11 NUMARA

By fennayazar

1M 73.6K 160K

⌜17 NUMARA ADLI HİKAYE OKUNMADAN OKUNMAMASI ÖNERİLİR. BAĞLANTILIDIR VE 17 NUMARA ÜÇ KİTAPTAN OLUŞAN BİR SERİD... More

Bölüm 1: 17 Numara
Bölüm 2:Alâ Karademir
Bölüm 3:Katliam
Bölüm 4:Takip
Bölüm 5:Yakalandın
Bölüm 6:Red
Bölüm 8:Düşman Taraf
Bölüm 9:Günahkar
Bölüm 10:Gerçek
Bölüm 11:17 Numara Vakası
Bölüm 12:Karar
Bölüm 13:İtiraf
Bölüm 14:Vicdan
Bölüm 15:Ardımda Bıraktığım İzler
Bölüm 16:Hayal Alemi
Bölüm 17:İçindeki Katil
Bölüm 18:Av
Bölüm 19:Avcı
Bölüm 20:Zihnimdeki Karmaşa
Bölüm 21:Yıkıntı
Bölüm 22:Zehir
Bölüm 23:Güven
Bölüm 24:Bedel
Bölüm 25:Kanıt
Bölüm 26:His
Bölüm 27:Açık Yaralar
Bölüm 28:Ölüm
Bölüm 29: Hak etti
Bölüm 30: Çatlak
Bölüm 31: Katil Çetesi
Bölüm 32: Mektup
Bölüm 33:Defne Karaca'ya
Bölüm 34: Zihnimdeki Açık
Bölüm 35: İlk Kayıp
Bölüm 36: Seçim
Bölüm 37: Sanrılar
Bölüm 38:Zihnimdeki Yalancı
Bölüm 39:Sırtımdaki Bıçak
Bölüm 40: Kırmızı
Bölüm 41: İhanetin Ölümcül Bedeli
Bölüm 42: Barış Atasoy
Bölüm 43: Çıkmaz Sokak
Bölüm 44: Camın Ardındakiler
Bölüm 45:FİNAL 1\2
FİNAL

Bölüm 7:Sarsıntı

26.5K 2.1K 4.5K
By fennayazar

Hellö! Bölüm tam gününde geldi ama önceki bölümleri erken paylaştığım için size geç gelmiş olabilir.💁🏻‍♀️

Bensiz geçen bu haftada umarım güzel şeyler yaşamışsınızdır. Karantina üstümüze basıp geçse de yaşamışsınızdır umarım...💫

17 Numara'ya gelen yorumlar bu ara beni çok dellendiriyor. Sonra diyorum ki 11 Numara'da herkes her şeyi kabullendi. Şükür ediyorum yemin ederim sjsjwjdkskd

Bölüme oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın olur mu? Ne kadar yorum o kadar hızlı sıralamada yükselme...Sıramalarda zirveye oturmadığım haftalar biraz mutsuz oluyorum yalan yok. Sıralamanın köpeği olmuşuz...🤤

İyi okumalar🌵

***

"Ali söylediğinde başta inanamamıştım ama gerçekmiş."diyerek hafif eğilen Ege yüzümü incelemeye başladı. Bana baktıkça dudaklarındaki gülümseme daha da büyüdü.

"Bu grubu bir araya getirenin de bir katil olacağını kim bilebilirdi ki..."dediğinde Barış önüme geçti. Eğilen Ege'yi yakasından tutarak kaldırdı ve dışarı doğru itti.

"Buradan sana kan çıkmaz Ege. Defol git yoksa çok fena olacak."

Barış onun yakasını bıraktığında düzelterek aradan bana bakmaya çalıştı. Bakışları şimdi daha netti. Biraz öfkelenmiş de olabilirdi.

"Siz ona yardım etmiyorsanız ben zevkle edebilirim. Katil olmak doğamda var bilirsiniz."

