Bölüm 10:Gerçek

Börja om från början
                                    

"Kardeşim..." diye keyifle şakıdı."Herkes istediğini alacak sanırım."

Bana göz kırparak Barış'a doğru döndü ve dudak büktü.

"Bu seferlik arkadaşlarının seni almalarına izin veriyorum."diye üstten üstten konuştu."Bir daha karşıma çıkarsan bu kadar alttan alacağımı sanmıyorum."

Tuttuğum histerik kahkaham dudaklarımın arasından kaçtığında kendime engel olmadım. Karnımı tutarak gülmeye başladığımda Ömer'in gergin bakışları üzerimde gezinmeye başladı.

"Onu hastaneye geri götürelim demiştim."Ali tuhaf bakışlarla beni izlerken Anıl ağzı yarım açık kalmış merakla izliyordu. Hayır, onlara göstermek istediğim yüzüm bu değildi.

Derin nefesler alarak gülüşümü kesmeye çalıştığımda biri elimden yakaladı. Sıcak teni tenime değdiğinde ürpermiş olsam da kim olduğunu gördüğümde daha çok ürperdim. Barış elimi tutmuştu. O an duruldum, daha fazla gülemedim.

"Bizim için geldiler."diyerek karşısındakilere göğüs gerdi. Kendinden emin, başka bir seçeneği kabul edemez tavrı vardı. Gözleri direk karşıya bakıyor, uzun kirpikleri slow hareketlerle bükülüyorlardı. Her gözünü kırptığında ay ışığını kesiyor, her açtığında etraf aydınlanıyor gibi bir his etrafımı sarmalıyordu.

Benim tarafımdaydı, benimleydi.

"Kardeşim..." Anıl sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle konuştu."Bir daha olmaz dedik. Anlaştık."

"Bu aynı şey değil."diye karşılık verdi Barış. Yüzünün keskin hatları yandan bakınca daha sanatsal görünüyordu. Onu böyle kılan benim düşüncelerim miydi yoksa davranışları mı? Yoksa gerçekten böyle mi görünüyordu?

"Yaşayıp öğrenmeyi reddediyorum öyleyse."Anıl tutumundan vazgeçmediğinde Barış elini hareket ettirdi ama gevşetmedi, daha sıkı tuttu.

"Ben yaşayacağım çünkü yaşamasını istiyorum."

Ben de yaşamak istiyorum ama kıstırılarak değil gerçekten yaşayarak. Barış beni anlıyor muydu yani. Düşüncelerimi, yaşadıklarımı, anlatamadıklarıma rağmen beni anlıyor muydu?

"Niye lan!" diye haykırdı Koray."Bir haftadır tanıyorsun, birkaç gündür görüyorsun ama onun için hayatını tekrar mahvetmek mi istiyorsun?"

"Defne'yi ilk gördüğümüzde onun yanında olmayı seçseydik şimdi ölmüş olur muydu?"

Barış hiç tereddüt etmeden yanıtladığında ortama ölüm sessizliği hakim oldu. Hiçbir şeyden haberi olmayan adamlar ve Ömer dahil kimse sesini çıkartmadı. Barış laflarının hakimiyetini sürdürürken karşısındaki dörtlü şok olmuş bir vaziyetteydi. Hepsi şaşkın, söylediğinin doğruluğunu tartar bir haldeydiler.

"Aynı şey değil."diye çekingen bir tavırla konuşan Ali kararsız kalmış gibi görünüyordu.

Herkesin dudaklarına mühür basan bu cümle ne kadar doğruydu, sorgulanabilirdi. Yaşayan bilirdi belki, anlatılandan anlaşılmazdı. Tek bildiğim onların gözlerinin içlerine baktığımda bu cümlenin gerçekliği altında ezildikleriydi. Koray, Ali ve Anıl ezilen taraftı ama Ege için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildi.

"Biz gidelim."diyerek koluma doğru uzandı Ömer. Adamları silahlarını hepsinin üzerine çevirmişlerdi ama benim üzerime doğrultulan bir silah yoktu.

Ömer kolumu yakaladığında Barış onun kolundan tuttu.

"Onu senin eline bırakmayacağım."

"Ben onun vasisiyim sen kimsin?"

"Aradığı katilim."Barış yumruğunu Ömer'in suratına geçirdiği an silahlar onu hedef aldı. Ege ve Ali silahlarını çıkartıp adamların üzerlerine çevirene dek adamlar bundan çekinmediler.

11 NUMARADär berättelser lever. Upptäck nu