fortieth drop

243 32 26
                                    

not: oha bölümü saldım jimin selca attı oha

*

Jimin önündeki masada çizdiği birkaç çizimi sinirle cama doğru fırlatmış tekrar sert bir şekilde çizmeye devam etmişti. Bugün o kadar kötü geçmişti ki çıldıracak duruma gelmişti adeta.

Dün abisinin dedikleri yetmemiş gibi bugün eşi o uyanmadan işe gitmişti. Buna bir şey demesede okul çıkışına gittiğinde kaç saat orada beklemiş Taehyung çıkmayınca arasa bile telefonlarını dahi açmamıştı.

Bu onu hem sinirlendirip hem endişelendirmiş eve gelip hıncını önündeki kağıtlardan çıkarmaya başlamıştı. Aynı çizimi kaç kere yapsada her bir kağıdı buruşturup oturuyordu ve çıldıracak hale geliyordu. Ellerini saçlarına daldırıp sinirle geriye atarak oturduğu koltuktan kalkıp cama ilerlemiş dışarıya bakmıştı birkaç saniye ardından sinirleri boşalır gibi elindeki kalemi kapıya doğru fırlatmış sertçe yerine oturmuştu.

Taehyung ise tüm gün okulda hayalet gibi gezmiş ardından içindeki kırgınlığı biraz olsun dışarı vurmak için lise arkadaşı Seojoon'un evine gitmişti. Orada bile derdini tam olarak anlatamamış kendini sonunda yine evinin önünde bulmuştu.

Yoongi abisinin dedikleri aklına bir bir düşerken sıkmadan edememişti yumruklarını. Elini çantasına hızlıca götürüp anahtarı çıkarmış kapıyı aynı hızla açmıştı. Bunun ilişkilerini etkilemesini tabii ki de istemezdi ancak kendini abisininde dediği gibi bir çocuk, hemde yetersiz bir çocuk gibi görüyordu.

Bu damağında iğrenç bir tat bırakmış burnunun direğinin sızlamasına neden olmuştu. Çocuk isterken çocuk olduğunu mu gözden kaçırıyordu yani? Evden içeri adımını attığında arkasından sessizce kapıyı kapatmış hemen girişte olan salonundaki faciayla karşı karşıya kalmıştı. Etraftaki kağıtlar ve hemen ayağının ucundaki kaleme bakılacak olursa kocasından iyi bir azar işitecekti.

Jimin, sinirle nefeslerini ağır ağır verirken içeriye giren eşine gözlerini çıkarmış tutmaya çalıştığı sinirini tutamayacağını anlamıştı gözlerine baktığında. Ellerindeki damarlar kan çıkarmak ister gibi şişmiş yüzü ve gözleri kırmızı hale gelmişti.

Ayağa kalkıp saçını geriye atarak eşine çok fazla yaklaşmadan ilerlemiş biraz ilerisinde durmuştu. "Neredeydin?" Sesi ilk başta sakin çıksada nefesleri ardından hızlanmış yükselmişti.

"Neredesin sen?! Çıkışına geldim yoksun, arıyorum açmıyorsun bile. O telefon ne için yapıldı söyle bana!"

Dişleri konuşurken kırılacakmış gibi birbirine çarpmış elini sıkmıştı öfke içinde. Bostan korkuluğu da değildi burada. Onu, eşini yok sayamazdı.

"Gittiysen bile bana neden haber vermiyorsun?!"

Taehyung, Jimin'in bağırmasıyla titreyip gözlerini sıkıca yummuş karşılık vermesinin hiçbir şeyi düzeltmeyeceğini bilerek sakince yanından geçerek odalarına adımlamıştı. Ancak onun cevap vermemesi daha çok kızmasına yol açabileceği için kısa bir şey mırıldanmıştı.

"Seojoon'daydım. Telefonum kapanmıştı."

Şu an onunla bu şekilde konuşmak ne kadar sağlıklıydı? Odalarından içeri girdiğindeyse kapıyı arkasından kapatmıştı hemen. Üzerindeki süveteri çıkarıp bir köşeye bırakmış yorgunca nefes vererek yatağa oturmuştu. Kesinlikle bir kavgaya tutuşmak istemiyordu Jimin'le.

Jimin'de öyleydi. Kavga olsun o da istemezdi ancak tedirgindi. Sinirle gözlerini kapatmış elleri ile yüzünü silmişti. Masada duran bir çok kalem ve cetveli odalarının kapısına fırlattı kendine hakim olamayınca. Aslında bu siniri Taehyung'a değildi. Bu siniri abisineydi ama ne yapacağını bile şaşıracak duruma gelmişti.

milk drop | vminWhere stories live. Discover now