Koray omzunu kapının pervazına yaslayarak, "Ali daha kendi hazmedemeden sana mı yetiştirdi bütün bu olanları? Sen de hiç üşenmeden hemen buraya mı geldin?"diye hayıflanarak sorduğunda Ege gözlerini üzerimden alarak ona çevirdi.

"Yıllardır bu anı bekliyordum, kaçırma riskini göze alamazdım."diyerek tekrar gülümsedi ve bir anda içeri daldı. İçeri girdiği gibi Barış onu arkadan, yakasından geriye doğru çekti.

"Buraya girebileceğini sana düşündüren ne?"

İkisi şimdi resmen burun burunaydılar.

"Girişteki tabelada katil olan girebilir yazıyordu. Yanlış mı hatırlıyorum, buraya giren herkes katil değil miydi?"

Barış sabır dilercesine içine derin bir nefes çektiğinde Anıl araya girdi. Ege'nin yakasını kurtararak kapıya doğru ittiğinde ben köşede sessizce beklemekle yükümlüydüm.

Eğer Ege tek başımayken karşıma çıksaydı kıyıda köşede beklemezdim. Zorunlu sessizlik modumdaydım yani...

"Ege burada sana göre bir şey yok. Katil grubunun yanına dön, bizden de olabildiğince uzak dur."

Ege onları es geçerek bana baktığında bütün gözlerde onunla beraber bana döndü.

"Ya sen? Sen de uzak durmamı mı istiyorsun? Sana yardım edebilirim, istediğin herkesi öldürebilirim. Onların aksine..." 

Ne kadar cazip bir teklifti. Yanımda bana her türlü yardım edebilecek birinin olması fikri çok hoştu. Tabii bu kişi önüne geleni öldüren, hapis yatsa bile akıllanmayan biri olduğunda teklif cazibesini kaybediyordu. Onun yerine Barış bana bu teklifi sunsa gözüm kapalı kabul ederdim.

"Amacım katliam yapmak değil."dediğimde dudaklarını birbirine bastırarak sinsice güldü. Bu biraz ürpertici olmuştu. Korku filmlerindeki katilleri anımsatıyordu. 

"Bunu amacın haline getirebiliriz. Dahil olduğum bir grup var ama onlar tam olarak istediğim tarzda işlemiyorlar.  Günlerce işkence etmeye çok meraklılar. Ben de anlık ölümleri severim biliyor musun?"

"Sen kafayı yemişsin."diyerek Ege'yi kapının dışına doğru itti Anıl."Kaç yıl oldu hala akıllanamadın! Alâ sandığın gibi biri değil. Katliam düzenleyip aradan adam seçmiyor."

Ege ellerini havaya kaldırarak kapının pervazında durdu."Ali bana öyle söylemedi. Hastanede katliam yapıp kaçtığından bahsetti."

"Onun lafına ne zamandan beri inanıyorsun?"diyerek kaşlarını çatan Koray'a karşılık olarak kaşlarını kaldırdı Ege."Defne öldüğünden beri."

O an ortamdaki gerilimi elimle tutabilirdim. Önce kısa bir sessizlik oluştu ardından Barış öne doğru atılarak Ege'nin yüzüne yumruğu geçirdi. Ege'nin öfkeye bürünen yüzü sağa doğru döndüğünde çok geçmeden dudaklarının arasından kan süzülmeye başladı. 

Barış bir kez daha vurmaya kalktığında Anıl onun önüne geçti. Ellerini Barış'ın göğsünün üzerine koyarak sakin bir nefes bıraktı."Dur, bana bırak."

Barış'ın sırtı kasılırken elleri yumruk halindeydi. Parmaklarını açıp kapatıyor kendine hakim olamıyor gibiydi. Anıl ise onun aksine daha sakin görünüyordu ama nefes aldıkça dişlerini sıkmaya başladı. Sonra bir anda arkasına döndü ve tekmesini Ege'nin suratına geçirdi. 

Ege yüz üstü yere düştüğünde dudaklarımın arasından küçük bir kahkaha kaçtı. O an Koray'ın yüzü bana doğru döndü ve dudaklarındaki gülümsemeyle şaşırmış gibi baktı. Anıl ve Barış o kadar Ege'ye odaklanmışlardı ki benim kahkahamın farkına dahi varmamışlardı.

