thirty-sixth drop

283 28 15
                                    

Seokjin erkenden kalkmış her şeyden habersiz kahvaltıyı mutlu mutlu hazırlıyordu. Herkesin evde olması nadir bir olay olduğu için bu kadar erken kalkıp hazırlamıştı.

Masadaki işleri bittiğinde yukarı çıkıp ilk Hoseok'un kapısına vurmuş ve açık olan kapıdan girip oğlunu uyandırmış aynısını Namjoon ve Yoongi'lere de yaptığında tek bir oda kalmıştı.

Jimin ve Taehyung'un odasına girecekken kapının kilitli olması onu şaşırtsada rahatsız edilmemek için yaptıklarını anlamıştı. Kapıya sertçe vurup oğlularına seslenmiş Jimin'in kısık sesini duymuştu.

"Geliriz birazdan." Desede ne kendisi gidecekti o kahvaltıya ne de Taehyung bundan emindi. Seokjin ise bunu onaylayıp aşağıya inmiş olan aile üyeleri ile masaya oturmuş gülerek hepsine baksada saniyesinde yüzü düşmüştü.

"Ne oluyor acaba? Bu suratlar ne böyle?"

Zoraki bir gülümsemeyle çocuklarına örnek olduğunu bilerek kendini sıkarak yemeğinden yedi azar azar, Namjoon. Jin'in öğrenmesi demek etrafın ayağa kalkması demekti. Bu yüzden soğukkanlı olmaya çalışıyordu.

"Ellerine sağlık her zamanki gibi lezizler."

Jin, Namjoon'a gülümsemiş yanağını tutarak gamzesinin olduğu tarafa öpücüğünü kondurmuştu.

"Afiyet olsun."

Kendiside ağzına lokmasını atarak gözlerini tekrar gezdirdi diğerlerinde. Yoongi ve Namjoon'un yorgunluğunu gayet iyi anlayabilirdi ama Jungkook'un ne yorgunluğu olabilir diye düşünmüştü.

Genellikle kahvaltıya indiğinde neşeli neşeli iner kahvaltısını hızlıca bitirirdi ama şu an buna dair hiçbir belirti yoktu. Bu onu endişelendirsede sonra sorgulasa iyi olacaktı. Aklına Taehyung ve Jimin geldiğinde kafasını yana yatırıp oturdukları yere baktı.

"Bu Taehyung ve Jimin niye gelmedi şimdi?"
Diye isyan ederek konuşmuştu. Jungkook ise abisinin ismini duyduğunda titremiş engelleyememişti kendini. Titreyen elindeki çatalı masaya bırakarak kafasını biraz daha eğmiş ellerini izlemişti. Hoseok ise bunu görmüş oldukça garipsemişti.

Yoongi gerilen ortama daha fazla dayanamadığından çatalını sertçe masaya fırlatır gibi bırakmış sandalyesini geri çekerek boşluğa doğru bakarak dümdüz bir şekilde konuşmuştu.

"Rahat bırak onları."

Çenesi olanları hatırlamasıyla sinirle kasılırken babasının kendisine attığı uyarıcı bakışları umursamadan tek nefeste saklamanın bir anlamı olmayacağını düşünerek söyleyivermişti olanı.

"Dün gece ben Jimin ve babam geç geldik çünkü bir piç Taehyung'u taciz etti ve Jimin'de onu benzettiği için karakolluk oldu. Tamam mı? Merakın dindi mi?"

Sinirle masadan kalkıp odasına çıkan merdiveni hızlı hızlı çıkarak tepkisini odanın kapısını çarptırarak göstermişti. Namjoon'sa gözlerini sıkıca yumup Jin'in tepkisini çaresizce bekliyordu.

Seokjin birkaç saniye sadece Yoongi'nin gitmeden önce olduğu yere bakakalmıştı. Algıları sanki kapanmış kulakları uğuldamaya başlamıştı. Dün olan şeyi bugün öğrenmesi Namjoon'a karşı bir sinir oluştursada Taehyung'a karşı endişesi daha baskın çıkmıştı. Kafasını Namjoon'a çevirip dolu gözleri ile baktı ona.

"D-doğru mu bu?"

Sandalyeden bir hızla kalkmasıyla sandalyeyi yere düşürmüştü. Elleri titriyor kimseyi gözü görmüyordu şu anda. Sadece miniğini düşünüyordu.

"Taehyung. TAEHYUNG!"

Tae'nin ismini bağırdı göğsüne oturan ağırlıkla. Nasıl çıktığını bilmediği merdivenleri gerisinde bırakarak odanın kilitli olan kapısına asılmış bağırarak oğlunun adını ezberler gibi tekrar edip durmuştu.

milk drop | vminTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon