Bölüm 36: Seçim

Start from the beginning
                                    

Benzer olduğumuzu söylerdi, bunu bir kere daha söylediğini hatırlıyordum. Barış bana düşman kesildiğinde ve bu evden çıkıp Ömer'in yaşadığı evimize gitmeye kalktığımda yanımdaydı ve bana kimsesiz olduğunu söylemişti. En çok kimsesizliğimizi ve bu yüzden katil oluşumuzu benzetiyordu. Belki de onu benimle konuşmaya iten de buydu, ikimizin de bir ailesinin olmayışıydı.

Koray'ın bu şekilde hayata göz yummasına izin vermezdim, kimse vermezdi. 

Hayata bir sıfır yenik başlayanlar bir sayılarını kazanmadan ölemezlerdi. Hayat bir şekilde adil olmak zorundaydı ve adalet bazen hayata sıfır ile başlayanlar için çarkı döndürmeliydi. Eğer adalet döndürmezse, adaletsizliğe karşı boyun eğmeyenler döndürürdü. Yani biz.

Barış'ın, "Arkadaşım yaralandı." dediğini duyduğumda bütün dikkatim bir hışımla ona doğru döndü. "Göğsünün altında derin bir mermi yarası var, mermi hala içeride-"

"Kapat telefonu Barış." dedi Ege ve silahın namlusu yeniden Barış'a doğru döndü. "Buraya kimse gelmeyecek."

Barış onu dinlemedi, duymazdan geldi ve cümlesine devam etti. "Adresi veriyorum-"

O kısa anda, Barış'ın ambulansı çağırmasını merakla bekledim çünkü Koray'dan hiç ses ya da hareket belirtisi çıkmıyordu. Cansız gibi yerde yatıyordu ve ben yarasının ne kadar ağır olduğunu bilmiyordum. Anıl gibi bir ses vermesini sesli bir şekilde söyleyemiyordum belki ama en içten dileğim buydu. Şu an başka hiçbir şey umurumda değildi.

Kaçabilirdim, ortadan kaybolabilirdim ve ambulans Koray'ı aldığında ve onu iyileştirdiklerinde ben çok uzaklarda olabilirdim. 

Bu bir gidişin başlangıcı olabilirdi, bazılarına göreyse bir sonun başlangıcı.

Belki de bu sırada bütün pürüzleri ortadan kaldırırdım ve Barış, Koray ve Anıl geri döndüklerinde yeni bir başlangıç yapabilirlerdi. Onların peşinden ayrılmayanları ortadan kaldırırsam belki de borcumu ödeyebilirdim. 

Bütün bunlar benim suçumdu ve ben borcumu bir şekilde ödemeliydim.

Barış, adresi söyleyeceği sırada Ege öyle büyük bir öfkeyle kasıldı ki benim boğazıma asılmaktan çekinmedi. Beni boğmaya ve ayağımı iyice yerden kesmeye başladığında çok geçmeden silahın namlusu şakağıma dayandı. 

Ses çıkarmak istemedim, Barış ambulansı çağırmadan onun durmasına sebep olmak istemedim. Dayanabildiğim kadar dayandım fakat Ege sadece nefesimi kesmek değil, sanki beni öldürmek istiyordu. Ellerim koluna dolandı, ondan sessizce kurtulmak için büyük çaba sarf ettim ama yapamadım. Silahına uzanmaya çalıştım, onu tutup dikkatini dağıtmak istedim fakat silahı kafamdan çekerek göğsümde, kalbimin hizasına dayadı. 

Acı içinde kıvranırken dudaklarımın arasından sessiz bir inilti kaçtığında buna mani olamadım. Barış henüz adresin başını söylediğinde lafı kesildi ve telefon hala kulağındayken gözleri bir hışımla üzerime doğru döndü. 

Barış olanı gördüğünde bir anda ayaklandı ve sesli bir soluk bırakırken elinin kısa bir an titrediğini gördüm. Gözleri kocaman olmuştu, şok ve üzüntü içerisindeydi. Ne yapacağını şaşırdığı her halinden belliydi fakat ona teselli verecek bir halde değildim. Gözlerim bulanıklaşmaya başladı, nefesim o kadar uzun süre kesildi ki başım uyuşmaya başladı. Barış'ın endişe dolu yüzü gözlerimin önünde bulanıklaşırken Ege'nin sessiz fısıltısını duydum.

"İki seçeneğin var Barış." dedi, sesi oldukça sakindi. "Ya Koray'ı kurtarırsın ya sevgilini."

"Dur." dediğini duydum Barış'ın ama onu görmek istesem de göremedim. "Kapattım telefonu dur! Sıkma daha fazla dur!"

11 NUMARAWhere stories live. Discover now