"Şiddetten zevk alan bir kız..."diye mırıldanarak bana doğru yaklaştığında dudağımı ısırarak gülümsememi bastırmaya çalıştım. 

"Hak edilen şiddetten."diyerek düzelttiğimde işaret parmağını havaya kaldırarak durdu. Diğer elini gözlüğüne uzatarak onu çıkarttı ve bana uzattı. Anlamasam bile gözlüğü aldığımda arkasına döndü ve Barış  ile Anıl'ın arasından süzülerek kalkmak üzere olan Ege'nin sırtına bir tekme indirdi.

Ağzım yarım açık kalmış bir halde gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Üçü önümde, yerde yatan Ege'yi öfkeyle süzerlerken içimdeki katil sevinçten dört köşeydi. Gülüşümü bastırmaya çalışırken kendimi kasmış olmalıyım ki göğsümün üzerine derin bir ağrı bindi. Öne doğru hafif eğilerek gözlük olan elimin arka kısmını oraya bastırdım. Bu hareketimle sırtıma bir ağrı saplandığında nefes almam daha da zorlaştı. İnsan gibi sevinemiyoruz da...

"Bir daha buraya gelirsen ölüm dayağını yersin."diyerek Ege'yi uyardı Koray. Ege yerden zoraki kalktığında ağzından ve burnundan oluk oluk kan akıyordu. Buna rağmen gülmeye devam etti ve önümde üç kişi olmasına rağmen hepsini es geçerek gözlerini bana dikti. 

"Seni bulurum Alâ...Katliamları sıkı planla. İntikamını almana yardım edeceğim."

Bunları söyledikten sonra ağzında biriken kanı önüne doğru tükürdü. Kan Koray'ın ayağının dibine düşerken onun omuzlarının gerildiğini fark ettim. Ege gerçekten ölümü hak ediyordu. Beni bulsun da gününü göstereyim.

"Ben yanındayken yaklaşabiliyor musun bakalım."diye çıkışan Barış'la beraber gözlerim kocaman oldu. Anıl ve Koray'da benim gibi şaşırmış olacaklar ki ona doğru döndüler. Anıl hayal kırıklığının dibini sıyırıyor gibi görünüyordu. Koray ise 'Aldık başa belayı' der gibiydi daha çok.

"Ne saçmalıyorsun oğlum sen?"diye sordu Anıl."Bu işe bulaşmayacağız."

Barış geriye doğru geldiğinde bana çarpmak üzereydi ki durdu. Bana doğru dönerek elini kapıya doğru koyduğunda geri çekilmek istedim ama arkada yaslanabileceğim bir yer yoktu. 

"İçeri geçsene, koltuğa yat dinlen yani."

"Lan problemimiz bu mu!"diye arkadan bağıran Koray'la beraber başımı aşağıya eğdim. Amacım onların aralarını bozmak değildi, onların yanında olabilmekti. 

"Haklılar, ben kendim hallederim."diyerek göz ucuyla Ege'ye baktım. Bu durumdan oldukça memnun görünüyordu. Onların içine giremiyorsa yıkardı. İstediği tabi ki de onları yıkmaktı. Benim aracılığımla...

"Ben dedim zaten."diye sakince karşılık verdi Barış. Bu sırada gözlerini benden ayırmamıştı ama ona bakamıyordum. Bakarsam kendimi ele verecekmişim gibi hissediyordum.

"Doğru ya..."diye mırıldandı Anıl."Önce Finlandiya'ya gidecektin, haberimiz dahi olmayacaktı. Şimdi de bu."

Ege kahkaha attığında Barış dilini dişlerine sürterken gözlerini kapattı. Onu zor duruma mı sokmuştum? Kendine bir kaçış arıyordu ve ben sadece bahane mi olmuştum? Yoksa geçmişe olan nefreti mi bunu yapmasına sebebiyet veriyordu?

