twenty-fourth drop

321 30 52
                                    

Taehyung geçenlerde Jimin'le olan ilişkisini öğrenen arkadaşına gerekli izahı yapmadığından şimdi hafta sonu telefon etmeyi düşünmüş odasının kapısını kitleyerek kendine güvenli bir ortam oluşturduktan sonra yatağına zıplayarak arkadaşı Seojoon'u aramıştı.

İlk çalışta açan arkadaşına göz devirmeden edememişti. Ne kadar da meraklıydı Taehyung'un aşk hayatını duymaya.

"HADİ HADİ ÇABUK ANLAT SEVİŞTİNİZ Mİ?"

Telefonu kulağından uzaklaştırıp kocaman açtığı gözleriyle biri duymuş mudur diye etrafı kontrol etti ama odada tekti. Bağıran arkadaşına karşı o da utanarak çemkirmişti.

"Utanmaz sapık! Böyle mi açılır telefon?! Terbiyeni takın!"

Jimin o arada odadan gelen patırtılarla lavabodaki işini bitirmiş Tae'nin çokta net gelmeyen sesinden anladığı kadarıyla biriyle konuştuğunu anlamış ve çemkirmesine gülmüştü. Banyodan sessizce çıkıp etrafına baksada Tae'yi görememiş tahminen dolapta olduğunu bildiği için dolaba sessizce ilerkemişti.

Büyük ihtimalle kimse duymasın diye girmiş hatta önlemini almak için bile kilitlemişti ama bir şeyi unutmuştu. Sevgilisi Jimin lavabodaydı. Jimin dolabın önünde oturup ne konuştuklarını dinlemek için kafasını ses çıkarmadan dolaba yasladı.

"Ya bi sus! Ay, bağırtma beni seojoon! Biri duyacak. Bir susarsan anlatacağım fasulye beyin- pardon öyle demek istememiştim. Sana ne sapık!"

Arkadaşının her sevişip sevişmediklerini kurcaladığında olduğu gibi biraz daha kızarmış sesini kısık tutmaya çalışarak konuşmaya devam etmişti.

"Neresine şaşıyorsun? Ben yetersiz miyim yani? Tamam. Ya tamam benden daha iyisini bulabilir. KAPA YA ÇENENİ KAFA ATACAĞIM-Evet atamam ühü YANIMA GEL DE ATAYIM!"

Sinirinden yanlışıkla kafasını dolaba çarpmış kısık sesle inlemişti. Tabii arkadaşı Seojoon bunu da kullanmanın yolunu bulmuştu hemen.

"Enişte orada mı ha? Seni inletiyor mu ha?"

Taehyung duyduklarıyla kulaklarının yanmaya başladığını hissederken tehditkar sesiyle konuştu Seojoon'un çenesi kapansın diye.

"Bir daha seks hayatımızı kurcalarsan seni var ya-"

Jimin dolabın kapağını açıp Tae'nin görebileceği şekilde kafasını eğmiş ve kocaman gülümsemişti.

"Buradayım burada o güzel inlemelerini duymak için."

Elini saçlarına atmış geriye yavaşça ama etkili bir şekilde atmıştı ardından o da dolaba girip Tae'nin arkasına geçmiş ve iki bacağının arasına almış kendine doğru çekmişti. Tae'nin elindeki telefonu alıp hopörleri açmıştı hemen.

"Ne anlatalım sana şimdi Seojoon söyle bakalım. Anlatacağım ben."

Taehyung, Jimin'in ani baskınıyla korkup sıçramış elini kalbine götürmüştü. Şu an fena rezil bir insan olarak görüyordu kendini ama Taehyung'dan daha rezili vardı. Seojoon! Şoktan sadece Jimin'in elinde olan telefonuna bakakalmıştı.

"Aaa Jimin gelmiş hoş gelmiş ehehehe. Lan hani çok gizli bir yerdeydin? Bu nasıl buldu ehehhehe! Yok bir şey havadan sudan derslerden bahsediyoruz."

