thirteenth drop

467 37 8
                                    

Bir haftaya yakındır Taehyung Jimin'den kaçıyordu. Utancından odasını değiştirmiş Hoseok hyunguyla birlikte yatmaya başlamıştı. Zaten diğerleriyle aynı saatte kahvaltı yapmadığı için erkenden gevreğini yiyip Jimin'den önce okula gidiyordu.

Şimdi yine aynı şeyleri uygulayıp gelmişti okula ve arka sırasında uyuma taklidi yapıyordu. Bunu o kadar çok yapmıştı ki artık gerçek ve sahte ayırt edilmiyordu. Aklına o günkü yakınlaşmaları ve sonrasında Yoongi hyungu tarafından basılışları geldikçe utançtan çıldıracak gibi oluyordu.

Ders zilinin çalmasına en az on dakika vardı ve sınıf neredeyse bomboştu. İç çekip taklittense gerçekten uyumayı diledi. Yorgun hissediyordu çünkü.

Jimin, sınıfa girmeden önce kafasını içeriye uzatıp Tae'nin okula gelip gelmediğini kontrol etmişti. Kendisinden neden kaçtığını gayet iyi biliyordu ve bu ondan uzak kalmasını sağladıkça nefret ediyordu.

Tae'nin utangaçlığından dolayı onu iki gündür ne öpebiliyor ne sarılabiliyordu. Dibindeydi ama onu üzmemek içinde yanaşmıyordu. Sınıftan içeriye girip Tae'nin yanındaki sıraya oturdu ve en azından biraz yakın olmak için Tae'ye doğru kaydırdı sırasını.

Şu an ya gerçekten uyuyordu ya da birkaç gündür yaptığı uyuma numarasını yapıyordu. Jimin'de Taehyung gibi kafasını sıraya koyup onu izledi az da olsa özleminin böyle gitmesini sağlıyordu.

"Ders boş amına-"

Sınıfa dersin boş olduğunu haber vermek için heyecanla dalan Taemin koskoca sınıfta topu topu 10 kişi görmeyi beklemediğinden kısa bir afallama geçirmişti. Toparlanması ise sırasında sakin bir şekilde uyuyan Taehyung'u fark etmesiyle gerçekleşmiş Jimin'i umursamadan yanına gidip sırasının boş kısmına oturmuş onu yukarıdan izlemeye başlamıştı.

Sırasına oturan kişiyle oflayıp kısık bir şekilde araladığı gözlerini başını kaldırarak sırasındaki çocuğa çıkardı, Taehyung. Jimin olmadığını kokusundan tahmin etmişti zaten.

"Ne var yine? Ölmek mi istiyorsun?"

Saçının Taemin tarafından karıştırılmasıyla darmadağın olan gri tutamları önüne düşmüştü. Gözlerini yumup sabır diledi. Jimin'in gelmediğini düşünüyordu çünkü gelirken görmemişti ve hâlâ etrafına bakmamıştı.

"Ders boş diyorum uyuyacak- Aaa ne güzel bir fular!"

Boyundaki izleri gizlemek için taktığı kırmızı fular Taemin tarafından birden çözülüp kucağına düşmüştü. Şimdi donakalmıştı işte bu hareket karşısında.

"Alerji mi?" Eli boynuna gitmiş oraya dokunmuştu, Taemin.

Jimin, kafasını sıradan kaldırıp kendini sakin tutarak Taemin'in ne yaptığına bakıyordu. Tae'yi uyandırmıştı üstelik onunla uğraşmaya çalışıyordu. Elleri Tae'nin kırmızı fularını çektiğinde hafif ayaklanmış ve ne yapmaya çalıştığını görmek için ayağa kalkmıştı.

Elleri kendisinin iki gün önce yaptığı izlere gidince sinirlenmişti. Kendisi olana bu kadar rahat dokunulmasını üstelik ona ait olan izlere böyle dokunması sinirlerini çıkarmıştı. Tae'nin arkasından elini Taemin'in eline atıp sıkarak sertçe ileriye itip bırakmasını sağladı. Dişlerinin arasından konuşuyordu anlık basan sinirle.

"Ona dokunayım deme sakın!"

Taehyung, Jimin'in gelip araya girişiyle sıçrayıp Taemin'i omzundan iterek sırasından düşmesini sağlamıştı. Yanlış anlaşılmak istemiyordu doğal olarak.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Sınıftakilerin daha fazla dikkatini çekmemek için kısık bir sesle bağırır gibi konuşup fularını hızlıca geri bağlamıştı. Sırasının önünde ayakta dikilen Taemin'e ateş saçan bakışlarını yollayıp dersinde boş olmasını fırsat bilip lavaboya sinirle gitti.

Nasıl bu kadar cüretkar olabilirdi? Boynundaki izlere dokunması bile midesini bulandırmış birkaç kez öğürmesine neden olmuştu.