Barış gözlerini açtığında öfkeden kasılmış bir haldeydi. 

"Ne gülüyorsun lan it!"diye bağırarak Ege'nin üstüne yürüdü Anıl."S*ktir git başımı belaya sokma. Sizi sırayla mı veriyorlar lan. Matruşka oyuncağı gibisiniz. Birini açıyorsun peşinden diğeri çıkıyor."

Anıl Ege'yi uzaklaşması için iterken o oldukça rahat görünüyordu. Ne karşılık veriyordu ve ne de öfkeleniyordu. Gülerek itmesine izin veriyordu. 

Koray gözlükleri olmadığı için kıstığı gözleriyle bana bakarken yüzünde mimik dahi oynamıyordu. Zeki etiketine çok güveniyordu anlaşılan.

Barış hafif omzuma dokunarak,"Hadi, sen geç. Ortalık karışacak."dediğinde kafamı onaylarcasına hafif salladım. Ben bir şey söyleyemeden genç bir erkeğin sesi kulaklarımıza doldu.

"Pizza!"

Sesi biraz korku doluydu ama çaktırmamaya çalışıyor da gibiydi. Barış ve Koray bu sesle hemen oraya doğru döndüler. Eğer normal bir insan varsa işin içinde sakin olacaklardı. Onu yolladıktan sonra kavgalarına devam edebilirlerdi. 

"Gel kardeşim."diyerek birkaç adım öne doğru ilerledi Koray. Cebinden çıkardığı cüzdanını aralayarak parayı uzattı ve pizzacının uzattığı pizzaları aldı. Anıl yarıda kalan işinden dolayı öfkeli bir halde Ege'nin önünde dikiliyordu. Ege ise ona üstten üstten bakarak daha çok sinirlerini oynatmaya çalışıyor gibiydi. 

Barış'ın sözünü dinleyerek koltuğa geçmek için hareketlendim. Daha fazla ayakta kalmaya mecalim yoktu. Hareket ettikçe ağrım arttı ve ağzımdan acı dolu inlemeler kaçtı. Yine de koltuğa doğru yürümeye devam ettim. Biri bana destek olana dek yürümek bir zulümden farksızdı. 

Barış,"Koltuğa yat ve pizzanı yemeye başla. Biz de birazdan geleceğiz."diye sessizce konuştuğunda kafamı ona doğru çevirdim. Bana değil adımlarımıza bakıyordu ve bir eli belimde diğer eli ise kolumdaydı. Ciddiyetinden asla ödün vermiyordu.

"Ben Ege'yi halledebilirim."dedim."Bunun için yanımda kalmana gerek yok."

Koltuğun önüne geldiğimizde beni yavaşça oturttu. Geri çekilmeden önce gözlerime baktı."Sadece bunun için değil, güneşin doğuşunu izlerken tanıdığım kız olarak kalmanı istediğim için de yapıyorum."

Ona ne cevap vereceğimi bilemedim. Geri çekildi ve kapıya doğru ilerledi. Bu sırada Koray yanıma geldi ve pizzaları önümdeki sehpaya bıraktı. Gözlüklerini alırken bana bir şey söylemedi ama bakışlarıyla dövdü desek yeridir.

İkisi de evden çıktığında Barış kapıyı kapatmıştı. Şimdi evde tek başımaydım ve öylece durmuş geri gelmelerini bekliyordum.

Barış'ın söylediğini düşündüm. Güneşin doğuşunu izlediği kız ben değildim, bunu çok iyi biliyordu. O kız benim tek bir yanımdı ama ben diğer yanımla bir bütünü oluşturuyordum. O kız olamazdım, olabilmem için çok şeyden vazgeçmem gerekiyordu. Vazgeçemezdim.

Şimdi onlar dışarıda Ege'yi geri püskürtmeye çalışırken ben burada pizzanın yaydığı kokuyla açlık hissimi bastırmaya çalışıyordum.

Yanlarında olmak, dayağa eşlik etmek isterdim ama bir gerizekalı tarafından merdivenlerden yuvarlanmıştım...Bir de iyi kız modumdaydım.