Seojoon'un çenesinin nasıl kapanacağını acilen öğrenmesi gerekiyordu yoksa Taehyung Jimin'in yanında gittikçe yerin dibine girecekti. Titrek bir nefes verip arkadaşının telefonu suratlarına kapamasını bekledi. Beklemekle kaldı.

"Şimdi benden kaçmaz. Siz sevgilisiniz değil mi?! Tebrikler öncelikle. Sonra şey Taehyung'a çok sordum ama cevap vermedi sevi-"

Yanaklarına oturan kanla yerinde sıçrayıp telefonunu can havliyle kapıp sesi kapatmaya çalışmıştı, Taehyung. Ya da direkt Seojoon'un yüzüne.

Jimin telefonu arkasına doğru çekip kahkaha atmıştı. Tek eli Tae'nin belini tutmuş yere oturtmaya çalışıyordu bir yandan.

"Hey hey sevgilim sakin ol. Dur sorsun sorusunu."

Tae'nin dudağına bir öpücük kondurup afallamasını sağlamıştı ve bu şekilde ayaklarını Tae'nin bacaklarının üstüne koyup kalkmasını engellemişti.

"Aslında ne sorduğunu tahmin edebiliyorum."

Biraz durmuştu. Tae'yi utandırmak istesede şu an arkadaşının yüzüne bakamayacağını tahmin etmişti. Düşünceli bir sevgili olarak sadece alttan ima edip anlamasını bekledi.

"Evet biz birbirimizi çok sevdik, seviyoruz, seveceğiz."

Dudaklarını Tae'nin boynuna götürüp oraya bir öpücük kondurmuş ardından kulağının arkasına ve saçlarına da birer tane bırakmıştı.

"Oha cidden yapmışsınız! Taehyung bir de masum gibi konu ne zaman bel altına gitse kızarman yok mu! Oha sen dünden gitmişin ellere.."

Seojoon'un kendi kendine ağıt yakarken Taehyung'un yüzü kırmızıdan mora dönüyordu yavaş yavaş. Bir arkadaşın nasıl rezillik çıkarabileceğini öğrenmiş olmuştu sağ olsun. Dolapta geriye gitmek istesede bu Jimin yüzünden biraz, biraz.. imkansızdı?

"SEOJOON YETER AMA YA KONUŞMA BENİMLE!"

Telefonuna atılıp aramayı sonlandırdıktan sonra kendine saklanacak bir yer aradı rahat rahat utancını yaşamak için ancak bu daracık yerde nereye kaçabilirdi ki? En sonunda pes edip yine saklandığı yer Jimin'in göğsü olmuştu. Kalbi hızlı hızlı kan pompalıyordu ve kalbi dışında o atışları kulağında da duyuyordu.

Jimin Tae'nin bu haline gülmüştü. Saçlarına öpücükler bırakıp yüzünü terste olsa Tae'ye eğip burnuna bir öpücük kondurmuştı.

"Sen utandın mı he kıpkırmızı olmuşsun."

Tae'yi biraz kendine döndürüp yüzünün biraz ona dönük olmasını sağlamıştı. Sessizce ama bir o kadar heyecanla konuştu.

"Utanmamalısın sonuçta sen benimsin ve en son utanacağın kişiyim."

Dudağına bir öpücük kondurup daha sessiz bir şekilde konuşmaya devam etmişti. Bu konu en sevdiği konu olunca konuşacak çok şeye sahipti, Jimin.

"Ve aynı şekilde bende seninim. Biz birbirimiziniz. Senle bir bütün olmayı seviyorum."

Taehyung'un öpücük ve o dudaklardan çıkan tehlikeli cümlelerle başı dönmüş ona göre daha fazla rezillik çıkmaması adına Jimin'in üstünden atlayıp dolaptan çıkmıştı. Kendini maraton koşmuş gibi hissediyordu.

"Ben duş alacağım."

Gerçekten onlar birbirlerine aitlerdi. Hemde sonuna kadar ve bunu kullanmayı sevenlerde oluyordu tabii aralarında. Aynı Jimin gibi.

milk drop | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin