolu bir nefes almam imkansızdı.

"Ya sen?" diye sordum ve yana doğru birkaç adım atarak yaramın yürümemde yarattığı etkiyi kontrol ettim, zamanla küçük bir sızıya dönüşüyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Ya sen?" diye sordum ve yana doğru birkaç adım atarak yaramın yürümemde yarattığı etkiyi kontrol ettim, zamanla küçük bir sızıya dönüşüyordu. "Kendi cehenneminden kaçmak için bu kadar ısrarcı olmasan olmaz mı?"

"Cehennem mi?" derken güldü ve ayağa kalkmaya çalıştı, yüzü hala çektiği acıyla buruşuyordu. "Bu benim cennetim."

"O halde... " diyerek ayaklarımı yere daha sağlam bastım. "Cennetini yakacağım."

Ege ayağa kalktığında hala neredeyse iki büklümdü. Karşımda durduğunda elindeki bıçağı sıkıca kavradı ve kendini savunmaya hazır bir hal aldı. Bıçağı beni korkutmuyordu ama ona karşı savuracağım darbeleri düşünme zorunluluğu getiriyordu.

"Pes mi etsen acaba?" diye sordu Arden, Ege'nin ardındaki bir ağaca yaslanıyordu. "Ölümünü yavaşlatma, gel yanıma."

"Yine mi sen?" diye hayıflandığımda Ege kaşlarını çatmıştı, bu hallerime Barış kadar alışık değildi. "Şu an biraz meşgulüm, bana sonra musallat olursun."

"Ama biz hep burada olacağız." diye yanıtladığında onun ardında kalan ağaçların etrafına dizilmiş olan ölüleeri gördüm. Hepsi beni izliyordu, bu onlara oldukça büyük bir seyir zevki veriyor olmalıydı. "Ölene dek..."

"Onun da bir yolunu bulacağım." dediğimde Ege küfür mırıldanmıştı. "Delirdin mi yine? "

"Bunun bir arası yok maalesef, delirdin mi kafayı komple bozuyorsun." dediğimde Ege gözlerini devirmekle yetinmişti. Alaycı tavrım çoğu zaman hoşuna gitse de şu an kendi için tehlike arz ettiğinden pek eğlenmiyordu.

11 NUMARAWhere stories live. Discover now