Zaten kötü değildim, genel olarak iyi biri olduğumu düşünüyordum. Barış ile o tepede konuşan kız olduğum çok olmuştur. Çünkü etrafta kötü yokken ben zaten o kızım. 

Kötülük yakamıza yapıştığında onu söküp atmamız gerekir ve bu yüzden kötü tarafımıza hoş geldin deriz. Çünkü kötüyü iyiyle çıkaramazsın. En azından ben hiç çıkaramamıştım. 

Yıllar önce bunu denediğimde ve iyiliğin kurtarıcı gücüne inandığımda işin sonunda annem öldü. Çünkü bazı insanlara gerçekten iyi olsanız da yapacaklarını engelleyemezdiniz. Eğer ben kötü tarafımı dinleseydim annem yanımda olabilirdi. O adamı erkenden öldürseydim benim annemi öldüremezdi. Geç kalmıştım...Bir daha geç kalmak istemiyordum. Kimse bir geç kalınmışlığın bedelini canıyla ödesin istemiyordum. Ya da benim gibi bir olarak...

Dışarıdan gürültü yükseldiğinde merakıma yenik düşerek kulak kesildim. Fakat kimin bağırdığını ya da ne söylediğini bir türlü çözemedim. Kapıdan da uzaklaşmış olmalılardı.

Başım hafif döndüğünde kafamı koltuğa yasladım. Görüşüm sarsıldığında ve her şey çift olduğunda kaşlarımı çattım. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtığımda başta düzeldi ama hemen bozuldu.

"Acıktım mı..."diye kendi kendime mırıldanarak kafamı koltuktan kaldırdım. Pizzaya doğru uzandığım sırada burnuma dolan kokusu bir an çok hoşuma gitse de anında midemi bulandırdı. Kusacağımı düşündüm, koltuğa tutunarak ayağa kalkmak istedim ama başım daha çok döndü. Her şey iyice karışmaya başladığında gözlerimi kapatmak istedim ama dayanamadım. Dengemi kaybettim ve koltukla sehpanın arasına yığıldım.

Burnumdan akan sıcak sıvıyı hissettiğim an bilincim kapandı. Sanırım bu açlıktan öte bir durumdu.

***

Gözlerimi araladığım an korkuyla irkildim. Düzenli, korku dolu ve sesli nefeslerim bir ritmi anımsatırcasına kulaklarıma dolarken kafamı yastıktan kaldırdım. Korku dolu gözlerim etrafta dolanırken gözlerim doldu.

"Hayır...Bunu yapmış olamazlar hayır."diye kendi kendime konuşurken elimi ağzımın üzerine kapattım. Gözyaşlarım sicim sicim akarken üzüntüden ne yapacağımı şaşırdım.

Akıl hastanesindeydim.

Beni akıl hastanesine geri kapatmışlardı.

Yataktan kalktığımda gözlerimi üzerimde gezdirdim. Sarı üniforma üzerimdeydi ve ben camlı odanın hemen ardındaydım. Olmuştu işte...yapmışlardı! Beni bu çukura geri gömmüşlerdi!

"Hayır!"diye haykırarak cama doğru ilerledim ve yumruk yaptığım elimi geçirdim."Çıkarın beni! Burada bir saniye daha duramam, çıkarın!"

Çığlığım kendi kulaklarımda patlarken camı kırabilecekmiş gibi öfkeyle yumruklamaya devam ettim. Burası benim cehennemimdi.

"Deli değilim ben!"

Değilim...Asla olmadım. Kendi doğrularım...Kendi...

Gözlerimi bu gerçeğe katlanamadığım için kapattığım an başka bir ses kulaklarıma doldu.

"Delisin...Ve ben istediğim sürece öyle kalacaksın."

Gözlerimi öfkeyle araladığım an karşımda onu gördüm. Üvey abim olan Ömer'i...

"Sen..."diye adını tıslarcasına mırıldandığımda bir şeytanı andıran gülüşüyle karşılık verdi. Beni yenmişti, ona ulaşamadan geri buraya kapatmıştı. Mutluydu, benim mutluluğumu da yanında götürüyordu. 

