Bölüm 36: Seçim

Mulai dari awal
                                    

Ege'nin üzerimdeki ilgisini test etmek adına hafif hareket ettiğimde bir anda boğazıma asıldı ve kolunu iyice sıkarak nefesimi kesti. Neredeyse ayaklarım yerden kesilecekti, o denli sert sıktı ve canımı yakmaktan hiç kaçınmadı.

"Koray..." diye resmen kalbinden haykırdı Anıl, sesi acı doluydu ve ağlamaklıydı. "Gözlerini aç, uyanık kalmalısın aç gözlerini!"

Bu sırada Barış Koray'ın çenesini kavradı ve yüzünü sarsmaya çalıştı fakat canını yakmamak için ürkek davrandığı çok belliydi. "Bir mermiyle yığılacak adam mısın lan sen?" Onun sesi de Anıl'ınkinden farksızdı. "Hastaneye kadar dayan lan!"

Barış o sırada cebine uzandı, telefonunu çıkarmak istediğini anladığım sırada Ege'nin silahı bir kez daha patladı. Yerimde sıçradım çünkü bu kez ben baktığımda ateş etmemişti ve merminin yönünün değiştiğini sanmıştım.

Dila'ya doğru baktığımda son anda kendini arkaya doğru attığını ve mermiden kaçınmak için yere düştüğünü gördüm. Yerde korkuyla yatarken ellerini pes eder gibi havaya kaldırdı ve ayağıyla kapıyı ittirerek kapattı.

"Tamam!" diye bağırdı, sesi korkuyla titriyordu. "Gitmeyeceğim tamam!"

"Ege abartıyorsun!" diye bağırdı bu kez de Ali. "Alâ'yı al defol git, Koray'ın halini görmüyor musun? Senin Asır oyunlarını çekecek halde değiliz."

Ege, Ali'ye doğru dönerken silahını da çevirmeyi unutmadı. "Rol modelimi küçümsedin mi sen?" Sesli güldü ama sanki şeytan gülüyormuş gibi ürkütücü bir şekilde yaptı. "Senin de suçun, Defne'ye olan saçma aşkını unuttuğumu mu sandın Ali? İhanetinin bedelini asla ödemedin sen, ama merak etme, ödeyeceksin."

Ali, öyle büyük bir öfke ve nefretle Ege'ye baktı ki büyük bir döngünün içine düştüğümü o an anladım. Ege, kontrolü eline almıştı ve bütün yoldan çıkanlara cezasını vermekte kararlıydı. Asır gibi olmaya çalışıyordu, kendince onun mirasını yaşatmayı deniyordu. Bu yolda gözünü karartmıştı, hem de ne için? Fikirleri kabul görmediği için. Eğer onu aralarına alsalardı gözü bu kadar körelmeyecekti ama Ege yeniden aralarına alacakları biri değildi. O kafayı bozmuştu.

Onların arasında dönen çatışmayı görmezden gelerek Koray'a ve diğerlerine baktım. Koray'ın dudağını sıyırıp akan kan boynuna doğru akmıştı ve tişörtüne bulanmıştı. Karnını delen mermi yüzünden tişörtünün büyük bir kısmı kan içinde kalmıştı. Anıl onun uyanması için bir sürü cümle sarf ederken Barış telefonunu kulağına yaslamıştı.  

Koray için öyle büyük bir korkunun içindeydiler ki diğer bütün her şeyi göz ardı etmişlerdi. Haklılardı, ben de aralarında olmak istiyordum ama Ege buna engel oluyordu. Beni sıkıca tutuyordu ve bırakmaya hiç niyeti yok gibiydi. 

Kaçabilirdim, ona zarar verip kollarından çıkabilirdim ama elindeki silahtan çıkacak mermilerin Barış'a ya da Anıl'a zarar vermesinden korkuyordum. Bana zarar vermezdi ama onlara vereceğinden emindim. Çünkü Koray için tek kelime dahi etmemişti, umurunda bile olmamıştı. Sanki elemişti, onları yok saymıştı.

Uygun anı kollamak zorundaydım.

Koray ölmeyecekti.

Buna adım kadar emindim.

Eğer Koray ölürse, bu evdeki insanların yarısı ölürdü ve susan katiller bir daha susmazlardı.

Koray'la sabah yaptığımız sohbet aklıma geldi o an, çok kısa sürdü. Kimsesiz olduğunu söylerken gözleri dolduğunda ve karşısında oturduğum için rahat rahat ağlayamadığında aslında ona sarılmak istemiştim. Bütün bu olanlar başına kimsesiz, soğukkanlı ve zeki bir adam olduğu için gelmişti ama o en çok kimsesizliğine kırılmıştı. Belki bunu soğuk esprileriyle umursamadığını göstermeye çalışıyor olabilirdi ama eminim ki buradaki herkes umursadığının farkındaydı. 

11 NUMARATempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang