Bölüm 37: Sanrılar

Start from the beginning
                                    

Zamanı gelmişti.

"Neyi bekliyorsunuz!" diye haykırdı, çıldırmış gibiydi. "Çıkın artık ortaya. O bizden biri, bizim gibi biri. Neden saklanıyorsunuz, neyden korkuyorsunuz?"

Ege beni tuttuğu kolumdan öne doğru savurmaya kalktığında bu onun için bir hata olmuştu. Öne savruldum gibi ilk fırsatta ayağımı dizine geçirmiştim. Öyle sert ve net vurmuştum ki Ege bağırarak yere yığıldı ve anında kolumu bıraktı.

"Ne yapıyorsun sen!" diye kükrediğinde ikinci bir tekmemi kafasına geçirmek için hazırlanıyordum. Tam kulağına onu indirecek bir darbe vuracağım anda ayağımı havada yakaladı ve beni yüz üstü yere düşürdü.

"Has..." diye başlayan kelimenin devamını getiremeden Ege üzerime bir karabasan gibi çöktü. Saçımdan yakaladı ve kafamı kaldırarak salladı.

"Bu bir hataydı." dedi garip bir sakinlikle. "Grup içinde kavga yasak Alâ. Birbirimize değil, başka insanlara zarar veriyoruz."

"Sana ayak uyduracağıma gerçekten inandın mı?" diye sordum ve alay eder gibi güldüm. "Biz bir grup değiliz, ben senin katilinim!"

Ege'nin yüzü buna inanamıyormuş gibi bir hal aldı, güçsüz soluklarını dışarıya bırakırken hayal kırıklıkları sallanan vücudundan parça parça dökülüyordu. Gerçekten ondan, onlardan olabileceğime inanmıştı, bu inanılması güç bir aptallıktı.

"Sen benim gibisin..." dedi, hayal kırıklıklarını toplamaya çalışıyordu ama başaramayacaktı. "Sen de beni yarı yolda bırakamazsın!"

Dudağımın kenarı kıvrılırken ona alttan dik dik baktım. Gözleri kocaman olmuştu, benden olumlu bir cevap bekliyordu ama asla alamayacaktı. Onun katil zevklerine ortak olmayı kabullenmeyecektim.

"Yanlış ata oynadın Ege, katilinle ormanda baş başasın." diyerek kahkaha attığımda bana eşlik eden biri daha vardı. Asır bana eşlik ediyordu ve bu beni şaşırtmıştı. Ege'nin ölmesinden memnun olmaz sanıyordum ama memnundu, onun yerine geçmeye çalışan adamı yok etmemi istiyordu.

Ege'nin dudakları düz bir çizgi halini alırken kaşları çatıldı ve burnundan soludu. "Ne ölmene ne de öldürmene izin veririm. Ben doğru ata oynadım ama at henüz doğru olduğundan habersiz."

Gözüm arkasına kaydı, bunu çok yavaş bir şekilde yaptım. Gözlerim büyüdü, yuvalarından çıkacak gibi bir hal aldı ve nefesim kesildi. Yüzüm korkunun tonlarına büründü, neredeyse ödüm patlayacakmış gibi bir hal aldı.

"Doğruymuş..." dedim ve yavaşça yutkundum. "Doğruyu söylüyormuşsun, katil çeten gerçekten varmış."

Göz ucuyla Ege'ye baktığımda dudağının kenarı zafer edasıyla kıvrıldı. Boşta kalan elini yumruk yapıp havaya salladı ve koca bir kahkaha patlattı.

"Ben kazandım!" diyerek baktığım yöne doğru döndüğü anda zafer benim olmuştu. Önce saçımı kavrayan eline uzandım ve hemen ardından dizlerimin üzerinden yükseldiğim gibi çenesine yumruğumu geçirdim. Aldığı darbeyle eli gevşediği anda tırnaklarımı eline geçirdim ve saçlarımı kurtardığım gibi tekmemi karnına vurucu bir şekilde yedi. 

Ege henüz onu kandırmamın yarattığı şoku atlatamadan sırt üstü yere yığıldığında ayak uçlarında dimdik ayakta duruyordum. Nefeslerim sıktı belki ama ondan daha beter bir halde değildim.

"Hayır..." dedim ve kafamı hafif yana eğerek sık nefeslerimin arasından sırıttım. "Ben kazandım."

Ege dirseklerinin üzerinde doğrulmaya çalıştığı sırada üzerine doğru yürüdüm ve dirseğine vurarak onu yeniden yere düşürdüm. Savunmasız kalmasını istediğim için ikinci tekmem en zayıf bölgesine, bacak arasına olmuştu. 

11 NUMARAWhere stories live. Discover now