"Küçük kardeşim...Yine hak ettiğin yerdesin."

Cama, onun yüzünün olduğu yere sertçe vurdum."Sen de yakında hak ettiğin yerde olacaksın. Bir mezarda!"

Kahkaha attı. Koridorda yankılanacak kadar koca bir kahkahaha patlattı. Yürümeye başladığında ellerimi cama yasladım. Gözden kaybolmadan önce,"Çıkar beni buradan! Çıkar yoksa..."diye haykırdım ama cümlemin devamını getiremedim. Yoksa ne Alâ...ne! Burada ne yapabilirsin ki ona? Çıkmadan ne yapabilirsin!

Ömer gözden kaybolduğunda gözyaşlarıma hıçkırıklarımla beraber boğuldum. Canım yanıyordu, kaybetmenin acısını derinden hissediyordum. Çok inanmıştım, onların beni kurtaracağına çok inanmıştım.

"Ağlama, bir şey kazandırmıyor."diyen bir kızın sesini duyduğumda gözlerimi açtım ama kimseyi göremedim. Sağ tarafa doğru biri var mı diye baktığım an kapının hafif aralık olduğunu gördüm. Her kimse bana kapıyı açmıştı!

Gözyaşlarımı elimin tersiyle silerek hevesle güldüm. Kapıya elimi koyarak tamamen açtım ve kafamı koridora doğru uzattım. Birinin olup olmadığına baktığımda sol tarafta bir kızın çatıya çıkan merdivenlere doğru adım attığını gördüm. Ona sesleneceğim an gözden kaybolduğunda kendimi koridora attım. 

Onun peşine takıldığımda hastane oldukça sessizdi. Gece miydi yoksa gündüz mü? Farkına bile varamamıştım. Gece olmalıydı ki bu kadar sessizdi.

Çatıya çıkan merdivenlerin önüne geldiğimde kapının hafif aralık olduğunu gördüm. Oraya çıkmış olmalıydı.

Merdivenleri çıkarak kapıyı açtığımda gökyüzü gri, kocaman bir buluttan ibaretti. Gece değildi ama gündüz de olduğunu sanmıyordum. Daha çok ayaz gibiydi.

Çatıya adımımı attığım an kızı karşımda gördüm. Çatının diğer ucunda, tam karşımdaydı ama sırtı bana dönüktü. Sarı saçları rüzgarla birlikte dans edercesine savruluyordu. Şehre doğru dimdik durarak bakıyordu, üzerinde sarı aynı benimkine benzeyen bir forma vardı.

"Kapıyı sen mi açtın? Nasıl...Camlı odadan nasıl çıktın?"

Ona doğru temkinli adımlarla ilerlemeye başladım. Bana cevap vermesini beklerken suskunluğunu korudu. Kafasını gökyüzüne doğru kaldırdığında bulutların arasından sızan küçük bir ışık hüzmesi ona doğru yansıdı.

"Ben bunun için ölmedim."diye nefretle konuştuğunda kaşlarım çatıldı. 

"Anlamadım...Ne?"diye merakla sorduğumda bir anda bana doğru döndü. Şimdi aramızda iki metrelik bir mesafe vardı. Sarı saçları soluk, oldukça cansızlardı. Gözleri tepemizdeki buluttan farksız bir gri, olduğu mavi halinden oldukça uzaktı. 

"Onları tekrar eski günlerine döndür diye yaşamadım onca şeyi!"diye bağırdığında korkuyla bir adım geri attım. 

"Defne ben..."dediğimde sözümü tamamlamama izin vermedi. Bana doğru hızlı adımlarla yaklaştı ve dibimde durdu.Nefretle doluydu, benden nefret ediyordu...

"Onlar kötülüklerinden arındılar!"diye öfkeyle konuştu."Ben bunun için savaştım!"

"Masumları öldürmelerini istemiyorum..."diye kendimi açıklamaya çalıştığımda dişlerini sıkarak konuştu.