Eliyle yüzüne yelpaze yapsada nefes alamadığından musluğun başına gidip yüzüne su çarptı. Güzelce kuruladıktan sonra da ellerini mermere yaslayarak fularını aşağı çekip boynundaki izleri izlemeye daldı.

Jimin, ayağı ile sıraya bir tekme vurup Taemin'in üstüne gitmesini sağlamış ve tehdit eden sinirli gözlerini Taemin'den çekip hızla Tae'nin peşinden gitmişti. Onun olan izlere dokunduğunu her hatırladığında sinirleniyordu ve Tae'nin bu sinirden zarar görmemesi için dirensede sinirini geçiremiyordu.

Lavaboya ani bir hızla girip kapıyı çarparak kapatıp ardından kilitlemişti. Elini yüzüne koyup diğer elini kapıya sabitledi. Tekrar Taehyung'a dönüp ilerlemiş ve kolundan tutup kendine döndürmüştü.

"Benden kaçmandan bıktım!"

Jimin'in öfkeli olacağını ve öfkesini ondan çıkaracağını az buçuk tahmin etmişti zaten, Taehyung. Kolundaki sıkı tutuşuyla yüzünü buruşturup kolunu kendine çekmeye çalışsada yaptığı şey sonuç vermemişti.

"B-bırakır mısın? Canımı yakıyorsun."

Kaçmayı o da istemiyordu elbette ama utanıyordu işte anlamak bu kadar mı zordu. Bunu güzel bir şekilde konuşabilirlerdi. Bazen Jimin'in bu baskıcı hallerine dayanamıyordu gerçekten. Sanki her şeyden o sorumluydu. Sinirini neden bu şekilde Taehyung'dan çıkarmak zorundaydı ki?

"Bıktıysan neden beni bırakmıyorsun! Ben böyleyim işte beklemek çok mu zor?!"

Gözleri hızla dolmuştu. Ona bu şekilde çıkışmak hiç istemediği bir şeydi ve bundan ilk başta kendisi çok fazla etkileniyordu.

Jimin, canını acıttığını öğrendiğinde elini hafifçe gevşetmişti dedikleri biraz canını yakmış olsada bekleyememişti. Jimin özlüyordu. İki gündür ne yanına gelip yatıyordu ne yüzüne bakıyordu. Üstelik onu tam sevememişken ondan uzak kalması içini yakmıştı işte.

"Bekleyemem anlıyor musun? Bekleyemem, seni bırakıpta gidemem. Bunu söyleyemezsin. Ben seni daha tam sevememişken sen benden uzaklaşıyorsun. Utandığından dolayı kaç gündür yanıma gelip yatmanı bekledim. Sırf bunun için uyumadım gece ama sen Hoseok abimin yanına gidip uyudun."

Taehyung'un yüzünü avuçlarının arasına alıp yanaklarını sevmişti.

"Şu iki gündür senin özlemini yaşıyorum ama sen yüzüme bile bakmadın. Bir kez olsun baksan ne olurdu.."

Gözleri ile yüzünü ve saçlarını inceleyip ardından yaptığı izlere baktı dalgın dalgın.

"Sonra seni Taemin'le görüyorum ve benim olan izlere dokunuyor."

"Ben böyle hissettiğini bilmiyordum.."

Jimin'in söyledikleriyle büyük bir yumru oturmuştu Taehyung'un boğazına. Birkaç kez yutkunup onu yok etmeye çalışsada başarısız olmuşyu. Ona bu kadar kötü hissettirdiği için kendini sorumlu tutarak kollarını ona sarıp başını sertçe göğsüne gömmüş serbest bırakmıştı içinde tuttuğu gözyaşlarını.

"B-ben çok üzgünüm. Ç-çok aptalım sürekli ağlıyorum da-"

Yanağını Jimin'in göğsüne kedi gibi sürtüp kalbinin üzerine minik bir öpücük kondurdu. Yine dayanamamıştı. Onu böyle seven birini, aşık olduğu kişiyi, sevgilisini kısacası her şeyini kırmak dünyanın sonunu getirmesede Taehyung'un dünyasını başına yıkabilirdi.

"Özür dilerim.."

Jimin, kollarını Tae'nin beline sarıp kendine çekmişti hızlıca. Saçına öpücük kondurmuş birkaç gündür özlediği kokusunu içine çekmişti derince.

"Tamam, ağlama. Sorun değil, bebeğim. Üzülmemi istemiyorum artık. Seni de anlıyorum. Canını yaktığım için özür dilerim."

Daha sıkı kendine çekip bacaklarından kaldırarak kucağına almış duvara  yaslanarak kalçasından tutmuştu düşmemesi için. Kafasını Tae'nin boynuna gömüp gözlerini kapattı. Telafi etmesi gereken günler vardı.

milk drop | vminWhere stories live. Discover now