"Kimin masum olduğuna sen karar veremezsin! Onları rahat bırak."

"Yardıma ihtiyacım var."diye karşı çıktığımda kafasını hafif yana eğdi."İntikamını almak için yardıma ihtiyacın yok senin. Yalnız kalmaktan korkuyorsun...Yalnızlığının çaresi onlar değil."

Kafamı iki yana sallarken yanından geçtim. Çatının ucuna doğru yürürken bunu kabullenemiyordum. Hayır, yalnızlık umurumda değildi. Ben yıllardır yalnızdım, hayır. Tek başıma başaramazdım, zordu. Herkese karşı tek savaşamazdım.

"Yalnızlıktan korkmuyorum."diye kendi kendimi ikna etmeye çalıştığımda gözlerimi şehre dikmiştim. Sessiz şehir bizim sesimizle can çekişiyordu sanki.

"Onlar tekrar katil olmayacaklar!"diye bağırdığında ona doğru döndüm. Döndüğüm an ellerini bana doğru uzattı ve itti. Arkaya doğru savrulduğum an kendimi boşlukta buldum. Çatıdan aşağı düşerken çığlığım gri gökyüzü tarafından yutuldu. Defne'nin öfke dolu suratı beni çatıdan izlerken sesi aşağı doğru süzülen bana ulaştı.

"İzin vermem!"

Sırtım zeminle buluştuğunda yattığım yerden çığlıklarımla beraber fırladım. Ağlamaklı sesim, çığlık atmaktan acıyan boğazımla beraber kalkmaya çalıştığımda bir el beni durdurdu. Beni geri yatırmaya çalıştığında onu iterek kalkmaya çalıştım.

"Hayır...Hayır..."diye kendi kendime mırıldanırken ağladığımı fark ettim. Beni durdurmaya çalışan ellerin sahibini buğulanan gözlerimin arasından görmeyi başardığımda içime bir anlığına huzur dolu bir nefes çektim.

"Yatman gerek Alâ, kabus görmüş olmalısın. Kalkmaman gerekiyor, lütfen geri yat."

"Barış lütfen yalnız kalmama izin verme, lütfen."diye hıçkırıklarımın arasından konuştuğumda bana şaşkın gözlerle bakıyordu. Ağlama mı durdurmaya çalıştığımda başka bir ses dikkatimi kendine çekti. Bu bir kızdı.

"Ala'cığım lütfen geri yat. Beyin sarsıntısı geçirdin, dinlenmen gerek."

Barış omuzlarımdan tutarak beni geri yatırdığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözyaşlarımı silmek için yüzüme uzandığımda koluma bir şey bağlıydı. Gözümü oraya çevirdiğimde serum bağladıklarını gördüm. Gözyaşlarımı diğer elimle silerken nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

"Kader, hiç iyi görünmüyor. Hastaneye mi gitsek."diyen Anıl'ın sesini duydum ama kendisini göremedim. Ali beni merdivenlerden ittiğinde olmuş olsa gerek. O an bunun beyin sarsıntısı olduğunu düşünememiştim. 

"Merak etmeyin, hastanede yapılabilecek her şeyi yaptım. Bundan sonra sadece dinlenmesi gerek yoksa bir daha aynı sarsıntıyı geçirebilir. Dikkatli olun."

Doktor çoktan gelmişti demek. Ne kadar zamandır baygındım? Bu kabusu ne kadar sürede görmüştüm? 

Kabus korkularımı içinde barındırıyor gibiydi. Önce hastane, sonra Ömer, en sonda Defne. Her şeyi beklerdim ama onu rüyamda görmeyi beklemezdim. Bana söyledikleri o kadar doğru geliyordu ki en çok da buna üzülüyordum. Bana öylesine nefretle bakmıştı ki kendimi haklı bulmamın imkanı yoktu. O savaşmıştı, benim şimdi tekrar katil yapmaya çalıştığım adamları kurtarmıştı. Düşüncelerini etkileyip iyi tarafa geçmelerini sağlamıştı. Bense onun yaptıklarını mahvetmeye gelmiştim. Neden...Gerçekten söyledikleri yüzünden mi? 

Kötüleri öldüren Alâ...Şimdi kötü olan sen değil misin? Onların tarafından bakınca öylesin. 

Barış'ın yatmam yönündeki ikazlarına rağmen kalktım. Kimseyle göz teması kurmadan ayaklandığımda Barış beni geri yatırmaya çalıştı ama elini ittim. Kolumdaki serum iğnesine uzandığım an başka bir el tarafından durduruldum.

"Daha bitmedi, ayakta kalabilmen için bitmesi gerek."diyerek beni uyaran Koray'a göz ucuyla baktım. İfadesi ne kadar düz olsa da düşünceleri iyiydi.

Onunda elini iterek iğneyi yerinden çıkardım. Önce biraz kan aktı, sonra yavaş yavaş durdu. Acısını hissetmedim bile, içimdekinin yanında bir hiç gibiydi.

"Delirdin mi?"diye çıkıştı Anıl."Burada iyi olman için çabalıyoruz. Sen aksini istiyor gibisin."

Kafamı kaldırdığımda yerimde sendeledim. Barış kolumdan yakaladığında önce dengemi topladım sonra yavaşça kolumu çektim. Hepsine tek tek baktığımda merak dolu gözlerini üzerime dikmişlerdi. Hemen dibimde olan Barış ise diğerlerine göre biraz daha öfkeli gibi görünüyordu.

"Gidiyorum."diye zoraki konuştum."Size bunu yapmayacağım."

Öne doğru adım attığım an Barış önüme geçti."Önce iyi, ol."

Kafamı iki yana sallarken ona bakmamak için oldukça çabaladım. Sanki ona baktıkça günahlarımı görüyordum. Benim yanımda o kadar masum kalıyordu ki çok kötü hissediyordum. 

"Bugünü hiç yaşanmamış sayın."diyerek onun yanından geçtim ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan baktıklarını hissediyordum ama geri dönüp bakmayacaktım. Zoraki kapıya doğru ilerledim ve onu açtığım an kendimi dışarı attım.

"Yalnız başıma kalmak zorundayım."derken gözlerimi gökyüzüne diktim. Çünkü ben bunca zaman onlara tutunmuştum. Hakkım olmamasına rağmen bunu yapmıştım ve başardığım gün kabus gibi Defne rüyama girmişti. Hakkım olmadığını söyler gibiydi. Geride bıraktıklarına da yanaşmamı istemiyordu. 

Onlardan uzak duracaktım. Yalnız başıma intikamı mı alıp, kötülere bıçak çekecektim. Çünkü onlar bunu hak etmiyorlardı.

Bölüm Sonu... 

Bu bölümü bir gün içinde yazdım ve az daha bel fıtığı falan geçirecektim. Yine de pes etmedim ve bölümü yetiştirdim. Tüm hafta ne yaptın deseniz yattım kalktım derim ama işte...başka hikayelere bölüm yazmakla meşguldüm sanırım. Yakında canım Zihnimdeki Kapılar'ın ikinci kitabını yayımlamaya başlayacağım. Bu yüzden ona bölüm biriktiriyorum ki sonra buraları aksatmayayım. Onun içinde çok heyecanlıyım...🤤

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi çok merak ediyorum çünkü eminim ki beklemiyordunuz. Yazar bunları salmaz, sonunda katil yapar diyordunuz. Alâ'nın rüyasından etkilenerek-sadece ondan değil tabi ki- böyle bir şey yapmasını beklemezdiniz en azından. Ben de beklemezdim...🦋

Bundan sonra sizce ne olacak?

Haftaya çarşamba görüşmek üzere, öptüm💋🌺 

Continue Reading

You'll Also Like

AHZA |gay| By 🦩

Mystery / Thriller

133K 7.3K 37
"Ehline denk gelmeyen her şey ziyan olur. Can da, inci mercan da..."
4.4M 376K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
633K 22K 23
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
14.8M 599K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...